Adana Eczacı Odası Başkanı Ahmet Han Alpman, Türkiye'de, ilaç israfında ve sağlık harcamalarında fazlalık göründüğünü belirterek, "Ancak, OECD ülkelerine göre daha gerideyiz. Aile Hekimliği Sistemi'nde geçildikten sonra vatandaşın hekime ulaşımındaki kolaylık arttığı gibi doktora gitme sıklığında da artış oldu. Ciddi bir israf olduğu sanılıyor ama alınan tedbirler ile bu kontrol altına alınmaya çalışılıyor. İlaca kolayca ulaşan vatandaş ilaç aldıktan sonra aynı ilacı ertesi gün tekrardan yazdırıp alamıyor. Bitim tarihine kadar kullanmak zorunda" dedi.
Türkiye'de, kişi başına düşen ilaç tüketiminin 2010 rakamları ile yıllık 145 dolar olduğuna dikkat çeken Alpman, "OECD ülkelerinde ise rakamın ortalama 400 dolar olduğunu düşünürsek, önümüzde kat etmemiz gereken epey yol olduğu açıktır. Diğer taraftan nüfusun yaşlanması, sosyal güvenlik kültürünün gelişmesi, ilaca ulaşımın kolaylaştırılması ile yeni molekül ilaçların insan sağlığının hizmetine sunulması tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sağlık ve ilaç giderlerini artırmaktadır" diye konuştu.
Alpman, bu durum sosyal güvenlik kurumlarındaki tedavi giderlerinde yeni tedbirler almayı zorunlu hale getirdiğini belirterek, "Tam bu noktada; reçeteli-reçetesiz ilaç ayırımı ile ilaçta reklam gündeme gelmektedir. Reçetesiz ürünlerin geri ödeme sisteminden çıkarılması, giderleri azaltacağı için, sosyal güvenlik kurumlarınca desteklenirken; ilaçlarda yapılacak reklamın ilaç tüketimini artırması ve fiyat denetiminin ortadan kalkması sonucu, kar maksimizasyonuna neden olacağından ilaç şirketleri tarafından desteklenmektedir. Unutulmaması gerekir ki; ilaçla zehir arasındaki tek fark kullanılan miktardır. Ve her ilaç sonunda bir zehirdir. İlacın doktor tercihi ve eczacı kontrolünde kullanılması hayati önem taşımaktadır. Geçmişte yönetmelikte yapılan değişiklikle ilaçta reklamın önü açılmış ancak Türkiye Eczacılar Birliği tarafından 3 kez açılan davalar sonucu değişiklik iptal edilmiştir. Ancak maalesef, bu defa RTÜK yasasında Kasım ayında yapılan bir değişiklik ile ilaçta reklamın önü açılmıştır" dedi.
İlaç israfının eczacıya herhangi bir faydası olmadığını ve israfa karşı mücadelede en çok çaba harcayanların kendileri olduğunu söyleyen Alpman, "Satın alıcının tamamı devlet olunca, bizler için zor bir süreç yürüyor. İlaç israfıyla birlikte devlete artan külfet, ödemelerin daha da gecikmesine neden oluyor. Bu belirsizlik, sahada ki eczacıyı, geleceğiyle ilgili karar verme noktasında endişelendiriyor" ifadelerini kullandı.
Reçeteyi de, raporu da eczacıların hazırlamamasına rağmen bir hata oluşması durumunda sorumluluğun eczacıların üstüne kalacağını iddia eden Başkan Alpman, "Vatandaşa karşıladığımız reçetenin bedeli, eczacıdan sorgusuz sualsiz kesintiye uğruyor. Önümüzde, bir SGK Protokolü yenilenme süreci var" dedi. Alpman şunları kaydetti:
"Yaklaşık 3 yıl önce yaptığımız protokol, yenilenmek durumunda. Yeni Çalışma Bakanı'nın göreve gelmesiyle birlikte, protokol görüşmeleri kaldığı yerden, belki de sil baştan başlayacak. Bizim protokol de istediklerimiz aslında çok basit şeyler. İlacımızı doğru vermek, verdiğimiz ilaçla ilgili kuralların her gün değişmemesini sağlamak, bugün verdiğimiz ilacın parasının yarın ödenip ödenmeyeceğini bilmek istiyoruz. Yeni protokolde bunların hukuka bağlanmasını istiyoruz. Mevcut protokolün bugünkü şartlara göre olumsuzlukları var. Eczacılar sağlıklı bir şekilde iyi bir protokole sahip olmak istiyorlar. Hastaya hizmet verirken yarın bir gün kesintiye uğramayacağını bilmek istiyorlar. Sistemin daha sağlıklı çalışmasını istiyorlar."