Sayısız hamilelik testlerinin negatif çıkması, hormon tedavilerinde yaşanan iniş çıkışlar, düşük vakaları bir çocuk sahibi olmaya çalışanlar için oldukça stres verici bir durum.
Uluslararası bir ekibin kısa bir süre önce açıkladığı raporda dünya genelinde erkeklerdeki sperm sayısının son 50 yılda yarıdan fazla azalmış olması da endişelerin daha da yükselmesine neden oldu.
Araştırmacılar bu trendin sürmesi halinde insan neslinin devamının tehlikeye girebileceği konusunda uyarıyor.
Peki sperm sayısındaki azalmadan ne kadar endişe etmeliyiz? Sperm sayısı neden önemli? Bu azalmanın arkasındaki nedenler neler ve daha da önemlisi bu konuda neler yapılabilir?
Euronews'e konuşan raporun yazarları doğurganlığın karmaşık ve çok yönlü bir durum olduğunu ve bu soruların hiçbirinin kesin bir cevabı olmadığını vurguluyor. Yine de erkek doğurganlığı hakkında bilinenler üzerinde konuşulabilir.
Sperm sayısı neden önemli?
Sperm sayısı tek başına bir doğurganlık göstergesi değil ama en önemli etkenlerden biri. Bir erkeğe sperm testi yapıldığında bakılan üç önemli parametre bulunuyor. Bunlar sperm sayısının yanı sıra sperm hareketliliği ve sperm yapısı.
Sperm sayısı takip edilmesi en kolay parametre. Analiz teknikleri gelişse de sperm sayısısı tespitinde kullanılan aletler aynı kaldı.
Uzmanlar sperm sayısının doğurganlıkla doğrudan bir ilişkisi olmasa da sperm sayısı azlığının dölleme ihtimali ile bağlantılı olduğunu belirtiyor.
Raporun baş araştırmacıları Hagai Levine ve Shanna Swan her bir mililitre menide (er suyu) bulunan sperm sayısının 40-50 milyon sınırının altına düşmesi halinde dölleme ihtimalini hızla azaldığını savunurken dünya genelinde ortalamanın şu anda 49 milyon adet civarında olduğunu belirtiyor.
Sağlık uzmanları ayrıca sperm sayısının bir erkeğin genel sağlığı için de önemli bir gösterge olduğunu belirtiyor. Daha düşük sayıda spermi olan erkeklerin daha kısa ömürlü olduğu ve kanser, diyabet ve kalp rahatsızlıklarına yakalanma ihtimalinin daha yüksek olduğu vurgulanıyor.
Sperm sayısındaki düşüşe kimyasallar mı sebep oluyor?
Araştırmada sperm sayısındaki gerilemenin nedenleri üzerinde durulmamış olsa da araştırmacılar bunun modern çevre ve yaşam tarzı ile alakalı küresel bir krizi yansıttığını belirterek kimyasal maddelerin hormon ve üreme sistemleri üzerindeki negati etkilerine dikkat çekti.
Farklı çalışmalar da plastik ürünlerde kullanılan fitalat ve BPA gibi ürünlerin insanların hormonal ve üreme sistemlerini özellikle hamileliğin ilk evrelerinde etkileyebildiğini ortaya koyuyor.
Bu maddelerin vücudumuza doğrudan temas eden ya da yiyeceklerin paketlemesinde kullanılan plastikler üzerinden metabolizmamıza karışma ihtimali oldukça yüksek.
Anogenital mesafenin etkisi
Araştırmalar fitalat gibi maddelerin bir kişinin cinsiyetinin en ayırt edici özelliklerinden biri olan anogenital mesafe yani cinsel organla anüs arasındaki uzaklığı etkilediğini ortaya koyuyor.
Normal şartlar altında bir erkeğin anogenital mesafesi kadınların iki katı oluyor. Ama hamileliğin ilk döneminde vücutta yeterli düzeyde testesteron olmamsı durumunda daha kısa olabiliyor. Bu dönemde erkek embriyoların testis ve penis gelişiminin görüldüğü dönem ve testesteron hormonu salımı kilit önemde.
Swan'ın 10 yıl önce yürüttüğü bir çalışmada anogenital mesafesi 5 santimetrenin altındaki erkeklerin sperm sayısınınn düşük olma ihtimali 7 kat yüksek çıkmış.
Danimarka'da yürütülen bir çalışmada da anne karnındayken yüksek miktarda PFAS kimyasalları olarak bilinen perflorlu ve poliflorlu alkil maddelere maruz kalan bireylerin toplam ve hareketli sperm sayısını az olduğu tespit edilmiş
Öte yandan bazı uzmanlarda genital gelişimin görüldüğü hamileliğin ilk döneminde testesteron seviyesini etkileyen faktörlerin daha fazla araştırılması gerektiğini savunuyor.
Hayat tarzı ne kadar etkili?
Sperm sayısının yarıdan fazla azaldığı son elli yılda insanların yaşam tarzında da köklü değişiklikler yaşandığı yadsınamaz bir gerçek.
Bilim insanları bel çevresinin genişlemesi, oturarak geçirilen sürenin artması, stres, alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi etkenlerin hepsinin rol oynadığını düşünüyor.
Kilo artışı ile vücuttaki testesteron oranının azaldığı artık bilinen bir durum. Yine Danimarka'da yapılan bir çalışmada 8 haftalık yoğun bir düşük kalorili diyet uygulyana ve ortalama 16,5 kilo kaybeden obez erkeklerdeki sperm sayısında yüzde 40'lık bir artış gözlendi.
Tekrar kilo almayan erkeklerde bu sayı bir yıl korunurken tekrar kilo alanlarda sayı tekrar düştü.
Yani aslında sperm sayısındaki azalma geri döndürülemez değil.
Doğurganlığı korumak için neler yapılabilir?
Edinburg Üniversitesinde Richard Sharpe artık klişeleşmiş olsa da dengeli ve aşırı işlenmemiş gıdalarda beslenmenin bu konuda alınacak en iyi önlem olduğunu vurguluyor.
Sharpe bunu yapmanın bir yan etkisinin de BPA ya da fitalat gibi kimyasallara daha az maruz kalınması olduğunu belirtiyor.
Düzenli spor ve uygun bir kiloyu korumanın yanı sıra sigara içmemek diğer etkili önlemler.
Swan'a göreyse bir doktorun kalp sağlığını korumak için önerdiği herşey doğurganlık için de geçerli. Swan herkesin bu imkanı olmadığını kabul etse de organik gıdalar tüketmeyi ve saklamak, dondurmak ve ısıtmak için plastik yerine cam kaplar kullanılmasını tavsiye ediyor.
Genelde fitalat içerdikleri için kişisel bakım ürünleri ve parfümlü deterjanların kullanımını azaltmak, eve girerke ayakkabıları çıkarmak, HEPA filtreli makinelerle temizlik yapmak ve içerisinde mikroplastik olduğundan şüpheleniliyorsa içme suyunu filtrelemek de öne çıkan tedbirler arasında gösteriliyor.