Hemşirelerin farklı düzeylerde eğitim almaları nedeniyle meslek edinirken sorunlarla başladığını belirten ERÖZGÜN,” Ülkemizde hemşirelik eğitimi lisans, ön lisans, açık öğretim, lise sonrası 18 aylık kurs ve ortaokul sonrası 4 yıllık lise şeklinde beş ayrı düzeyde verilmiştir ve bu farklılık devam etmektedir. Hemşirelik mesleğini bu farklı algılama, mesleki çabaları benimseme, belirli bir gelire sahip olma gibi özelliklerinden dolayı hemşireliği olumsuz etkilemektedir. Eğitim düzeylerinin farklılığı, çalışma yaşamında yetki ve sorumluluklara yansımamaktadır. 1996 yılında kapatılan Sağlık Meslek Liseleri 2001 yılında tekrar açılarak, hemşirelerin üniversite düzeyinde eğitim talepleri dikkate alınmamıştır. Oysa şu an dünyada ortaokul sonrası lise eğitimi ile yetinen ülke bulunmamakta” olduğunu iddia etti.
1954 yılında çıkarılan 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu hemşirenin değişen ve yapmakta olduğu rol ve işlevlerini kapsamadığına vurgu yapan ERÖZGÜN, Avrupa Birliği uyum yasaları çıkarılırken hemşirelik yasasının gündemde olmaması, çıkan yasaların ülkemiz sağlık ihtiyaçlarını yansıtmadığı ortadadır dedi.
Sağlıkta dönüşüm adıyla yürütülen politikalar, genelde sağlık çalışanlarını, özelde hemşireleri oldukça olumsuz düzeyde etkilemiştir diyen ERÖZGÜN, Sağlıktan kar elde etmeyi hedefleyen bu politikalar tedavi edici sağlık hizmetlerine dayandığı, koruyucu sağlık hizmetlerini yok saydığı ya da finansal olarak bireysel sorumluluk alanını daralttığı için hemşirelerin istihdam sorunları ülkemiz dâhil, pek çok ülkenin önemli bir sorunu halinde insanlığın önünde durmaktadır. Vekil Hemşirelerin istihdam edilerek sağlık hizmeti sunulmasının başka bir izah tarzı bulunmamaktadır.
Hemşireliğin sosyolojik özelliklerinin en başında gelen önemli faktör cinsiyettir. Ülkemizde erkek hemşirelerin sayılarının çok az olması ve hemşireliğin kadınlara özgü bir meslek olarak algılanması mesleğin gelişimini olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan ERÖZGÜN,” Yaptığımız araştırmalarda kadınların çalışma hayatındaki karşılaştıkları her türlü sorunu en canlı yaşayan hemşirelik mesleği mensuplarıdır. Sağlık çalışanları arasında boşanmaların çok yüksek olarak seyretmesi de bunun en temel göstergesidir dedi.
ERÖZGÜN, hemşire, ebe ve sağlık memurlarının meslekten memnuniyetine ilişkin yapılan araştırmalarda araştırmaya katılan hemşirelerin yüzde 40 ının mesleğinden memnun olduğu, yüzde 60’ ının mesleğinden memnun olmadığı tespit edilmiş ve Memnuniyetsizlik nedenleri olarak, Ücret yetersizliği, Görev yetki ve sorumluluklarının belli olmaması, Risk fazlalığı, Görev dışı işlerde çalıştırılma, Meslekte ilerleyememe, Toplumun mesleğe yönelik olumsuz yaklaşımı, Yoğun çalışma temposu, Yardımcı sağlık personeli olarak değerlendirilme, Fazla çalışma ve İstenilen branşta çalışamama şeklinde belirlenmiştir.
Hemşirelik profesyonel bir meslektir. Gelişmiş ülkelerde meslekleşme sürecini tamamladığı halde yukarda sayılan nedenlerden dolayı ülkemizde meslekleşmenin istenilen düzeyde olmadığını belirten ERÖZGÜN, “Hemşirelik mesleğinde yaşanan sorunlar, hemşirelik uygulamalarına; hemşirelerin bağımsız fonksiyonlarından olan bakım verme ve yardım etme işlevlerini yeterince yerine getirememesi, mesleki bilgi ve yeteneklerini etkin kullanamaması şeklinde yansımaktadır. Bunun sonucunda toplum kaliteli hemşirelik bakımı alamamakta, sağlık hedeflerine ulaşmada hemşirelik potansiyeli değerlendirilememektedir. 4/B li sözleşmeli olarak çalıştırılan hemşirelerin süt izni kullanamamaları adeta çocuklarının sözleşmeli bebekler olarak algılandığı günümüzde hemşirelik haftasına sorunlarla giriyoruz. Özellikle Vekil hemşirelik uygulaması ise daha acı bir çalışma düzenidir” dedi.