Medimagazin logo

2023'te hekim ve hemşire açığı kapanacak

Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Ünal: Yaptığımız planlamalar sayesinde, 2023'te hekim ve hemşire açığının kapanacağını öngörüyoruz.
2023'te hekim ve hemşire açığı kapanacak
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Doğan Ünal, yaptıkları planlamalar sayesinde 2023'te hekim ve hemşire açığının kapanacağını öngördüklerini bildirdi.

Ünal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de bu ay itibarıyla 140 bin aktif çalışan hekim bulunduğunu belirtti.

Hekim ihtiyacının 2023'te 200 bin olacağını ifade eden Ünal, "Önümüzdeki dönemi de hesaba katarsak, hekim açığının sürdüğünü söylemek yanlış olmaz" dedi.

Hekim açığını giderme çalışmaları kapsamında tıp fakültesi kontenjanlarının artırıldığını anımsatan Ünal, "2015-2016 öğretim yılında bu sayı 12 bin 500 olarak gerçekleşti. Yaptığımız planlamalarla 2023'te hekim açığının kapanacağını öngörüyoruz" diye konuştu.

Ünal, hekim sayısının arz fazlalığı oluşturacak şekilde artmaması için de kontenjanların belli oranlarda azaltılması gerektiğini, bu konuda Yükseköğretim Kurulu ile yazışmaların devam ettiğini kaydetti.

- "Hemşire açığı, hekim açığına göre daha fazla"

Bu ay itibarıyla ülkede 148 bin aktif çalışan hemşire bulunduğunu bildiren Ünal, 2023 yılı hemşire ihtiyacının ise 315 bin civarında olacağını söyledi.

Hemşire açığının, hekim açığına göre biraz daha fazla olduğuna işaret eden Ünal, şunları kaydetti:

"Bu gerekçeyle, lisans düzeyinde eğitim verilen hemşirelik okullarına ayrılan kontenjanlar artırılmıştır. Önümüzdeki öğretim yılında 13 bin 700 öğrencimiz olacak. Böyle devam edecek olursak 2023'te hemşire açığımız da kapanacak. Böylece, yaptığımız planlamalar sayesinde 2023'te hekim ve hemşire açığının kapanacağını öngörüyoruz."

istihdam
hekim açığı
hemşire açığı
hekim sayısı
hemşire sayısı
saglik bakanligi
saglik hizmetleri genel muduru
dogan unal
Yorum (2)
m. murat
amfileri mülteci teknesi gibi doldurarak kontenjanları şişirip kaliteden ödün verirseniz kapanır tabi. Marifet mi bu?!
4
Cevapla
Mücahit Altuntaş
Bazı açıklar kapanırken açıklar artıyor olmalı. Merkezde kuşkusuz fıtrat ( insan ) var. Her şey ve belki kainat anlayışımız bile ondan köken alabiliyor ! Fıtrat yada insan. Halen tanımlamaya ve tanımaya çalışıyoruz.Belki de sorun budur.Merkeze insanı (bugünkü haliyle fıtratı) koymak. Merkezde fıtrat ve fıtrat üzerine şekillenmiş bakış var.Yine belki ondan , yada deforme olmuş , yada zamanla deforme olmuş yaşam yada hayatta kalmak güdüsünden köken alan ticarileşme pratiğiyle yabancılaşma süreçleri var. Sağlıkta hizmet sektörüne dönüşerek bu sürecin bir parçası olmuş durumda. En eğitimlisi hekimler de son 40+50 yıldaki teknolojik dönüşümle bu yabancılaşma sürecinin bir zamanlar daha masum idolüydu , şimdi sıradan elemanları halinde verilen rolleri ediniyorlar. Çok bildikleri ama ektin ve belirleyici olma yerine dışına çıkarıldıkları bu süreçte "bütünsel yaklaşım" , "bilgi paylaşımı" , minimalist olma yerine "çok profesyonel" , "sekter" , ve tabi ki empoze edilen ideoloji gereği çok daha "egosentrik"ler. Sistem fıtrata bu rolü verdi.Sistem çalışıyor ! Böyle olunca da , "ucuz" , genel anlamda "niteliksiz" , bilgi ve yaklaşım anlamında sekter olmaya doğru hızlı bir sürükleniş hem de mahkum olma kaçınılmaz hale geliyor. Sorun acaba fıtrata mı özgü yoksa kültüre mi ? özgü ? Ben fıtrata halen kültüre , ideolojiye daha çok nedensellik atfediyorum. Otuz yılda hekimler ne oldu da dönüştü ? Bu dönüşme öyle hızlı oldu ki "vakum" etkisi oluştu. Kişiler üzerine etkisi çok farklı olabilir ama sosyolojik anlamda en saygın meslek konumundan "en çok şiddet gören konuma" dönüşmüş durumda. Siyasetin gerçekle yüzleşme sorunlarından dolayı bu sorun toplum olarak yaşadığımız bir çok sorunu aynı alanda sağlık yada şiddet biçimde sergileyebiliyor. Tuhaf değil mi ? Bence çok tuhaf ve görmeme , üç maymun konusunda hem mahir hem kişilik vakumlaması yada deformasyon yaşamamız kaçınılmaz görünüyor. İdeoloji bir Dünya sistemi olarak durum tespiti dışında bir etkimiz nedense olamıyor. Bir anafor , akım , yad sürüklenmenin orta yerinde kalmış gibi görünüyoruz. Sebebi ise çok kolay vazgeçtiğimiz olmazsa olmazlar. Başbakan bilim adamı duruşunu anlatıyor.Peki ya arka plan özerklik ve özerklikler bağıntılı liyakat sorunları ? Unutmuş görünüyoruz ! El pençe divan durmayı çok bireyselleştirmiş haldeyiz.Bilimi de bir sistematikle yapılan iş olduğunu unutmuş durumdayız.Sefil bir tanımlama. http://www.posta.com.tr/siyaset/HaberDetay/-Hic-kimsenin-onunde-el-pence-durmadim-.htm?ArticleID=318993 Bu işler bireyin yada fıtratın yaklaşımına bırakılıyor Oysa sistemin özerklik , dolaysıyla liyakat sorunlarını beslemesi yada besleyememesi sorunu yok sayabiliyoruz. Sistem ve fıtrat birlikte çöküyor. Kazanan beli bir tarzda yaklaşan aradan fıtrat sorununu çıkararak ifade edecek olursak " ideoloji yada ticarileşme" , kaybeden "nitelik , etkinlik , hata estetik ve ergonomi".... Basından..."Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin eski Dekanı Prof. Dr. İskender Sayek, “Bugün Türkiye’de öğrenci sayısının artırılmasına karşın tıp fakültelerinin tıp eğitimi niteliğini korumak için büyük bir çaba içerisinde olması gerekiyor. Tıp eğitiminde teorik bilgilerin yanında uygulamalı eğitim çok önemli.” dedi. Özellikle devlet üniversitelerinde fiziki koşullar yetersiz olduğu halde kontenjan sayısının düşürülmesi gerekirken artırılmasının eğitimi kalitesizleştirdiğini ifade eden Türk Sağlık-Sen Başkanı Önder Kahveci ise yeni kurulan fakültelerin yeterli öğretim üyesinin ve hastanesinin bulunmadığını söyledi"... Peki bu yaklaşımın gücü ve etkinliği var mı ? Yok ! Sonuç ? Dr.Mücahit Altuntaş İç Hastalıkları Uzmanı 27 Aralık 2015
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir