Radyolar eczane mi?

Siz hiç yoksul bir obez gördünüz mü?
Fazla kiloların milli bir dert olması, Özallı yılların sonlarına denk gelir.
Tam da o günlerde, ne idüğü belirsiz ama tıp ve bilim ahlakı noksan birkaç türedi uzman, fazla kilolardan kurtulmamız için olmadık ürünler ve yöntemler önermeye başladılar.
Eğer metabolizmayla ilgili patolojik bir sorun yoksa, şişmanlık matematik bir durumdur.
Denklemi de çok basittir; aldığınız kalori, harcadığınız kaloriden çoksa, bunlar fazla kilo olarak size geri döner. 

Çözüm Çözüm nedir? Ya daha az kalori alacaksınız ya da daha çok hareket edeceksiniz.
Habire tıkınmaya gelince gayet cevval ama sıra tamponunu kaldırmaya gelince gayet üşengeç orta halliler ve zenginler, bir histeri halinde evlerine koşu bandı almaya başladılar.
Bizde zenginlik ve görgü atbaşı giden şeyler olmadığı için, önce salonların baş köşesine kurulan koşu bantları daha sonra balkon diplerinde inzivaya çekildi.
İyi de oldu, biraz daha kalsaydı, televizyon ve buzdolabına işlediğimiz iğne oyalı dantelle şereflenecekti. İşte ‘bitkisel’ kelimesi tam bu sırada yeni bir anlama bürünerek hayatımıza girdi.
Daha önce ağır koma durumları için kullanılan ‘bitkisel’ artık saçma sapan karışımların zararsızlık sıfatı oluverdi.
Bir Allah’ın farmakoloğu da çıkıp “Bre dangalaklar, neredeyse tüm ilaçların etken maddeleri bitkisel özlerden elde edilir” demedi. 

‘Zehri miktar doğurur’
Bitkisel hayata girmiş algılarımızı kilo verme bahsinde keşfeden esnaf, süratle diğer dertlerimize de derman olmak için hamle yaptı.
Artık yeryüzünde ne kadar yaygın dert varsa bir o kadar da ‘bitkisel’ çözümü var.
Baş boyun ağrılarından kelliğe, cinsel sorunlardan basura, depresyondan kansere kadar her derde yönelik ürünler ortalığı kaplamış durumda.
Üstelik bir de üzerine basa basa söylediklerine göre bakanlık onaylı!
İlk önce uydudan yayın yapan televizyon kanallarında başlamıştı ilaç pazarlama işi.
Şimdi artık her TV kanalının bir zerzevatçısı var. İçinde laik olanlardan tutun da dini referanslarla iş tutanlara kadar her çeşit şarlatan kol gezmekte.
Eğer radyo dinliyorsanız mutlaka denk gelmişsinizdir. Radyolar da artık eczaneye döndü.
Birkaç radyo kanalını dışında tutarsak, gün içindeki yayın kuşaklarının tümünü parsellemiş durumdalar.
Reklam yönetmeliklerini, tababet yasasını, hıfzıssıhha kanununu hiçe sayan bir pervasızlık içindeler. 

Sistemin işleyişi
Sistem şöyle işliyor: Sunucu, bir mizansenle falanca firmayı arıyor. Orada bulunan firma yetkilisi de başlıyor mucizevi karışımı anlatmaya. Sunucu gayet sorumlu bir edayla “Peki bunun bir riski var mı?” dediğinde, yetkili o çarpıcı cevabı yapıştırıyor: “Hiç olur muymuş efendim bu ilaç tamamen bitkisel!” Sunucu sorumlu tavrına bir kıvam daha vererek ikinci soruyu patlatıyor. “Peki fiyatı pahalı mı?” İşte o anda, vapurdaki seyyar satıcılardan yıllarca ıvır-zıvır şey alan halkımızın çağrışım hafızasına son darbe vuruluyor. “Efendim bu romatizma ilacını alana yanında basur ilacını da bedava veriyoruz. Yalnız bir şartımız var, şu telefonu arayarak falanca kanalda duyduk demelisiniz.”
Bir Allah’ın eczacı odası da çıkıp “Ne yapıyorsunuz lan soytarılar?!” demiyor.
Bitkisel hayata girmişler sanki. Üstelik bakanlık onaylı...