Medimagazin logo

Adli Tıp doktorları morgdaki yaşamı anlattı

Ankara Adli Tıp Kurumu Morgunda çalışan doktorlar sorunlarını Ankara Hürriyet’le paylaştı. Morg Daire Başkanı Tülay İşbaşar, "Çok özveriyle çalışıyoruz, ancak otopsinin gereğini ölü yakınları anlamıyor ve sürekli beddua ve küfürlerle karşılaşıyoruz" dedi.
Adli Tıp doktorları morgdaki yaşamı anlattı
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Ankara Adli Tıp Kurumu Morgunda çalışan doktorlar sorunlarını Ankara Hürriyet’le paylaştı. Morg Daire Başkanı Tülay İşbaşar, "Çok özveriyle çalışıyoruz, ancak otopsinin gereğini ölü yakınları anlamıyor ve sürekli beddua ve küfürlerle karşılaşıyoruz" dedi.

ANKARA Adli Tıp Kurumu’nda çok zor şartlarda çalışan adli tıp uzmanları yaşamlarını Ankara Hürriyet’e anlattı. Ölümle içiçe bir yaşam süren doktorlar, "Bugüne kadar hiç teşekkür almadık hep bedduayla karşılaştık" dediler. Ankara Adli Tıp Kurumu Morg Daire Başkanı Tülay İşbaşar, sorularımıza ilginç yanıtlar verdi:

Ne kadar zamandır adli tıp doktoru olarak çalışıyorsunuz?

1972’den beri bu işi yapıyorum. Yani 34 senedir adli tıp uzmanı olarak çalışıyorum.

İşe başladığınızda gençecik bir bayan olarak morgta cesetlerle vakit geçirecek olmak sizi ürkütmedi mi?

Başta ürküttü tabii ama Tıp Fakültesi’nde de kadavra ile karşılaşıyorduk. Tabii ilk kez kadavrayı gördüğünüzde ürküyorsunuz sonra alışıyorsunuz.

KADINLAR DAHA DAYANIKLI

Kadavra görünce bayılan tıp öğrencileri oluyor mu?

Bayılan çok olur, ilginç tarafı genellikle erkekler bayılır. Kadınların dayanıklılığı orada da ortaya çıkıyor. Şimdi bile burada hukuk stajyerleri, tıp stajyerleri gelir onlardan da bayılanlar olur ama genelde erkekler fenalaşıyorlar.

Mesleğiniz çok zor görünüyor? Sizi en çok bunaltan nedir?

Az elemanımız var. Çok tercih edilen bir branş değil çünkü yüz güldürücü bir branş değil. Doktorluk çok özel bir meslek, sürekli insanlara yardım etmek isteğiyle eğitiminizi alıyorsunuz. Onca zamanım insanlara faydam olsun isteğiyle geçti. Adli Tıp’ta bu faydayı ölü sahipleri algılayamıyorlar. Otopsinin gerekli olduğunu, yoksa haklarının yerde kalacağını, delillerin yokolmadan elde edilmesi gerektiğini söylesek de otopsi yapılmamasını istiyorlar.

BEDDUA EDİYORLAR

Kaldı ki adli olaylarda bu konuda söz savcınındır. Ama aileler bizlere "Allah seni de parçalasın, Allah seni de böyle yollara düşürsün" diye beddua ederler. Bu bizim için kötü birşey, örneğin bir kadın doğumcu bir çocuk doğurttuğu zaman "Aman doktor hanım sağolasın" sözlerini duyar, biz burada kendimizden çok şey vererek yaptığımız otopsilerde bir de beddua alırız. Ekonomik anlamda da çok sıkıntılı bir iş bizimkisi. Doktorların durumunu biliyorsunuz ama hepsi asistanken "Muayenehane açar az parayla idare ederim" diyerek az miktarda parayla idare ediyorlar. Bizde öyle bir şey de yok. Ben 34 senelik uzman hekim, 4 yıllık daire başkanıyım, bin 400 YTL maaşım var.

ÇOCUKLARIMDAN İŞİMİ GİZLERDİM

Yaşayanlardan çok ölülerle içiçesiniz ama sizin de bir aileniz var normal bir yaşamınız var. İşiniz günlük yaşamınızı nasıl etkiliyor?

