Medimagazin logo

Doğum komplikasyonlarına karşı hekimleri koruyacak düzenlemeler gündemde

Türk Jinekoloji ve Obstetri Vakfı, 18-20 Nisan tarihleri arasında 'TJOV 2025 Kongresi'ni İstanbul'da düzenledi. Kongrede doğum şekilleri de bilimsel olarak ele alındı. Kongre başkanlarından Prof. Dr. Özlem Moraloğlu Tekin ile Doç. Dr. Resul Karakuş, önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Karakuş, Sağlık Bakanlığının, hekimlerin herhangi bir doğum komplikasyonu durumunda dava edilme kaygısını giderecek yeni düzenlemeler üzerinde çalıştığını belirtti.
Kaynak: DHA
Doğum komplikasyonlarına karşı hekimleri koruyacak düzenlemeler gündemde
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Türk Jinekoloji ve Obstetri Vakfı tarafından 18-20 Nisan tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirilen 'TJOV 2025 Kongresi'nde jinekoloji alanındaki en son bilimsel gelişmeler konuşuldu. Kongrede, alanında uzman isimler tarafından jinekoloji, kadın doğum ve kadın hastalıklarına yönelik merak edilenler ve güncel yaklaşımlar ele alındı. Ayrıca kongrede öne çıkan konulardan biri de doğum şeklinin anne ve bebek sağlığı üzerindeki etkileri oldu.

Doğum eyleminin, hem anne hem de bebek sağlığı açısından ele alınması gerektiğini kaydeden uzmanlar, tıbbi, fizyolojik ve psikolojik etkileri açısından hangi doğum şekline nasıl karar verilmesi gerektiğini de bilimsel verilerle masaya yatırdı.

 Kongre başkanlarından Ankara Şehir Hastanesi Kadın Doğum Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Özlem Moraloğlu Tekin ile Zeynep Kamil Kadın Doğum ve Çocuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Resul Karakuş, önemli açıklamalarda bulundu.

Doç. Dr. Karakuş, tıbbi bir neden olmadıkça doğum eyleminin doğal haliyle takip edilerek gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgularken, Prof. Dr. Moraloğlu Tekin ise "Sezaryen doğumlarda çoğu zaman doğum ağrıları ve doğum eğilimi başlamadan müdahale yapılmış olunuyor. Bebekte akciğer problemlerine, solunum problemlerine, hatta bazı epigenetik değişikliklere (çevresel etkilerle genlerde olan kimyasal değişime) dahi neden olarak ileriki hayatlarındaki pek çok yan etkilere sebebiyet verilebiliyor" dedi.

"Mahremiyete saygılı, evinde gibi doğum ortamı için çalışıyoruz"

Bir anne adayının doğal doğum eylemini gerçekleştirebilmesi, ihtiyacı olan ortamın kendisine sunulabilmesi için artık hastanelerin ev benzeri ortamlara dönüştürülmeye başlandığını belirten Prof. Dr. Tekin, "Sağlık Bakanlığımızın 'Doğal olan normal doğum' eylem planındaki maddelerden birisi de buydu. Çünkü artık hastanelerimizi ev benzeri ortamlara dönüştürmemiz gerekiyordu. Biz buna, 'Anne dostu hastane' diyoruz. Aslında Türkiye'de şu anda kamuda 250 civarında anne dostu hastane unvanını almış hastanemiz, doğumhanemiz var. Amacımız, mahremiyetin önemsendiği tek kişilik, konforlu bir odada hem 'doğum travayı' dediğimiz ağrı sürecini, hem doğumunu aynı yerde gerçekleştirmesi ve mutlaka yanında refakatçisinin bulunabilmesi ve tabii ki olmazsa olmazımız, bir ebeyle bu doğum yolculuğunun devam ettirilmesi. Buna imkan sağlayacak düzenlemeler pek çok kamu hastanesinde zaten yapılmıştı. Yapılmaya da devam ediliyor. Şu anda bakanlığımızın yeni eylem planı çerçevesinde üniversite hastanelerine ve özel hastanelere de bu standartların getirilmesi üzerine start verilmiş durumda" dedi.

 

"Epigenetik değişikliklerin kökeninde doğum şekli yatıyor"

Anne karnındaki dönem dahil doğum şeklinin de içinde yer aldığı sürecin bebeğin sonraki hayatını nasıl etkilediğine dair çok önemli bilimsel çalışmalar yapıldığını da vurgulayan Prof. Dr. Tekin, şu bilgileri verdi: 

"Son 10 yılda bu konuda gerçekten çok ciddi bir bilimsel literatür birikti. Bu çalışmalardan da görüyoruz ki aslında normal (doğal) doğum sırasında salgılanması gereken stres hormonlarının anneden bebeğe geçmesinin çok büyük önemi var. Normal doğum sırasında bir sancıyla birlikte bu hormonlar salgılanıyor ve bebekte tümör süpresör dediğimiz (tümör baskılayıcı) genler dahi etkileniyor. Yani bu bebeklerin ileriki hayatlarında doğum şekli birtakım epigenetik değişikliklere neden olabiliyor. Biz en çok bunun üzerinde duruyoruz. Doğumun normal yolla olmasının sezaryene birtakım üstünlükleri olduğuna dair yine bağırsak mikroflorasıyla ilgili çalışmalar var. Normal doğan bebeklerin bağırsak mikrobiyotalarının daha sağlıklı olduğu ve sezaryenle dünyaya gelen bebeklere nazaran alerji, astım, obezite, hatta ileriki yaşamlarında kanserle karşılaşma riskinin daha düşük olduğu bilimsel olarak da gösterildi. Yani aslında birtakım epigenetik değişikliklerin kökeninde doğum şekli, doğum tercihi de yatıyor. Bu konuda da halkımızı bilinçlendirmemiz gerekiyor."

 

"Kötü doğum hikayelerine aldanmayın"

Prof. Dr. Tekin, doğumun kendiliğinden başlaması ve ilerlemesi gereken doğal bir süreç olduğunu ve hem anne hem bebek için bunun tercih edilmesi gerektiğini de belirterek sözlerini şöyle noktaladı: 

"Doğum sancıları başlamadan, günü saati önceden belli sezaryen planlaması yapılmasın. Aslında şu anda topluma vermemiz gereken en önemli mesaj bu. Çünkü sezaryenlerin çoğu doğum ağrıları ve doğum eğilimi başlamadan yapılıyor. Sezaryen tabii ki bir ameliyat ve doğru endikasyonla yapılırsa hem anne hem de bebek hayatını kurtaran bir operasyon. Ama sezaryenin gerçek endikasyonu nedir? Anne ve bebek hayatı için bir risk varsa yapılır. Sadece doğumun günü saati belli olsun, bebeğin burcu da şu olsun, odayı da süsleteyim, planlayalım diye yapılacak bir ameliyat değildir. Anne adayları bunun bir doğum tercihi olmadığını bilmeli. Tüm kadınların içinde doğal doğumu yapacak gücü var. Bu otonominize sahip çıkın. Lütfen ön yargılı olmayın. Kötü doğum hikayelerini dinleyip aldanmayın. Doğal olan gerçekten de normal doğum. Ama bir gereklilik olduğunda da zaten hekiminiz size sezaryen için yönlendirmeyi yapacaktır. Ama sezaryeni bir tercih gibi düşünmeyin. Sezaryen bir doğum şekli değildir, bir ameliyattır."

 

"Anne adayı ve ailenin bakış açısı da önemli"

Jinekoloji Uzmanı ve Zeynep Kamil Kadın Doğum ve Çocuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Resul Karakuş ise bir anne adayının doğum şeklini belirleyen birçok faktör olduğuna değinerek, "Anne adayının tercihi, anne adayı ve ailesinin sosyokültürel yapısı, varsa altta yatan hastalıkları, gebelik süreci, gebelik sürecinde bebeğin durumu, anne adayının aldığı (gebelik) eğitim, doğumla ilgili önyargıları, hekimi ve doğum süreciyle hastayı takip eden sağlık profesyonellerinin yaklaşımı bunların başında geliyor. Tabii ki gebeliği takip eden kadın doğum uzmanı ile gerek ebe okullarında gerek polikliniklerde kendisiyle ilgilenen ebelerin yaklaşımı da önemli. Annenin gebeliği riskli bir gebelik mi? Gebelik süreci nasıl ilerledi? Bebek ve anne açısından gebeliği zorlaştıran, riskli hale getiren veya doğum sürecini zora sokabilecek bir durum var mı? Tabii ki anne adaylarının normal doğumla ilgili bilgisi, kaygıları, bakış açısı, yine eşinin, ailesinin bakış açısı çok önemli. Yine hekimin, doğum profesyonellerinin, doğum şekliyle ilgili, tıbbi nedenler dışındaki şeylerden bahsediyorum, bakış açısı çok önemli" ifadelerini kullandı.

 

"Hekimi de koruyan çalışmalar yapılıyor"

Doç. Dr. Karakuş, tıbbi gereklilik olması halinde sezaryen doğumun tercih edilebileceğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aslında en iyi doğum, bebek ve annenin güvenli bir şekilde birbirine kavuştuğu, evine şifayla gittiği doğum şeklidir. Bu sezaryen de olabilir, normal doğum da olabilir. Sezaryenle doğum tıbbi zorunluluk halinde hem anne hem bebek için elbette hayat kurtarıcıdır. Ancak burada bizim sorunumuz, tıbbi gerekçeler dışında gerçekleşen sezaryenler. Burada da şu faktörleri görüyoruz; anne adayı ve ailesi tarafından baktığımız zaman en önemlisi, normal doğumla ilgili olan ağrı korkusu. Doğal doğum eylemi sonuçta bir süreç. Bu bazen 3-4 saatten, 48 saate kadar uzayabiliyor. Bu da süreçle ilgili kaygısı, korkusu olanların tercihini belirleyen önemli bir faktör. Mümkünse, tıbbi bir neden yoksa, doğal haline bırakıp cesaretlendirerek takip etmek gerekiyor. Burada her iki tarafın da cesaretli olması lazım. Aslında en önemli cümle bu. Yani hem sağlık profesyonelleri cesaretli olacak hem de anne adayı, aile cesaretli olacak. Bu bağlamda anne ve bebek açısından iyi bir güven ilişkisiyle en iyi doğum şekli kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kaygılardan ve diğer sosyal nedenlerden kaynaklanan sezaryenleri azaltmamız gerekiyor.

Hekim açısından da normal doğum süreciyle ilgili oluşabilecek komplikasyonların yaratacağı dava edilme korkusunun da aşılması gerekiyor. Bakanlığımızın da bu konuda çabası çok fazla. Bu konuda mesleki sorumluluk kurulu oluşturuldu. Hekimleri cesaretlendirmek gerektiğini düşünüyorum. El ele vererek bilimin ışığında artan sezaryen oranlarını ciddi anlamda düşürebileceğimize inanıyoruz."

turk jinekoloji ve obstetri vakfi
tjov
dogum
Yorum (6)
Acilci
bu zamana kadar niye gündeme alınmamış? hekimlerin bile isteye zarar görmesinden çıkar sağlayanlar mı varmış? bakanlık bu zamana kadar adım atmadıysa sebebi neymiş?
4
Cevapla
Tohturun Biri
komplikasyonlarına karşı korunmanın yolu: komplike işlerle uğraşmamaktır. gerisi çuf çuf çuf çuf çuuuffffffffffffffffff.........
8
Cevapla
Yorumsuz
hasta hakkı adı altında verilen sınırsız mevzuat, sağlığa ulaşımın kolaylaşması, hekimln değersizleştirilmesi, hastanın güçlenmesi ,malpraktis ,şiddet uzun vadede birçok soruna yol açmıştır. bu sadece biri.
11
Cevapla
Has Odabaşı
şu aralar moda ve gündem olan şey: evrende % 100 ve yaşam boyu koruma sağlayan yegane şeyin tus a girip temel bilimlere top alarak sektirip gitmek.................
4
Cevapla
Mimarbaşı Sinan Ağa
hastane idaresinden ve onun saçma sapan talimatlarından nasıl korunacaz?eği̇ti̇mi̇ var midur ecebaaaa?????
1
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir