BUNA
Kızacak ne var
Eczacıların bir kısmının bu kadar tepki göstereceğini zannetmezdim.
Ama bunlara, bazı eczacılar denebilir. Doğru.
Büyük ekseriyet biliyor ki yazıyı okudu, o kadar.
Siz mukayese edemiyorsanız.
Bakın mukayese edelim.
Ben iki yüksek tahsil diploması sahibiyim, hem avukatlık yapmayan bir hukukçuyum, hem de gazetecilik mezunuyum.
Orada yıllarca hocalık da yaptım. 59 yıllık gazeteciyim. Hem de büyük saygın bir gazetede, Milliyet’te.
Doğduğumdan beri İstanbul’da yaşıyorum ve halk arasındayım. Gazeteciliğin her alanında oldum. Hem de izin günlerimin çoğunda bile çalıştım. Gecem gündüzüm olmadı. Ömür boyu saat 7’de dükkanı kapatıp gidemeden...
Her gün bir önceki gazeteyi atıp yeni bir gazete yapmaya hayatımızı verdik.
Doğru bildiğimizi savunmak, bizim namusumuzdur.
Eczacılığı yapmasam da bilirim. Pek çok arkadaşım var.
“Şanslı meslek” demek, iyi para kazanan meslek demek değildir, kimsenin “emrinde olmamak” demektir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) doktorluk, avukatlık ve veterinerliği de “şanslı meslekler” olarak seçmiş. O meslek mensupları da bunu hakaret olarak mı anlasın, olur mu?
“Şanslı meslek” sahibi olmak iftihar sebebi olmalı değil mi?
Ben eczacı olsam iyi bir mesleğin mensubuyum diye bununla iftihar ederdim....
Ben olamadım ama bütün tanıdık gençlere yıllardır eczacılığı tavsiye ediyorum.
Bütün eczacılara selam ve mutluluklar.
DOĞAN HEPER'İN EZCACILARI KIZDIRAN YAZISI
ECZACILIK
ŞANSLI MESLEK
Türkiye’de işsiz kalma sıkıntısı olmayan mesleklerin başında polislik ve askerlik geliyor. Asker ve polisler arasında işsizlik oranı yüzde 1’le sınırlı.
Diğer şanslı meslekler ise doktorluk, avukatlık ve veterinerlik olarak sıralanıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 4 milyon 996 bin üniversite mezununun iş durumunu ölçtüğü araştırması bu sonucu vermiş.
Bana göre ise en şanslı meslek “eczacılık.”
Çünkü eczacılara karışan, görüşen yok. Kalfalar alsın, kalfalar satsın.
O isterse dükkan önünde, güneşe karşı tavla oynasın.
Var mı böyle meslek?..
Bu yazıya ise TEB Başkanı Erdoğan ÇOLAK'tan sert yanıt gelmişti:
Sayın Doğan HEPER,
21 Mart 2013 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki köşenizde hangi amaca hizmet ettiğini bilemediğimiz “Eczacılık Şanslı Meslek” başlıklı yazınızda “Türkiye’de en şanslı mesleğin Eczacılar olduğunu; çünkü eczacılara karışan, görüşen olmadığını, eczacı kalfalarının alıp sattığını, eczacınınsa canı istediğinde dükkân önünde güneşe karşı tavla oynadığını” belirtmektesiniz.
Kimseye gazetecilik mesleğini ve etiğini öğretecek değiliz, işimiz olmadığı için haddimiz de değil ancak başkalarının da bizim mesleğimiz hakkında ahkâm kesmesine müsaade edemeyiz. Diğer yandan bir konuda değerlendirme yapabilmek için öncelikle o konu hakkında araştırma yaparak bilgi sahibi olmanın evrensel ölçülerde asgarî etik bir ilke olduğuna inanıyoruz. Söz konusu yazınız bize değerli gazeteci Uğur Mumcu’nun yıllar önce ifade ettiği zihinlere kazınmış şu anlamlı sözü hatırlattı: “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak.” Anlaşılan o ki siz bu sözü çoktan dağarcığınızdan çıkartmışsınız.
Öyleyse size Eczacılar hakkında bilmediğiniz, zahmet edip de öğrenmek için çaba göstermediğiniz kimi hakikatleri hatırlatmak isteriz:
Biz eczacılar, uzun ve zorlu bir eğitim sürecinden geçtikten sonra halka hizmet vermeye başlayan bir mesleğin mensuplarıyız. Her zaman ve her zeminde tüccar değil, “sağlık çalışanı” olduğumuzu göğsümüzü gere gere ifade ettik. O nedenle sizin “dükkân” olarak gördüğünüz eczaneler bizim için halk sağlığının bekçisi olan birer “sağlık merkezi”dir. Eczaneler insanlarımızın kimi sağlık sorunları ile karşılaştıklarında öncelikle müracaat ettikleri kurumlardır. Eczacılar ise toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesinde sağlık ekibi içerisinde kilit öneme sahiptir.
Eczacıya karışan görüşen olmaması yolundaki mesnetsiz iddianıza gelince; basit bir tarama yapsaydınız eczacıların yasal mevzuatın çerçevesini belirlediği şekilde kamu hizmeti veren kimseler olduğunun bu anlamda Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu gibi devlet kurumları ile yasal ve zorunlu bir ilişkisi bulunduğunun farkına varabilirdiniz.
Bağımsız eczacılık mesleğini ortadan kaldırarak eczacıyı öncelikli amaçları sağlık değil daha fazla kâr olan uluslararası tekellerin hizmetine sokacak girişimleri perdeleyen manipülasyon dolu söylemlerin; yine mesleğinizin saygıdeğer öncülerinin pek sevdiği bir ifadeyle “fikir haysiyeti” kavramı içerisine sığdırmakta zorlandığımızı vurgulamak isteriz.