Biz ağlamayı unuttuk. Biri öldüğü zaman herkes gibi ağlayamıyoruz. Belki de duygularımız köreldi ama bu doygunlukla da bazen durup dururken kendi kendimize ağlıyoruz. İşimizi eve taşımamaya çalışıyoruz özellikle çocuklarımız akılları başlarına ermeden bu konunun farkında olmasınlar istiyoruz. Daha ölümü algılamadan annem ölü kesiyor şelinde bir duyguya sahip olmasınlar diye mümkün olduğu kadar evde bu konulardan bahsedilmiyor.

Çocuklarınız küçük yaşlardayken gizler miydiniz morgda çalıştığınızı?

Tabi ki "Ben ölü kesiyorum, biri cinayet işlemiş, ben onu açtım" diye anlatamıyorduk. "Doktorum hastaya gidiyorum" diyordum. Ölümü bilmeyen bir çocuğa bundan bahsetmek hoş değil. Kızım 18 yaşına geldi, şimdi bile otopsiye sokmayı istemem neyle karşılacağını bilmeden, henüz ölümü tanımadan bunları görmesini istemem.

Ankara Adli Tıp Kurumu’nda görev yapan genç doktorlar Nergis Cantürk 3, Melih Ünal ise 6 yıldır kurumda hizmet veriyorlar. Cantürk, bu kadar fazla ölüm görmenin günlük yaşamında daha tedbirli davranmasına neden olduğunu söylüyor.

Ölüm belgesine baktım, babamın adını gördüm

Melih Ünal ise hayatının en büyük korkusuyla mesai sırasında karşılaştığını söylüyor: Bir gün otopsi masasında yakınlarımdan biriyle karşılaşmak... Yaşadığı büyük korkuyu Ünal şöyle anlatıyor: Burada rutin işlerle uğraşırken bir ölüm vakasının evrakı geldi. Açıp baktığımda belgelerde babamın adını gördüm. Birden beynimden vurulmuşa döndüm. Bir trafik kazası sonucu meydana gelen ölüm, babamın çalıştığı Mithatpaşa Caddesi’nde gerçekleşmişti. Cesedi görüp olayın sadece bir isim benzerliğinden ibaret olduğunu öğrenene kadar ne yaşadığımı anlatamam. İşte o zaman ölenlerin yakınlarının ne hissettiğini daha iyi anladım.

Ağlayarak otopsi yapan doktor var

Birkaç ay önce bir çocuk sahibi olan Melih Ünal, çocuk otopsisinden etkilenen bazı bayan doktorların ne hissettiğini artık anladığını söyledi. Ünal, "Eskiden çocuklu arkadaşlar, çocuk otopsilerinde rahatsız olurlardı. Bir yandan ağlayıp bir yandan otopsi yapan arkadaşlar olurdu. Bazen onları sıkıntıdan kurtarmak için otopsiyi üstlenirdim. Çocuğum olduktan arkadaşlarımın hislerini anladım. Ama bu bizim işimiz yapmak zorundayız.

Çocuğuma kuruyemiş bile yediremiyordum

İşten çıkıp eve gittiğinizde karşılaştığınız şeyler aklınızda kalıyor mu?

Aklımda kalmıyor ama sürekli olarak travma olgularıyla karşılaşmak etkiliyor elbette. Örneğin artık sürekli olarak yaya geçidini kullanıyorum önceden kullanmazdım, yeşil ışığı beklemezdim. Yolda yürürken çantamı sıkı sıkı tutuyorum. Çocuğum üç buçuk yaşına gelene kadar boğazına kaçabilir diye çerez bile vermiyordum. Örneğin yolda yürürken bir tartışma sesi duyduğumda uzaklaşmaya çalışıyorum. Her an biri bıçak çıkarabilir, kaza kurşununa hedef olabilirim korkusuyla veya trafikte araç kullanırken kimseyle tartışmaya girmiyorum. "Ne olacağı belli olmaz", burada karşımıza çıkan vakalar bize bunu öğretti.

Hürriyet Ankara
adli
tıp
doktorları
morgdaki
yaşamı
anlattı
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir