Aktay, Yeni Şafak'ta kaleme aldığı yazısında CHP’nin sağlık çalışanlarının durumunu görüşmek üzere TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırması konusuna değindi. CHP’nin sağlık çalışanlarının durumunu görüşmek üzere olağanüstü toplantıya çağırmasının sağlık alanındaki bozuk sicilini temizleme çabası olduğunu belirten Akdağ yazısında şunları kaydetti:
"Sağlık çalışanları halkı memnun etmek üzere geliştirilmiş sağlık sistemi içinde çok ağır yükler altında ve emekleriyle hiç mütenasip olmayan bir mükafatla çalışmak durumunda kalmışlardır.
Modern dünyada meslekler hiyerarşisinde doktorluk her zaman en üst düzeyde yer almıştır. Tahsili, giriş imtihanından itibaren diğerlerine nazaran çok daha zorlu ve daha uzun bir süreç gerektiriyor. Normal fakülte mezunları 4 yılda mezun olurken doktorlar 6 yıl ve ilave zorunlu hizmete tabiler. Ayrıca meslek disiplininin gerektirdiği son derece yıpratıcı ve yorucu hiyerarşik ilişki başka birçok meslekte yok. Uzun nöbetler ve tedavi esnasında girdikleri riskler dolayısıyla hasta veya hasta yakınlarıyla girdikleri insani ilişkiler onları sürekli ciddi güvenlik riskleriyle de başbaşa bırakırken, bir yandan da haklarında oluşturulan itibarsızlaştırıcı bir söyleme de maruz kalabiliyorlar.
Canlarımızı teslim etmek durumunda kaldığımız doktorların maaşlarının bugün başka mesleklerle karşılaştırıldığında kesinlikle adilce olmadığını söyleyebiliriz.
Diğer meslek mensuplarının çok aldığını söylemeyeyim, ama onlara nazaran doktorların ücretleri çok az düzeyde kalmaktadır. İsterseniz hâkim ve savcılarla, öğretmenler, imamlar veya güvenlik görevlileriyle karşılaştıralım. Yanlış anlaşılmasın, bunların hiçbirinin aldıkları maaşın az olduğunu düşünmüyorum, ama onlara nazaran doktorların maaşlarının emek yoğunluğu, çileleri, meşakkatleri ve teknik-bilimsel kabiliyetleri dolayısıyla daha adil bir şekilde ayarlanması gerektiği çok açık.
Birçok kişi doktorların nasılsa “döner sermaye katkıları” alıyor olmaları dolayısıyla ilave gelirlere sahip olduklarını öne sürüyor. Sıkça tekrarlanan ve doğru zannedilen yanlışlardan biridir bu. İşin doğrusu, doktorların çok azı döner sermaye katkısı alabiliyor, gerisi belki de bu efsanenin mağduru olarak çıplak maaşlarıyla yetinmek durumunda kalıyorlar.
Tabi doktorların tek sıkıntısı maaşları değil. Özlük hakları konusunda da başka meslek gruplarından esirgenmeyen birçok hakkın kendilerinden esirgendiğine dair bir algı var ve bu, bir Türkiye mucizesi olarak gerçekleşmiş sağlık devrimini gölgeleyen bir adalet açığı oluşturuyor.
Tabi doktorlara karşı gelişen popüler söylemler, itibarsızlaştırıcı söylentiler, hasta kültürümüzdeki dizginlenemeyen öfkenin yol açtığı risklere karşı doktorları koruyacak bir yasal veya kültürel kalkanın oluşması hususu da önemli bir konu.
AK Parti, sadece bir kalkınma partisi değil bir adalet partisi olduğunu unutmadan, bu konuya adalet penceresinden yeniden bakmalı, doktorlara yönelik özel bir çalışma yapmalıdır."
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.