Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülmeye devam ediyo. Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.Dördüncü günde duruşma saat 10.30 itibariyle tutuklu sanık muhasebeci Funda Özen'in savunmasının alınmasıyla başladı. Ardından tutuklu sanık sağlık hizmetleri müdürü Renans Kılıç'ın savunmasına geçildi. Kılıç'ın savunmasının ardından tutuklu sanık Serdar Yüksel ve Fırat Sarı'nın asistanı tutuklu sanık hemşire Sümeyye Nur Taşçı'nın savunması alındı; ardından da duruşmaya 20 dakika ara verildi.
'Melis işini yapmadığında şikayet başladı'
Reyap Hastanesinde Medikal muhasebeci olarak çalışan tutuklu sanık Funda Özen, "Herhangi bir ticari ilişkim yoktur. Maaşla çalışıyorum. Dolandırıcılık suçlamasıyla suçlanıyorum ama bunları kabul etmiyorum.3 ay kadar doktor hemşiresi olarak çalıştım. Daha sonra medikal muhasebe uzmanı olarak çalışmaya başladım. 2023 yılında arkadaşımız işten ayrıldığı için çalıştığı branşta faturalandırma bana verildi. Dosya içinde geçen isimleri tanımıyorum. Medikal muhasebede SGK faturalandırma, gelen hastaların faturalandırmaları yapıldı. Yoğun bakımda epikrizleri Hasan Basri’nin yazdığını ve bu şekilde attığını biliyorum. Günlük olarak hastaların kullandığı ilaçları yazıp mail üzerinden gönderdiğini biliyorum. Melis, yenidoğan yoğun bakımda tıbbi sekreterdi ve dosyaları düzenleme konusunda düzgün yapmadı. Hastaların çıkışı olduğunda bilgi verilmesi gerekirdi bu durumu son zamanlarda Melis yapmamaya başladığında şikayet olmaya başladı. Hasan Basri ile 'Sistemden herşeyi kontrol ediyorlar ben onları değiştirdim' konuşmasını Melisleri, yanlış yaptığını biliyorum o yüzden değiştirdim değil değiştirtmiştim diyorum çünkü bizim öyle bir yetkimiz yok. Hasta çıkışı, taburcu düzeltme gibi bir yetkimiz yok" dedi.
'Epikrizleri doktor yazar'
Özen, "Hizmetlerin girişini epikrizleri yazıyoruz ama hastanın böyle bir ilaç kullanımı yok. Faturadan silip faturasını kesiyoruz epikrizlere erişemiyoruz. Fırat Sarı ile 'Bu bebekle ilgili fatura kesemedik' fatura kesip doktora bilgi vermemiz gerekiyordu doktor meşguldü. Doktora ulaştığımda bu bebeğe bu ilaç kullanılmış fatura keselim mi diye sordum. 'Bunları farklı bir bebeğe kullanabilir miyim' konuşmasını ise ilaç ile ilgili olabilir, değerleriyle ilgili olabilir. Yenidoğan yoğun bakımda çalışmıyorum. Bebeğe ait ilaçların başka bebeğe kullanıldığı konusunda bilgim yok. SGK’da tıbbi evraklarda oynama yapıldığını, basamaklarda düşürme olduğu düşünülüyor ama benim öyle bir yetkim yok. Faturalar bittikten sonra e-imzayla onaylama oluyor. Basamak değiştirme konusuyla alakam yok ben sadece faturalandırma konusunda çalışıyorum. Ben hasta sevkinin nasıl yapıldığını işlendiğini bilmiyorum. İlaç istekleri eczane üzerinden bildirim olur. Bu ilaçlar onaylandıktan sonra sistemde kabul edilirdi ve sisteme düşer. Doktorların dışında epikrizler yazılamaz sadece doktorlar erişebilir" şeklinde konuştu.
'Faturalama pusula sistemiyle oluyor'
Sanık Özen, "Faturalama işlemi pusula sistemiyle oluyor. Pusulama sistemi üzerinden epikrizlerde oynama yapılamıyor. Hastaya hangi doktor baktıysa o erişebilir. Bizim erişim gibi bir yetkimiz yok. Hasan Basri doktorun asistanı oradan tanıyorum kendisini, işletme olayını da ilk kez iddianamede okudum nasıl işlediğini bilmiyorum. Mehtap'ın çalıştığım kurumda yenidoğan bakımda hemşire olarak çalıştığını biliyorum bir de Sümeyye’yi tanıyorum. Hemşirelerden bu ikisini tanıyorum başka kimseyi tanımıyorum. Fırat Sarı'yı da yoğun bakım doktoru olduğu için biliyorum. Yenidoğan bakım dışında gelen epikrizlere de bakıyorum ve konuyu görüşüyorum. Bu konuda eksiklik olursa sekreter yani doktorun asistanıyla ya da doktorun numarası varsa arıyorum. Doktor çok yoğun olduğunda Hasan Basri ile iletişime geçiyorduk. İlaçlar konusunda kendisiyle iletişime geçebiliyorduk. Yoğun bakımda epikrizleri Fırat Sarı hazırlardı' dedi.
'Fırat Sarı çocuğumun doktoruydu'
Medikal muhesebeci Funda Özen'in savunmasının alınmasının ardından sağlık hizmetleri müdürü tutuklu Sanık Renans Kılıç'ın savunmasına başlandı. Kılıç savunmasında, "Tutuklanmadan önce Esenyurt Belediyesi’nde sağlık işleri müdürüydüm. Fırat Sarı çocuğumun doktoruydu. Çocuğumla çok ilgilendi. Usulsüz hasta sevkiyle ilgili suçlamasını hiçbir şekilde kabul etmiyorum. Ben hiçbir hastadan ve hastaneden para almadım. Fırat Sarı ile hasta sevkiyle ilgili konuşmamın sebeibi, bir hastanenin müdürü hasta sevki için Fırat Sarı‘ya ulaşamadıklarını söyledi ben de Fırat Bey’in asistanın numarasını verdim. Sonra da Fırat Sarı’ya ulaştım 'Seni aradılar mı?' diye sordum. Görevim maddi durumu düşük insanlar bize ulaştığında biz hastaneden böyle bir talepte bulunuyoruz. 4 yıl boyunca evde sağlık hizmetinde çalıştım. Başkan benden 'Seni çok sevdik özellikle muhtarlar, oradaki muhataplardan, SGK’lardan iletişim kuracak birini istedi' ben de 'Yaparım' dedim makam olarak bir yere gelmek için kabul ettim. 112 bu kadar basit bir sistem değil. Sağlık Bakanlığı basit bir sistem değil, başhekimi vardır. Protokol olmadan hiçbir hekim, hastayı devralmaz" dedi.
'Hastanelerde kim nöbetçi hepsini bilmem gerekiyor'
Kılıç, "Hastanelerde kim nöbetçi kim var hepsini bilmem gerekiyor. Belediye başkanı sorduğunda cevap vermem gerekiyor o yüzden biliyorum. Ne bir hasta ne de bir hastane bana bir tane para vermedi para verdim de diyemez. 2019 yılında Fırat Sarı'ya borç verdim gelen para odur. Hasta hangi hastaneyi isterse ve neresi yakınsa ben oraya gönderirim. Esencan'a da gönderdiğim hasta belli. Benim görevim hasta yakınlarından talep gelirse, hastaya bir mama yazılmış, hasta maddi durumum yok diyor biz ona göre yöneltme yapıyoruz. Fırat Sarı ile 'Abi, Mehmet Ali para veriyor, sen de verebiliyor musun' konuşmamızın sebebi, tıp merkezlerinde toplu sekilde para vermek, hastane kendi arasında anlaşma yapar onun için onu söylüyorum. Yenidoğan, servis ihtiyacı, mama ihtiyacı gibi ihtiyaçları karşılamıyor bu yüzden bize başvuran vatandaşlara yardım ediyoruz" dedi.
'Buradan çıkacağıma inanıyorum'
Renans Kılıç, "Sosyal medyada, basında çıkan haberlerden dolayı hem benim hem ailemin masumiyeti göz önüne alınmadan linç girişiminde bulundu. Bir insanın hayatıyla oynamanın bu kadar basit olacağını düşünmüyorum. Bize katil muamelesi yapılıyor. Benim Esenyurt Belediyesinde çalışırken bir amacım vardı belediye başkanı olmaktı. Buradan çıkacağıma inanıyorum zaten ama buradan çıkarken insanlar bize nasıl bakacak. Bu kadar basit mi insan hayatıyla oynamak, ben depremde görev yaptım. Beni bebek katili ilan ettiler. Ben şimdi buradan çıksam ne yapacağımı bilmiyorum. Adalete sığınıyorum. Şahıslar burada kendilerini açıkladılar beni burada suçlamadılar polis kolluklarında neden öyle konuştular bilmiyorum. Onlar hakkında birşey demek istemiyorum" dedi.
'Teşekkür mahiyetinde göndermiş olabilirler'
Tutuklu sanık Serdar Yüksel ise savunmasında, "Dosyada adı geçen bütün yavrularımıza Allah’tan rahmet ailelerine başsağlığı diliyorum. Örgüt içinde olduğumu bile basından ve iddianameden öğrendim. Bu suçtan beraat edeceğime inanıyorum. Çünkü örgüt için bir konuşmam ya da bir çalışmam yok. Buraya nasıl geldim anlamış değilim.Asla ve asla Fırat Sarı’nın çalıştığı hastaneye hasta sevk etmedim. Polis aramasında evde yoktum. 7 aydır da tutukluyum bu süre zarfında eşim çalışmamakta, eşimin ve çocuklarımın yaşamını ailem sağlamaktadır. Kolluk kuvvetlerinde verdiğim çoğu ifademi kabul ediyorum. Örgüt üyesi, örgüt nedir bir örgüt içinde olduğumu kesinlikle düşünmüyorum. Tutuklu olarak yargılanmaktayım. Öleceğimi bilsem böyle bir işin içine asla girmem. Gıyasettin’den tam hatırlamıyorum ama 10-12 kez para almış olabilirim. İlkerle Fırat Sarı arasında geçen 'Serdar’dan ses var mı, ben Serdar’a şey dedim biraz genişlet bu aralar hastalarımız düşük' konuşmasına cevap veren sanık konuşmanın sebebini, 'Dönem sonunda özellikle hastanın kendiliğinden duraksaması' olarak açıkladı.Yüksel savunmasının devamında, "Gıyasettin’den her sevk başı para istemedim ama kendileri gönderiyorlardı. Benim böyle bir talebim olmadı. Teşekkür mahiyetinde göndermiş olabilirler. İlker Aydın'ı Okan Üniversitesi'nde Onkoloji Bölümünden tanıyorum. Hasta başı kesinlikle para almadım. İşletmeye dahil olarak çalışmadım. Numaramı verip benimle 112'den irtibat kurdular her defasında farklı kişilerdi. 112 dışında onkoloji hemşiresi, çocuk doğum bakımla iletişime geçiyorduk. Sevklerde algoritma yönlendirme oluyor ama teşekkür mahiyetinde gönderiliyordu çünkü sağlığına kavuşturuluyordu. 112'nin benim yaptığım yönlendirmelerden haberi vardı. Savcılıkta ifade verdiği sırada hesap hareketleri sorulduğunda susma hakkımı kullanma sebebim, aldığım paralardan dolayı utandım o yüzden sustum." dedi.
'Fırat Sarı'nın asistanıydım'
Duruşmada tutuklu sanık hemşire Sümeyye Nur Taşçı'nın (Arslan) savunmasına geçildi. Taşçı savunmasında "Herhangi bir örgüt içinde olduğumu sanmıyorum. Doğu Hospitale girdim orada Hasan vardı beraber çalıştık. İşletme usulü sanırım orada başladı. Bebek yoğun bakımda hemşire olarak çalıştım 2022 yılın 6. ayında girdim diye hatırlıyorum. Fırat Bey'in asistanı olarak çalıştım. Doktor beyin kaşesini kullanmadım öyle birşey yapmadım. Doktor beni arıyor hasta geldiğini söylüyor ben de sekreteri arayıp hastanın alınmasını söyledim. Denetim tarihine gelindiğinde de herhangi biriyle ilişkim yok. Fırat Sarı'nın asistanıydım arada muhasebe işlerini yapıyordum. Ev satımı, araba alıp satımı için Fırat Sarı bana vekalet verdi. Tek tek herkesle uğraşamayacağım dediği için ve asistanı olduğum için yaptım. Vekalet ve ücret dışında birşey yapmadım. Medisense’den bana gelen paralar Doğu Hospital'de çalışırken başladı. Hemşirelik dediğimiz şey sadece hastalara girip çıktığımız şey değil" dedi.
'Başka bir hastanede ölen bebeğin işlemi Reyap'ta yapılıyordu'
Sanık Taşçı, "Normalde 3 hasta bakmamız gerekirken 5 hastaya bakılıyor. Dosyalarına bakıyoruz bir süre sonra bunlar ağır geliyor. Hemşire diplomanız var kimse az para almak istemiyor o yüzden kimse işten çıkmasın diye verilen para aslında motivasyon parası dediğimiz şey onu da Fırat Sarı veriyordu. Fırat Sarı aldığı parayı tam vermezdi. Shift dediğimiz şey tecrübeli hemşire olarak geçiyor. Yenidoğanda hemşire olmak için en az 1 sene çalışmak gerekiyor. GMZ şirkette şu şekilde, muhasebe olarak anlaşmadım, asistanı olarak anlaştım. Epikriz yazmadım kesinlikle bir para verildiyse benim haberim yok. Oksijen alacak bir bebeğin tedaviyi reddedeceğini söylüyor aile. Çağla Durmuş ile 'Senin dosyalar hiç açılmadı, Suriyelilere başladım onların patoloji süreci uzun sürüyor' konuşmamız da dosyaların epikrizi hakkında ve onlar uzun sürüyor. Hastaların kullandığı ilaçlar, kiloları gün gün yazılıyor. O tapelerde 'Benim hoca nerede hocaya ulaşılamıyor' şeklinde konuşmalarım görülüyor. Başka bir hastanede ölen bebeğin OBS (ölüm bildirim sistemi) işlemi Reyap Hastanesi'nde yapılıyordu. Bu benimle ilgili değil Fırat Sarı'nın sistemiyle alakalıydı" dedi.
'Kendi yeğenlerimi bile Fırat Sarı'ya emanet ettim'
Taşçı, "Ben muhasebeci değilim, fatura da kesmedim. Faturayla ilgili Fırat Bey bana ne kadar kaç lira fatura kesilmesi gerektiğini söylediğinde faturacıya söylüyordum. Benim epikriz yazdığımı düşünüyorlar ama ben yazmıyorum. Çok fazla hastanede çalışmadığım için işletme mevzusunu sonradan anladım. Bu durumu Fırat Sarı'ya sorduğumda bana, 'Kaşeli, imzaları var' dedi ben de dosyaları kendi gözümle gördüm. Doktorun imzasını atmadım. İletişim halinde olmamın sebebi Fırat Sarı'ya ilettiğimden dolayı. Ben tamamıyla Fırat Sarı ile çalışıyorum. Ben daha önce hiç asistanlık yapmadım. Hemşire olarak çalışıyordum. Fırat Sarı bana ne derse onu yapmaya çalıştım çünkü öyle olduğunu düşünüyordum. Ben kendi yeğenlerimi bebekleri her zaman kendime emanet bildim. Özel hastanelerdeki çalışma şartlarını kimse bilmiyor. Biz gerçekten fedakarlık yaparak çalıştık. Fırat Bey’in de böyle birşey yaptığını görmedim. Kendi yeğenlerimi bile ona emanet ettim. Adli kontrolle serbest kaldığımda evlendim. Düğünüme bebeklerini baktığım aileler gelip takı taktılar" şeklinde konuştu.
'Hiçbir payım ve çıkarım yoktur'
Soruşturma savcısı Yavuz Engin'i tehdit eden Mustafa Kemal Zengin'in üvey kızı tutuklu sanık hemşire Tuğçe Toptemel, “Yakınlarını kaybedenlere baş sağlığı diliyorum. Ben sigortalı 25 bin lira maaşlı çalışan biriyim. Hemşire diplomam var, yenidoğan yoğun bakımda çalıştım. Serdar Ova bebek hakkında hatırladığım bir şey yok. İhmal davranış ve örgüte üye olma suçundan yargılanıyorum. Birinci Hastanesi'nde yenidoğan yoğun bakımda gece vardiyasında çalışıyorum. O dönem maaşlarımız düşük olduğu için vardiya parasını alıyordum, bunu yapıyorduk. Hakan Taşçı, kendisini doktor olarak tanıttığında, Şehmuz Çelik ile ilgili bir haber vardı. Hatta Doğukan beni sık sık arardı ve talimatlar verirdi. Biz sadece bu talimatlara uyduk. Dosyada bahsedilen ilaç, bebeklerin solunumunu açması içindir. Bu paralardan hiçbir çıkarım yoktur. Hakan Doğukan Taşçı kendisini doktor olarak tanıtıyor bundan doktor Şeyhmus'un haberi var ve gece hastanemizde gece doktoru yoktur. Aileler 'Neden doktor yok' diyerek karşılarında bizi gördükleri için mahcup olurduk. Hiçbir payım hiçbir çıkarım yoktur" dedi.
'Entübe ve elleri çarşaflı geldi'
Toptemel, “Opara adlı bebeği anlatmak istiyorum. Beylikdüzü Medilife Hastanesi'nden geldi. Bebek benim nöbeti teslim aldığım günün sabahı geliyor. İki kez kalbi durmuş olarak biliyorum. Bize epikriz durumunda kalbi durduğu verilmedi. İlaçları alması gerektiği bilgisi verildi. Bebek geldiğinde entübeydi makineye bağlıydı ve elleri çarşafla bağlıydı. Esmerol dememin nedeni, bebeğin yoğun uyuşturucu ilaç almış olmasıydı. 6 aylık bebek, 6 kilo ağırlığındaydı ve yenidoğan yoğun bakım ünitesindeydi. Gece hiç doktor olmadı hastanede. Biz zaten sadece Doğukan Taşçı'yı arıyorduk. O da sürekli kendisini aramamızı söylüyordu. Bende 'bu bebeği kim kabul etti? Yasal değil' dediğimde 'Hakan Doğukan Taşçı kabul etti' dediklerinde bir şey diyemedim. Monitör alarm verince hemen başına gittim. Diğer hemşireler de yanımdaydı. Uygun bir ilaç verdim. Doğukan benden bebeğin videosunu istedi, ben de çektim ve gönderdim. Daha sonra bana 'Bebek 6 aylık, kalbi yavaş atar' dedi. Nabzını kontrol ettim, ancak mesai saatim bitmişti. Gündüz vardiyasındaki hemşire geldiğinde bebeklerin durumunu anlattım. Hakan'ı arayıp 'Bebeğin kalbini hissedemiyorum' dedim. Ancak bu hastayı Fırat Sarı ve Hakan Taşçı kabul ettiği için başka bir şey söyleyemedim. Kendi adıma bir ihmalim olduğunu düşünmüyorum. Hastaneden çıkmadan Doğukan Taşcı'yı arayarak telefonu hoparlöre aldım 'bebeğin nabzını hissedemiyorum, bir şey yapılacak mı?' diye sordum bana 'hayır' dedi. Sesi uykulu geliyordu. Sonra Hakan beni arayıp 'Bebek bir anda ölmez' dedi. Acaba bebek kustu da ondan mı oldu diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.
'Bebeğin nabzını yaşar şekilde verdim'
Sanık Toptemel, “Ben bebeği nabzı atarken teslim ettim. Aspire etmiş olabilir, yani mamanın akciğere kaçmış olabileceğini düşünüyorum. Mesai saatimden fazla bebeğin başında kaldım, ilgilendim. Ama mesai saatimde olması gereken doktorlar ve personel hastanede yoktu. Mavi kod yoğun bakımda verilmez orası en son süreçtir. Bizim müdür doktorumuz Şehmus'tu. Gece nöbet listemiz yoktu. Doğukan'ın 'Bebeğin nasıl öldüğünü fark etmesinler' dediği konusunda ise bu ifadeyi kabul etmiyorum. 'Bebeğin ölümünü geç fark etti' şeklindeki beyanlar yalan. Eğer bu doğru olsaydı diğer entübe hastalar da hayatını kaybederdi. Monitör yanlış ölçüm yapıyordu. Opara bebek konusunda vicdanım rahat. Ben bebeğin nabzını 'yaşar' şekilde teslim edip öyle çıktım. Hiçbir zaman doktorun yenidoğan yoğun bakıma müdahale ettiğini görmedim. Evrak konusunda hasta teslim aldığımıza dair bir kaşe var ama herhangi bir doktor raporu yoktu. Nöbetten geç çıktığım zaman bazen görüyordum. Gördüğüm sayısı da 2-3 kezdir. Opara bebek 7.45'te kötüleşti biz o saatte bakımdayız. Bakım saati benim mesai bitim saatime 15 dakika var me yapabilirim diyerek Doğukan Taşçı ile geçtim. Biz doktor ile iletişime geçmezdik" dedi.