Tam bir hafta önce Kartal Koşuyolu araştırma ve Yüksek İhtisas Gastroenteroloji kliniğinde yatmakta olan babamı talihsiz bir süreç sonunda yoğunbakımda kaybettik.Bir ay önce rektum kanseri tanısıyla Samsunda bir özel hastanede opere edilmişti. Operasyon sonrası gelişen komplikasyon geç farkedildiğinden babamın klinik durumu giderek bozulmuş. Ben bu sırada İstanbulda bir eğitim araştırma hastanesinde iç hastalıkları uzmanı olarak çalışıyor ve telefonla durumu hakkında bilgi alıyordum.
SORUN 1: Ben neden iznim olduğu halde 10-15 gün izin almadım, alamadım?
SORUN 2: Operasyonu yapan hekim arkadaşım profesör olduğu halde nasıl oldu da klinik gidişi takip edemedi?
SORUN 3: Ben şimdi acımı mı yaşamalıyım, ya da nerde hangi hata yapıldı diye hesap sorma peşinde mi koşmalıyım?
Performans kaygısı artık sadece kamu hastanelerinde değil, özel hastanelerde de tavan yapmış durumda. Bu yüzden hekim gayreti gelir getiren işlemler üzerine yoğunlaştığından hastaya ayrılan zaman ve takip kalitesi giderek düşüyor. Sonuçta olan hastaya oluyor.
Başka bir gelir kaynağım olmadığı ve kuş kadar olan döner sermayemin daha da düşmemesi için izin almakta tereddüt ettiğim için vicdan azabı duyuyorum. Bunun sorumlusu bu sistemi dayatanlar değil mi?
Medikal komplikasyonlar ve bazen de hatalar sadece normal vatandaşın başına gelmiyor. Biz hekimlerin de başına geliyor. Ama biz bıçak, tabanca alıp doktor kovalamıyoruz..Kimsenin bu hataları kasten yapmadığını, hastasını kaybetmekten hiçbir hekimin mutlu olmadığını biliyoruz.. Hem acı çekiyoruz, hem görüyoruz, hem kırılıyoruz, hem birşeyleri değiştirememenin burukluğunu yaşıyoruz. Biz hem hekimiz, hem insanız. Bu mesleğin ne kadar kritik bir noktaya geldiğini bu olayla ben çok net anladım. Artık rahat değiliz, huzurlu ve dingin çalışamıyoruz. Hastaya gereken zamanı ayıramıyoruz. Umutsuzuz.
Beni hekim olmam konusunda zorlayan ve diğer 3 kardeşimi de bu yola yönlendiren babamı kaybettim. Nasıl kaybettiğimi tümüyle anlatmak istemiyorum, hem incinmek hem de meslektaşlarımı incitmek istemiyorum. İçimde hep bir vicdan azabı kalacak. Geldiğimiz bu noktada başıma gelenlerin sistemin bir zorlaması olduğunu biliyorum. Meslektaşlarıma kızamıyorum. Çünkü artık hiçbir hekimin yapabileceği bir şey kalmadığına inanıyorum.
Son döneminde babama tablonun umutsuz olduğunu görmesine rağmen elinden gelen desteği veren Kartal Koşuyolu Gastroenterolojiden Sinan Hoca ve ekibine de teşekkür ediyorum. Son anlarını geçirdiği KVC yoğun bakım ekibine de anlayışları ve yardımları için şükran duyuyorum.
Ben bir hekim olarak babamı kaybettim. Gücüm yetmedi, kurtaramadık.
Demek ki doktor yakınları da ölebiliyormuş ey sayın doktor düşmanları...
Dr.S.A.