“Bir şartla ortaklık kurarız: Muayenehane açmayın”
Özel muayenehanecilik sistemini ortadan kaldırmak için son derece kararlı olduklarını dile getiren Sağlık Bakanı Akdağ, Marmara Üniversitesi ile ortak kullanım modeline geçilirken de hastanede çalışacak hekimlerin muayenehane açmamaları yönünde üniversiteye şart koştuklarını söyledi. Akdağ, doktor sayısını kısa vadede yabancı doktor formülüyle aşmayı planlıyor. Sadece doktor değil, hemşire ve ebelerin de ithal edilmesi gündemde
Hastanelerle doktorların özel muayenehaneleri arasındaki ilişkiyi tamamen ortadan kaldırmaya kararlı olduklarını dile getiren Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Özellikle üniversite hastanesindekiler şu anki yasaya göre muayenehane açabilecek gözüküyor ama o muayenehane ile üniversite arasında bir ilişkiye asla müsaade etmeyeceğiz” dedi. Bakanın kararlı olduğu bir başka konu da hekim yetersizliği. Akdağ bu sorunu da tıp fakültelerindeki öğrenci sayısını arttırarak ve kısa vadede yabancı sağlık personelinin çalışabilmesine yönelik yasal düzenleme yaparak aşmayı planlıyor.
Akdağ, NTV’de katıldığı programda sağlık gündemine ilişkin Miray Akdağ’ın sorularını yanıtladı. Tam Gün Yasası’nın gerekçeli kararının hala yayınlanmamış olmasını sitemli bir tavırla eleştiren Akdağ, “Gerekçeli kararın yakında yayınlanacağına dair ümidim var. Tam Gün Yasasını neden yaptık? Vatandaşımız muayenehane merdivenlerini tırmanmak zorunda kalmasın diye yaptık. Sağlık Bakanlığında çalışan doktorların yüzde 92’sinin serbest çalışma durumu yok. Bir takım teşvik unsurlarıyla bunu gerçekleştirdik ama geri kalan yüzde 8’lik grup için, üniversite hastanelerimiz için Tam Gün elzem bir kanundur. Yüksek Mahkeme kanunun bazı maddelerine yürütme karar verdi, gerekçesini bekliyoruz. Sonuçta vatandaşın muayenehane çilesini sonlandırmaya kararlıyız” dedi.
“Sıkıntımız yüzde 8’lik kısım”
Hekimin muayenehane açmasına karşı olmadığını belirten Bakan Akdağ, şunları kaydetti:
“Hekim muayenehane açabilir ama o hekim aynı zamanda devlet hastanesinde çalışıyorsa bu olmaz. Özel hastanelerde yazılı kural olmayan bir usul vardır: Hiçbir özel hastane kendisinde görevli olan, çalışan bir hekimin başka bir hastanede çalışmasına müsaade etmez. Peki devlet hastanesinde çalışan doktorlar neden özel hastanede ayrıca çalışacaklar ya da muayenehane açacaklar? Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı vatandaşın o özel hastaneye ya da muayenehaneye gitmeye mecbur bırakılmasıdır. Buna biz razı olamayız. Gönüllü olarak devlet hastanesinde doktorlarımız yüzde 92’lik bir oranla tam gün çalışıyorlar. Bizim konuştuğumuz sıkıntı yüzde 8’lik oran için.”
“İptallerle açılan kapı da kapatılacak”
Akdağ, Tam Gün Yasasının üniversite hastanelerinde uygulamaya başlanacağını belirterek, şunları söyledi:
“Şubattan itibaren üniversitelerde öğretim üyelerimizin ‘özel ameliyat-özel muayenehane’ adı altında aldıkları paralar da kalkacak. Akşamdan sonra yapılan muayenelere, son dönem yapılan iptallerle açık bir kapı var gibi görünüyor ama o açık kapıyı da kapamak için elimizden geleni yapacağız.
Anayasa Mahkemesinin ya da Danıştay’ın devlet hastanesinde ya da üniversite hastanesinde çalışan bir doktora ‘muayenehane de açabilir, özel de çalışabilir’ demesi o meslektaşın vatandaşı oraya davet etmesine, oraya mecbur bırakmasına yol açamaz. Doktor özel muayenehane açsa da bu ilişkiyi koparmaya kararlıyız. Şu andaki yasaya göre muayenehane açabilecek gözüküyor özellikle üniversite hastanesindekiler ama o muayenehane ile üniversite arasında bir ilişkiye asla müsaade etmeyeceğiz.”
“Şartımız: Muayenehane açılmasın”
Bakanlığın Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ile ortak kullanım modeline geçilmesine ilişkin sorulan soruyu yanıtlayan Akdağ, “Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi ile ortaklık kurarken şunu söyledik, ‘Bizim hastanemizde çalışacak hekimlerimiz muayenehane açmayacaklar. Onlar bunu kabul ettiler. Bu şartla ortaklık oluştu. Şu anda Rize ve Sakarya Üniversitesi Tıp Fakülteleriyle aynı uygulamayı yürütüyoruz. Tabi Marmara, daha köklü bir üniversite, öğretim üyesi sayısı da daha fazla. Çok doğru bir iş yapıyoruz. Bugün bir çok Avrupa ülkesinde üniversite tıp fakültelerinin kendi hastaneleri yoktur. Ya vakıf ya da devlet hastanesi ile işbirliğiyle çalışırlar. O hastane alımı-satımı yapar, hastaneciliği yapar ve o hastanede üniversite öğretim elemanları hizmet verirken aynı zamanda eğitim verirler. Çok başarılı bir model olacağına inanıyorum. Üniversite hastaneleri mali sıkıntı içindeler. Bunun sebebi biraz da şu: Her bir üniversite kendi başına hastaneciliği öğrenmeye ve pekiştirmeye çalışıyor. Oysa Sağlık Bakanlığı olarak biz 8 senedir, koca bir ekip, uzmanlarla bu işi geliştirdik” diye konuştu.
“Üniversiteler verimsiz çalıştı”
Mali sıkıntı çeken üniversite hastanelerine benzer uygulamanın yapılıp-yapılmayacağına ilişkin Akdağ “Marmara’nın binası çok kötüydü. Dolayısıyla o kötü binadan mükemmel bir binaya gelecekler. Ve öğretim üyesi kadrosu da çok gelişmiştir. Dolayısıyla ortaklık her iki taraf için de çok iyi olacak. Üniversite hastanelerine TBMM’de yapılan düzenleme ile mali yardım yapılmasının önü açılmıştı. O yardım başladı. Üniversite hastanelerini bir şekilde ayakta tutacağız; orada öğrenci yetişiyor, asistan yetişiyor. Ama üniversite hastanelerimizin geçtiğimiz birkaç yıl içinde verimsiz çalıştığı da bir gerçek. Bu gerçek bir uzmanlık işi ve bu uzmanlık artık Sağlık Bakanlığında var. O zaman neden bu imkanları bir araya getirmeyelim?” dedi.
“Ek ödeme yüzde 100 artamaz”
Ek ödeme sisteminde yüzde yüz oranında bir artış olup-olmayacağına ilişkin sorulan soru karşısında Akdağ, bunun mümkün olamayacağını ifade etti. Tam Gün Yasası ile doktorlar ve diğer sağlık çalışanları için mesai sonrası çalışma şartıyla ek ödemenin üst limitini yüzde 30 ile 20 arasında arttırdıklarını belirten Akdağ şöyle devam etti:
“Düzenli biçimde ek ödeme verebiliyoruz. Başlangıçta bunun sürdürülebilir olamayacağı yönünde dedikodu oldu biliyorsunuz, şimdi herkes biliyor ki, gayet makul biçimde ek ödemeleri veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Öyle birdenbire iki misline filan çıkmaz. Ülke zenginleştikçe elbette ek ödemeler de çıkacak. Ülkenin imkanlarını dikkate almak lazım.”
Bakanlık doktor sayısını nasıl arttıracak?
Doktor sayısının yetersizliğine dikkat çeken Akdağ, doktor sayısının hem öğrenci sayısını arttırarak, hem de yurtdışından doktor getirterek arttırılması gerektiğini ifade etti. Akdağ şöyle konuştu:
“Ankara, İstanbul, İzmir gibi doktor sayısının en fazla olduğu şehirlerde bile doktorların karşısında bir dünya hasta var. Aslında Türkiye’de doktora müracaat sayısı da Avrupa’nın altında. Tüm bunlar doktor ihtiyacımızı gösteriyor. Mesela, İngiltere özel hastanelerden de hizmet almaya başladı son 15 senedir. Özel hastanelere diyor ki, ‘Senden sağlık hizmeti alır ve sana ödeme yaparım ama bir şartla. Çalıştırdığın doktorların yüzde 25’ni yabancı uyruklu olarak çalıştıracaksın.’ Neden söylüyor bunu? Doktor yetmiyor da onun için. Türkiye’de yabancı doktor çalıştırmak isteğimiz zaman karşımızda tabip örgütü duruyor.
Hiç kusura bakmasınlar. Tabip örgütü yıllardır yanlış iddialarda bulunmuş, ideolojik yaklaşmış diye Türkiye’nin geleceğini karartamam. Siyasi partiler de doktor sayısının arttırılması gerektiğini düşünüyor. YÖK’ün de çalışmalarıyla tıp fakültelerine alınan öğrenci sayısı artmaya başladı. Biz geldiğimizde yılda 4 bin 500 öğrenci alınıyordu, şimdi 7 bin 500 öğrenci alınıyor. Bunun 10 binin üzerine çıkması lazım.
Bizim mutlaka yurtdışından doktor gelmesinin önünü açacak çalışmalar yapmamız lazım. Bunun milli değerleri ya da milliyetçiliği zedeleyen bir yönü yok. Milli değerlere sahip çıkma, vatandaşa hizmet götürmeyle ölçülmelidir. İyi yetişmemiş doktorların geleceği konuşuluyor. Elbette YÖK denklik öngörüyor. İyi yetişmiş olanını getireceğiz, Türkçe bilmeyeni getirmeyeceğiz.
Türkiye’de doktor sayısını hem öğrenci sayısını arttırarak, hem de yurtdışından doktor gelmesinin önünü açarak arttırmak elzemdir. Bana sorsanız, sağlık reformunuzun en büyük handikapı nedir diye, doktor ve hemşire sayımızdaki eksikliktir derim.”
“İki günde hallederiz”
Yabancı doktor çalıştırılması için kanun yapılması gerektiğini belirten Akdağ, “Biraz da muhalefetin bize anlayış göstermesi gerekiyor. Bunu polemik konusu yapmak çok anlamsız. Dünyada hiçbir ülke bilmiyorum ki, ‘Benim vatandaşım olmayan kişiler burada doktorluk yapamaz’ desin. Beyin göçünden bahsediyoruz. Muhalefetin bize destek olması gerekiyor. Türkiye’de doktorların daha rahat etmesini onlar da istiyorsa beraber hemen bir taklif verir iki günde hallederiz bu konuyu. Ama eğer TTB yönetimin baskılarına, lobi çalışmasına yenileceklerse işimiz zor. Sonuçta bunu yapmak zorundayız” dedi.
Hemşireler de ithal olabilir
Akdağ, hangi fakültelerin Türkiye üniversiteleriyle denk olacağına Sağlık Bakanlığının değil YÖK’ün karar vereceğini belirterek “Tüm başka alanlarda nasıl denklik veriliyorsa burada da öyle olacak. Yetişmiş insan gücünü neden buraya getirmeyelim? Tabiki hemşireleri de içine almalıyız. Bu zaten kısa vadeli bir iştir. 2023’te Türkiye’deki doktor sayısı şu anki doktor sayısının yaklaşık iki misli doktor bulunmalıdır. Tıp fakültelerine yeterli sayıda öğrenciyi yetiştirebilirsek Türkiye bu sorunu aşmış olur. Bu aradaki 10-15 sene de mutlaka yurtdışından gelen doktor, hemşire, ebelerle bu işe katkı vermemiz gerekiyor” diye konuştu.