Medimagazin logo

Hekimin ilk görevi nedir?

AKŞAM'dan Dr. Yasin Akar yazdı...
Hekimin ilk görevi nedir?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Tıp mesleği mensubunun bir hastaya nasıl davranması gerektiği, bu konuda kendisinden ne beklendiği, neleri yapması, neleri yapmaması gerektiği, ulusal ve uluslararası tıbbi etik ve deontoloji kurallar, sözleşmeler, bildirgeler, yasalar, yönetmelikler gibi yazılı metinlerin yanında, genel ahlak kuralları, örfler ve adetler gibi yazılı olmayan kurallarıyla da belirlenmiştir.

Hekimin yaptığı tıbbi müdahale ve girişimleri hukuka uygun hale getiren iki unsur vardır. Bunlardan birincisi; hekimin tıp sanatını uygulama hak ve yetkisine sahip olması, ikincisi ise; hastanın muayene için onamının, yapılacak her türlü diğer uygulama ve girişim için ise aydınlatılmış onamının bulunmasıdır.


Tıp sanatının uygulama hak ve yetkisi ilk olarak tıp fakültesinden alınan tıp diplomasıyla kayıt altına alınır. Akabinde ya devlete ait sağlık kurumlarında ya da özel sağlık kuruluşlarında mesleğin icrası mümkün olabilmektedir. Bu alanlarda çalışırken devletin ve meslek odalarının denetimine tabi olmamak elbette düşünülemez.

Neden denetim altında?  

Öncelikle hasta, hekim karşısına geçip şikâyetini söylemeye, hekim de hastasını dinlemeye başladığından itibaren aralarında bir sözleşme imzalandığı varsayılır. Bu sözleşme de bir hukuk meydana getirir. Kelime anlamı “hatalı uygulama” olan malpraktis terimi, hukuk literatüründe “tıbbi girişimler nedeniyle hekimin ceza ve tazminat sorumluluğu” olarak yer alır. Olası bir durumda malpraktis iddialarının değerlendirilmesi için yer, zaman ve olay mahiyetinin detaylarıyla birlikte ispatlanması gerektiği unutulmamalıdır.

Önce zarar verme!

Gerek tıbbın babası olarak anılan İyonyalı hekim Hipokrates’e atfedilen (fakat araştırmaların bilakis bu sözün 1800’lerin sonunda kullanılmaya başlandığını gösterdiği) “önce zarar verme” ilkesi, gerek hukukun gerçekleşebilmesi için gereken şartlar dolayısı ile olsun; hasta müdahalesinin başıboş bırakılamayacağı açıktır.  


Bu kadar uzun hasta hakları ve denetimi konusundaki girizgâhı niye yaptık?
Son günlerde medyada sık sık yer alan  “İŞİD militanları Türkiye’de tedavi oluyorlar ve madem doktorlar, din, dil, ırk gözetmeden görevini yapabiliyorlar o zaman gezi olayları da aynı kapsamda sayılır ve gezi doktorlarına soruşturma açılmaması gerekir” tartışmaları yapılıyor.


Peki, bu tez doğru mu?   
Elbette doğru değil ve iki olayı karıştırmamak gerekir. Daha doğrusu Gezi Olaylarına müdahale eden hekim dâhil herkesi hasta güvenliği için soruşturmak ve hastane kapısına gelen herkesi kimlik, din, dil gözetmeden tedavi etmek hastayı koruma merkezlidir.  

Çünkü gösteri alanlarında, hiç bir kayıt tutulmadan, bir kaç yüz metre ötede bulunan donanımlı sağlık merkezlerine transfer etmek yerine, hijyen için asgari şartlar dahi oluşmamış derme çatma revirlerde müdahale elbette kabul edilemez. Mesaisini terk etmiş ve asıl hastalarını mağdur eden hekimler bir tarafta, oradaki hasta için olası bir malpraktis vakasının ardı arkasını araştırmak ve böylece hakkını aramak nasıl mümkün olacaktır?


Diğer taraftan kurtuluş savaşından da bildiğimiz tıbbiye alaylarının düşman askerlerini dahi tedavi etmesi, yüzyıllardan beri kabul görmüş “din, dil, ırk, cinsiyet gözetmeksizin her hastaya yardım etme” prensibinin gereğidir. Buna dayanarak her hasta ve yaralı tedaviyi savaşta dahi olsa layıkıyla hak eder.
Olası bir yanlış uygulamada; yapılan müdahaleler kayıt altında ve ruhsat dâhilinde olmasıyla hasta güvence altına alınır. Hasta en azından hak aramak için çalacağı bir “kapı” bulacaktır.


Ayrıca sağlık sistemini, düzenleme, denetleme yetki ve sorumluluğu Sağlık Bakanlığı’ndadır. Hiç bir hekimin yaptıkları sorgulanamaz ve denetlenemez değildir. Son olarak bir konuda hatırlatma yapmak istiyorum; sağlık çalışanının haklarını korumadaki en büyük samimiyet, ayrımcılık yapmadan bütün çalışanların haklarını korumakla ve savunmakla kendini gösterir. Gezi olaylarında 28 ambulans, içinde sağlık personeli varken taşlandı ve kullanılamaz hale geldi, bazı sağlık çalışanları yaralandı. Meslek örgütlerinin hiçbiri insanımız için görev yaparken yaralanan bu personeller için sesini çıkarmadı.

Büyük bir samimiyet sorununuz varken sizlere inanmamı beklemeyin lütfen.

hekimin
ilk
görevi
nedir?
Yorum (6)
dr
türkiyede hekimin ilk görevi hayatta kalmaktır
0
Cevapla
CAN YILMAZ
HEKİMİN İLK GÖREVİ: ''PRİMUM NON NOCERE'' YANİ '' ÖNCE ZARAR VERME''...
0
Cevapla
orkun soysal
Bence çok doğru bir yazı. Son 3 günlük olaylarda bir sürü ambulans kullanılamaz hale geldi. Sağlık personelleri yaralandı. Acil servisler basıldı. Tabibler odası Kobane'nin derdinde. Bu çapulcuların yaktığı yıktığı hastaneler ve darpettiği sağlık personeli için niye iki çift laf etmez.Tabibler odası ideolojik davrandığı sürece beni temsil etmiyor.
0
Cevapla
postenflamatuar
hekimin ilke görevi "primum non nocere" yani öncelikle zarar vermedir. Kime zarar verme derseniz elbetteki kendisine. Yani hakim ilk önce kendisine zarar vermeyecektir. Bu cümleyi açarsak kendisine zarar verme olasılığı olan her şeyden ama her şeyden kaçınmaktır. Bunlardan biri günlük muayene edilen hasta sayısını sınırlamaktır. Çünkü hasta sayısı artarsa konsantrasyon bozulur, hata yapar, malpraktis davası yer, tüm maddi birikimi bir anda sıfırlanabilir ve büyük ihtimalle de borçlanır. bir diğeri her türlü işlemde yazılı onam almaktır. Bir diğeri kendi uzmanlık dalı dışındaki hiç bir vakayı kabul etmemesidir. Mesela kardiyoloji doktorusunuz. Ya doktor bey benim kaç gündür ishalim var bir ilaç yazsana diyene ilca yazmayın intaniyeye ya da dahiliyeye yönlendirin. Mesela üroloji uzmanısınız. Size idareden acil serviste görevlendirme yazısı geldi. İdareye yazılı olarak şu anlama gelen bir cevap verin: Üroloji uzmanlık alanına giren tüm vakalara bakarım ancak diğer uzmanlık dallarını içeren hastalara aldığım eğitim gereği bakamam. Bu tür hastaları kabul edecek hekim ya da hekimleri ayarlamanız durumunda acile gelirim. Yine olumsuz cevap alırsanız ve görevlendirme yazısı geri alınmaz ise mahkemeye başvurun. Bağlı olduğunuz tabip odasını konu hakkında bilgilendirin ve TTB yi bilgilendirin, hukuki destek isteyin. Ama bizim TTB ve tabip odaları siyasetle ideolojiyle uğraştığından doktor bey biz bu tür işlere bakmıyoruz anlamına gelecek cevaplar alırsınız. bir diğeri Bir diğeri sokakta bayılanlara, trafik kazası geçirenlere bakmayın. Birisine 112 yi arttırın ya da kendiniz 112 yi arayın. Poliklinik ve yatan hastalar için konsültasyon istemekten üşenmeyin, sonuçta önemli bir durumu atlayabilirsiniz. Kayıtlarınızı iyi tutun. en önemlisi de kendinize başka bir iş-meslek bulmaya çalışın, İş imkanlarını sürekli araştırın, uygun bir mesleği gözünüze kestirirseniz o iş için altyapınızı geliştirin, o işin eğitimini alın ve herşey tamam olduğunuzda istifanızı basın, bu rezil meslekten çıkın. Baksanıza köşe yazarları da artık malpraktis uygulamaları ile hekimleri korkutuyor. Birçok meslektaşımız farkında değil ama bu malpraktis davalarının hekimler için ne kadar tehlikeli olduğunu köşe yazarları bile anlamış, varın gerisini siz düşünün.
1
Cevapla
uzm dr
Ben basta bakanlar, milletvekilleri, mütahitler, iş yeri güvenliğini sağlamayan tüm işyeri sahipleri vs. vs. vs. için de malpraktis davası açılabilmesi gerektiğini düşünüyorum. Açılan davaların %90'nında doktor olarak haklı bulunuyoruz. Ancak ömürden ömür, itibar, maddi manevi birçok sey kaybediyoruz. Bakalım bahsi gecen meslek gruplarının hatalı uygulama oranları ne olacak ve yaptıklarının hesabını vermek ne kadar hoşlarına gidecek?
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir