Medimagazin logo

<b>Tam Günde hekimlere başka cepheden destek geldi</b>

<b>Tam Günde hekimlere başka cepheden destek geldi</b>
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
MEDİMAGAZİN KONUK YAZAR:

Erkin Göçmen
Tıp Doktoru-Hukukçu

Hürriyet gazetesi yazarı Şükrü Kızılot’un 5 Haziranda yayımlanan ve çok fazla dikkat çekmeyen yazısı oldukça önemliydi. Aynı zamanda Gazi Üniversitesi Maliye Bölümü öğretim üyesi olan Prof. Dr. Şükrü Kızılot, yazısında Tam Gün Kanununun hekimler arasında pek bilinmeyen bir başka yönüne dikkat çekti ve muhtemel sorunlara işaret etti.

Daha önceki de vurguladığımız gibi, üniversite öğretim üyesi olan hekimlerin hukuki durumu diğer kamu çalışanı hekimlerden kimi yönleriyle ayrılmaktaydı. Bu sebeple Tam Gün hazırlanırken bu ayrım da dikkate alındı. Ancak tam güne ilişkin yeni düzenleme yapılırken, üniversite mensubu öğretim üyeleri arasında hekim olan olmayan şeklinde bir ayrım gözetilmedi. Diğer bir deyimle Kanunla üniversite mensubu bütün öğretim üyelerinin kısmi zamanlı çalışması yasaklandı. Şimdi bu durumda sadece hekimler değil, maliyeci, iktisatçı, mühendis, mimar gibi serbest çalışma imkanı olan pek çok öğretim üyesi kısmi zamanlı çalışamayacak. Kızılot da yazısında meselenin bu boyutunun altını çizdi.

Anayasa Mahkemesinde açılan davada sadece hekimlerin durumunu gözeten gerekçelere dayanılmadı. Ancak bunun güçlü bir biçimde ifade edilmediği de bir gerçek. Diğer yandan davanın kamuoyunda algılanışı da daha çok hekimler bağlamında oldu. Kuşkusuz Kanunun en büyük mağduru hekimler olacak. Bunda bir tereddüt yok. Fakat hekimler dışında da geniş bir kitle var ve Şükrü Kızılot’un yazısı ile Kanunun yürürlüğe gireceği 31 Ocak 2011’den itibaren bu kesimlerden de ciddi itiraz sesleri çıkacağı anlaşılıyor.

Kuşkusuz bu geniş mağdur kitlesi, Yüksek Mahkemeye Kanunun iptali için daha sağlam bir gerekçe sağlayacak.

Diğer yandan uzun zamandır hekimler ve diğer meslek mensupları arasında bu türden bir ortak talep gündeme gelmemişti. Kızılot’un yazısı aslında birlikte mücadele çağrısı olarak da algılanmalıdır. Hekimler kısa bir kesinti dışında, Cumhuriyet tarihi boyunca her zaman kısmi zamanlı çalışma hakkına sahip oldular. Ancak hekim olmayan profesör ve doçentler de 1983 yılından bu yana kısmi zamanlı çalışma hakkına sahiptiler. Onlar için de yaklaşık 30 yıllık bir kazanım bir anda buhar oldu.

Görünen o ki, hekimler dışında geniş bir kesimde Kanuna ilişkin rahatsızlıklar mevcut. Davanın olumlu sonuçlanabileceği beklentisi ile şimdilik serinkanlı bekleyişleri sürdüren bu kesimlerden, aksi bir gelişme halinde daha güçlü bir biçimde itiraz sesleri duyulacağı anlaşılıyor.


Tam güm yasası

Şükrü Kızılot-HÜRRİYET

SİZ onu “Tam Gün Yasası” olarak biliyorsunuz.

Bize göre de “Tam Güm Yasası”.

Hiç değilse bazı yönleriyle, Tam Güm Yasası..
Yasanın, “tam güm” denebilecek bazı yönlerini, daha önce yazmıştık (Bkz. 26 Şubat, 11, 22, 29 Mart 2008, 6 ve 13 Haziran 2009 tarihli yazılarımız).
Bugün, şimdiye kadar gündeme gelmeyen, çok kişinin de farkında olmadığı, tam gümlük iki yönünü ele alacağız.

BİLİNMEYEN YÖNÜ
Kamuoyu bu yasayı, devlet ve üniversite hastanelerinde çalışan doktorların, tam gün mesai yapmaları öngören, muayenehanelerini ve özel hastanelerde çalışmalarını engelleyen bir yasa olarak biliyor.
Oysa olay tıp doktorları ile sınırlı değil.
Diğer fakültelerdeki öğretim üyelerini de kapsıyor.
Örneğin; hukuk, siyasal, iktisadi ve idari bilimler, mühendislik, iletişim ve diğer fakültelerdeki öğretim üyelerini de kapsıyor.
Yasa 30 Ocak 2010 Tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre;
30 Ocak 2011 tarihine kadar, öğretim üyeleri kısmi statüde çalışmaya son verip tam gün çalışmaya geçecekler (Geçici Madde 57).
Kısmi statüde yani part-time
çalışan ve 30 Ocak 2011 tarihine kadar, tam güne geçmek için
başvurmayan öğretim üyeleri, istifa etmiş sayılacaklar.

ÜNİVERSİTELER BOŞALACAK
Buna göre, şu anda kısmi statüde (part-time) çalışan bir hukukçu, işletmeci ya da maliyeci bir profesör, 30 Ocak 2011 tarihine kadar, tam gün çalışmaya geçmek için başvuruda bulunmazsa, istifa etmiş sayılacak.
Tıp dışındaki fakültelerde, kısmi statüde çalışan öğretim üyelerinin çoğu, tam günü seçmeyecek ve istifa edecekler.
İşin doğrusu, bir öğretim üyesi kolay yetişmiyor.
Üniversitedeki bir profesörün, emekli olmaya hak kazandığı halde görevine devam etmesi, maddi anlamda (mevcut aylığı ve emekli aylığı kıyaslaması olarak) 300 lira civarında fark ediyor.
Bu olayın maddi boyutu. Manevi boyutu ise, para ile ifade edilemeyecek bir olay.

TELİFLER DÖNER SERMAYEYE
Yapılan düzenlemelerden biri de telif gelirleri ile ilgili.
Tam Gün Yasası ile Yüksek Öğretim Kanunu'nda da değişiklik yapıldı.
Buna göre; öğretim elemanının, görevi ile bağlantılı olarak verdiği hizmetin karşılığında, “telif ücreti” adıyla bir bedel tahsil etmesi halinde, bu telif gelirinin döner sermayeye aktarılması ve daha sonra bu gelirin sembolik bir kısmının, öğretim üyesine ödenmesi söz konusu olacak (YÖK Yasası Md. 36 ve 58).
Bu da Tam Güm'lük olaylardan biri..
Yukarıdaki düzenlemelerin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruldu.
Anayasa Mahkemesi, yukarıda belirttiğimiz düzenlemeleri yürürlük tarihi olan 30 Ocak 2011'den önce iptal etmezse, üniversitelerde ciddi anlamda boşalma olur.
Olan da ülkeye olur..
<b>tam
günde
hekimlere
başka
cepheden
destek
geldi</b>
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir