MEDİMAGAZİN - Doktorsa ikisi de doktor, ayrımın neresi haklı…
Birinin bağlı olduğu kurum A diğerinin B, her ikisi de doktor. A da devletin B de devletin. Devlet kurumuna, doktoruna göre farklı muamele mi yapıyor?!..
Üniversite tıp fakültesi hastaneleri ve devlet hastanelerimiz
Neler oluyor?
Sen bu kanuna tabisin sana bu, sen öteki kanuna tabisin sana şu. Her ikisi de doktor,
Hatta çalışma ortamı aynı, yan yana aynı işi yapıyorlar senin kanunun başka senin ki başka!
Sıralı hatalar listesi (sahadan doğrudan görüntüler):
1-Sağlık çalışanları ve bilhassa doktor şeklinde başlık ile sunulan ‘’iyileştirme’’ devlet hastanelerine tatbik edilip tıp fakültesi hastanelerindeki doktorlara yansıtılmıyor.
2-Fakültede çalışan iki asistan doktor aynı yerde aynı işi yaparken bağlı olduğu kurum/kanun nedeniyle farklı muamele görüyor. Çalışma barışına temelden sarsıcı bir darbe.
3-Fakültelerde doktorların ünvanı sadece doktor değil, öğretim üyesidir. O zaman sen de tüm üniversite öğretim üyeleri hangi statüde ise orda kal denilir mi? Fark yoksa evet denilebilir, denilir, denilmelidir. Fark varsa, o farka bakıp yeniden düşünüp tasarlama gerekir. Diğer fakülte öğretim üyeleri eğitim faaliyetleri ile sınırlı olan sorumluluklarını yapıyorlar. Tıp doktoru olan öğretim üyeleri ise, eğitim faaliyetlerini yerine getirip ülkelerine hekim ve uzman hekim yetiştiriyorlarken, aynı zamanda hastanede klinisyen olarak hastalara sağlık hizmetini yerine getiriyorlar. Yani hem akademisyenlik, hem de doktorluk görevini yürütüyorlar. Her iki işlerini de birbirinden önemli görüyorlar. Öğretim üyesi kavramı ile beraber bu farkı görmezden gelmek ya da görüp kıymetsiz bilmek bir sorunlar dizisinin önemli kaynağı. Bu farkın tarif edilmesi, gösterilmesi ve onun üzerine çıkarımlar yapılması ayrımcılık, iltimas ya da başka bir şey değil hakkaniyetin kendisidir. Varsa başka yerlerde bu denli farklar gösterilsin ve gereği yapılsın. YÖK veya sağlık bakanlığının, bu özel durumu değerlendirerek akademisyen ve klinisyen olarak görev yapan tıp fakültesi hastanesindeki doktorlara yönelik bir düzenleme yapması gerekmiyor mu?
Fakülteler, yani;
Tıbbın bilim olarak güncel tutulduğu ve katkılar sağlandığı yerlerdir.
Doktorların bizzat yetiştiği yerlerdir.
Doktorları doğrudan yetiştirenlerin aktif doktorluk icra ettiği kurumlardır.
İleri düzey sağlık bakımının yönetici ve uygulayıcılarıdır. Sağlık hizmetlerinin en üst düzeyde yürütüldüğü kurumlardır. Halkımızın arasında meşhur olan ‘’Fakülteye sevketti.’’ sözünü duymayanımız yoktur. Şimdi sevkedene sağlık hizmeti sunucusu diye ikram ve ihsanda bulunup sevkedilen daha nitelikli yeri görmezden gelmek, uygulayıcıyı görüp usta uygulayıcıyı görmemek, tababeti yaşayanı görüp tababeti hem yaşayıp ve hem ihya edeni görmemek hatası aşikar bir şey değil midir?
Doktorsa aynı doktor;
Aynı fakülteden mezun, aynı uzmanlığı almış, aynı hastaya ve hastalığa muhatap ve çözüm arayışında, aynı ana ve babaya (devlet) sahip olanlar nasıl üvey olabilir? Background aynı, hizmet aynı (hatta nitelikte paradoksal olarak daha iyi) olana üvey muamelesi reva mıdır?
Peki bütün bunlar neye neden olur? Sıralı sorunlar listesi:
1-Fakültede usta ve hoca olan doktor kendisi de aynı işi yaptığı halde devlet hastanesinden farklı görüldüğü ve ulaştığı imkanlar farklı olduğu için bulunduğu yerde memnuniyetsizlik başlıyor. Tıp fakültesinde profesör, doçent olan doktorlar, sağlık bakanlığında çalışan, kendisinin yetiştirdiği öğrencilerinden daha düşük ücretle çalışma paradoksuyla yaşıyor.
2-Farkın belirginleşmesi ile devlet hastanesine ve özellere geçiş arzusu ve teşebbüsü oluyor.
3-Doktor yetiştiren kurum kan kaybedince gelecek nesil doktorların eğitim süreci darbe yiyor.
4-İleri basamak sağlık hizmeti aksayınca vatandaş ta mahrumiyetten nasipleniyor.
Çözüm zor mu?
Çözüm kafada olursa sahada yağdan kıl çekme gibidir. Kafada çözüm ise ikna iledir. İkna için ise tutarlı gerekçeler esastır. Söylenilen gerekçeler ise hayal değil ve keyfi değil ve yalnızca şahsi değillerdir. Şimdi paçaları sıvayıp üveyliği kaldırmak yakışır. Bu kardeşlere yaklaşım bir defa hatır için değil her vakit benzer olmalı. Yazılı düzenlemenin mantığı belli oldu. Ehil olanlar bir çırpıda zaten hallederler. Zamana ve beklemeye hacet yoktur.
Hayırlı olsun.
Bir Akademisyen