Sayın Medimagazin Okuyucuları,
Yeni Sağlık Bakanımızın göreve başlamasından sonra, son günlerde yazılı ve görsel medyada “tam gün yasasında yumuşama”, “sağlıkçılara yönelik şiddet”, “doktorların itibarlarını yükseltme” vs. konuları yer almaktadır. Bunların konuşulması ve çözüm arayışları elbette çok güzel.
Ancak, Türk tıbbı ve sağlık hizmetleri sadece üniversitelerden ibaret değildir, ülkemizde eğitim ve sağlık hizmetlerinin yüzde 80’i Sağlık Bakanlığı hastanelerinde verilmektedir. Benim gibi nice hekim yıllardır Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde deli gibi hasta bakarken, eğitimci ve akademisyen kimliğiyle inanılmaz negatif ayrımcılığa (üniversitelere göre) rağmen asistan doktor yetiştirirken, üstelik tüm bunları ayda 4-5 bin TL ücret karşılığında yaparken, neden tam gün yasası ile ilgili iyileştirmelerde sadece üniversitelerdeki hocalarımız mağdurmuş gibi dile getiriliyor?
Sayın Başbakanım, Sayın Bakanım, Sayın Medya Mensupları; biz de varız, devlet memuru olduğumuz için sesimizi yükseltemiyorsak bu bizim suçumuz değil. Üniversitedeki hocalara göre kat be kat zorluklarla doçent olduk. Bu unvanı, Yükseköğretim Kurumunun düzenlediği ve üstelik üniversite hocalarının jüri olduğu çoğunlukla kanlı? geçen sınavlarda aldık.
Eeeee, ne oldu? Şimdilerde ne adımız ne esamemiz okunmuyor. Duyun artık duyun sesimizi!
Dünyanın en zor mesleğini, ülkemizin en zor koşullarının olduğu Sağlık Bakanlığı hastanelerinde sürdürüyor, gelecekte tüm sağlık sistemini yürütecek uzman doktorların büyük çoğunluğunu biz yetiştiriyoruz biz!
Son söz; Sağlıkta Dönüşüm Projesi adı altında her yönüyle ezilen hekimler biraz rahatlatılacaksa ve üniversite hocalarına bazı iyileştirmeler getirilecekse, bizler de varız.
Bizleri unutmayınız!
Saygılarımla, sağlıkla…
Doç. Dr. Mahmut Çivilibal
Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Eğitim Görevlisi