Medimagazin logo

Sezaryen trajedileri: Bölüm 1

Gülgün Karaoğlu'nun Milliyet'teki yazısı
Kaynak: MİLLİYET
Sezaryen trajedileri: Bölüm 1
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Resmi gazetede de yayınlandı; oldu da bitti maşallah!

Bundan sonra sıklıkla “Sezaryen Trajedileri” yaşayacağız, bu belli!

“Bölüm 1” dememin nedeni de budur; varsayın ki bu bir “önsöz” dür ve devamı da gelecektir.

Sezaryene neden kafayı takar bir hükümet? “Konu değiştirmek için” diye cevap verenler çoğunlukta olup, çokça da haklıdırlar; zira fazlasıyla deneyimlenmiş ve de bir o kadar “Test ettik, onayladık!” mührünü de çekinceleri olmasa şıp diye basacak milyonlarca vatandaş var!

Konu değiştirmek ile birlikte “Bir taş ile iki ne kelime, on beş kuş vurma konusunda pek deneyimli olanlar” ; ki bakınız torba yasalar, için biraz fazla naif bir tutum içinde olduğunuzu söyleyebilirim.

Sezaryen ile doğum yapma durumunda kalmış biri olarak çok düşündüm, taşındım: “Bir mantığı vardır elbet” diyerek deşeledim de yoruldum!

Sezaryen masrafları daha fazla, ekonomi peşindeler mi acaba diye düşünürken (ki, kendileri için hiç düşünmedikleri pek ortada!), vatandaşın üç kuruşuna göz dikmek bu aralar pek moda ya, acaba öyle mi derken pat diye düştü jeton: Sezaryen ile doğum yapan bir kadına en az iki yıl doğum yapmaması öneriliyor.

İlk bebeğini sezaryen ile yapan kadının ikinci çocuğu da aynı yöntemle hayata buyur ediliyor. (Riskli bir durum karşısında bir kez daha risk almamak esasına dayanıyor, kanımca).

Eee, üçüncü çocuğu zaten düşünmeyen çalışan annelere bir de sezaryen ile doğum yapmış çalışmayan anneleri eklersek nerede kaldı “En az üç çocuk!” projesinin tam anlamıyla hayata geçirilmesi?

Cıkkss! Olmaz şekerim!

Hedef: En az üç çocuk!

Beşi, sekizi, ohhh ala!...

Şimdi, doktorları da bu konuda cesaretlendirmek gerekiyordu; lakin önce yasalar ile korkutmak, ardından da “Merak etme, sakat doğum olur, efendime söyleyeyim, anne ölür, bebek ölür, korkma şekerim!”

“Doktorların, gerekli önlemleri aldıktan sonra, hiçbir sorumluluğu bulunmamaktadır”!

Eee, hani alkış?

Vallaha, bir taş ile bu kadar kuş vurma becerisi alkışı hak ediyor!

Yuhalama gibi bir hakkımız olmadığına göre… Karşı çıkan vatandaşların da, keza, önemsenmediğine göre…

Geriye bir bu kalıyor: Ne becerikli bir hükümetimiz var beee!

******

Sezaryen kararı öyle bir şey ki: Hani, normal doğum olsun, ayy pardon sezaryene dönelim tarzı bir şey değil, beyler bayanlar!

Ayy, o düğmeye bastım, geri al, geçmişi sil, yeni pencere aç gibi bir durum ise hiç değil!

Anne karnındaki bebek yola girdikten sonra o neşter atılamaz artık annenin karnına, ki; bir-kaç dakika içinde hekimin karar vermesi gerekir.

O karar yasalar ile hekimi zan altında bırakırsa, hekimler normal şartlar altında gerilirler; hah işte: Yasa “Gerilme şekerim!” diyor, sonuç ne olursa olsun sen kusursuzsun!

Bir kusur maddesi var elbet: Gereken şartların sağlanması.

Gerekli şartlar ne?

Gerekli şartlar yav işte!

Son yıllarda çıkan her kanun gibi: Bir cümle… Artık adamına, duruma göre…

Şartlar, şurtlar yok!

Misal, ilgili bakan “Annenin normal doğum korkusu bile sezaryen için geçerli bir nedendir bizim için” dedi.

Dedi de, bir hükmü var mı yasal olarak?

Hani, keşke var olmuş olsa da, biz bilememiş olsak!...

******

Aynı torba içinde bir de profesörlere falan ayar geçmişler; bazı üniversitelerde bazı derslere girebilirlermiş, falan…

Bakın, o madde pek detaylı, ücretine kadar!

Terör mağdurlarına yapılacak ödenekler de öyle… (Ki; “Demek ki terörün sonlandırılmasına dair bir niyet yok!” gibi bir algı oluşuyor insanda, satır satır detayları okudukça!)

******

Durum ortada, doğum ölümlerini çok okuyacak, çok yazacağız!

Ne diye?

En az üç çocuk doğurulsun diye!...

Neden en az üç çocuk?

İnsanın bir çocuğu olduğunda onu en iyi şekilde yetiştirmek ister, en iyi şekilde koruyup-kollamak ister ve enerjisinin çoğunu bu hedefe kilitler.

Kimsenin çocuğunu hiç uğruna harcamasına göz yummak istemez!

İki çocuk olduğunda, ki kendilerine güvenerek yapmışlarsa hem de, eşit şekilde eğitmeye, özen göstermeye çalışırlar; fazla enerji harcarlar ama hakkını vermektir amaçları, yerinmezler!...

Üç, beş çocuk olduğunda kontrol mekanizmaları, doğal olarak, zayıflar!

Pek alışıldık şekilde “Büyük olan öbürleriyle ilgilenir” denilir, Allah verdi, rızkını da verir denilir; biri şehit olsa, mesela, bir diğeri dağa çıksa, “Allah diğer çocuklarıma uzun ömürler versin!” denir…

Biraz daha irdelersek: Misal, peş peşe dört çocuk doğurmuş bir kadın çalışma hayatına atılamaz!

Neden atılamaz?

Zira, kreş paraları en azından bir ev kirası, asgari ücret ise belli.

Hadi diyelim asgari ücret üstü eğitimi var, iş bulacak mı?

Diyelim iş buldu, asgari ücret üstü, hatta, zor ama, diyelim ki tatminkar, dört çocuğun kreş parasını karşılar mı?

Emek yeter mi, ilgi keza?

******

Bu durumda kadının çalışmasının mana ve ehemmiyeti yoktur!

Huuu, hanımlar, en az üç çocuk doğurup, evlerinizde oturun!

Farkında değilsiniz belki ama Türkiye’nin işsizlik oranının düşmesine acayip katkınız olmaktadır!

Sonra, şekerler, kocanızın kazancı ile yetinmek, ev döndürmek artık sizin maharetinize kalmıştır.

Fazla sıkmayın ama kocalarınızı, bir başka torba yasada kuma da yasallaşıverir, bir tatil aralığında, vallaha benden söylemesi!

Demek istemezdim, inanın, gidiş o gidiş be şekerim!

Doğuracağın bebeğin doğum şekline karışanlar, yarın-öbür gün doğuramayan kadınlara da, doğurmak istemeyenlere de karşı bir yasayı pat diye bir torba içine koyuverirler!

******

Neden ille de üremek?

“Nüfus yaşlanıyor”, “Gençleştirmek lazım” deniliyor, laf!

Köprü altlarındaki çocukları topla, eğit, topluma kazandır!

Yok!

İlle sezaryen yerine normal doğum yaparken ölen annelerin çocuklarını büyütecekler!

Ben demiyorum vallaha, onlar öyle diyor!

“En az üç çocuk” projesini benimseyenlerin bebekleri nur topu gibi doğacaklar, sezaryenle de olsa, onlar bir amacın yaverleri; diğer bebeklerin yüzde ellisi yaver olsa, en azından, diğer yüzde ellisi vakum ile başlarından çekilerek doğup da, bu nedenle spastik olsalar da pek mühim değil!

Nasıl olsa çekecekleri taraf belliydi, nasıl olsa SGK ile alıyoruz paraları, elhamdülillah, olmadı bir ayar daha yaparız: Bilmem ne ilaçları tarafımızca sağlanmamaktadır diye!

İşi bir de tütün ve içki kullanımına bağladık mı, okey man!

“Burada işler cillop, eee senden ne haber?”

sezaryen
trajedileri:
bölüm
1
Yorum (1)
S.K
Tebrikler,cok guzel bir yazi olmus
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir