Kolon kanserinin azalma trendinde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Birol Özer, “Kolon kanseri öldürücü bir hastalıktır. ABD’de her yıl 140.000 yeni vaka tanı almaktadır, bunların 97.000’i kalın bağırsak 43.000’i rektum dediğimiz kalın bağırsağın son 20 cm’lik kısmından gelişmektedir. Yine ABD’de her yıl yaklaşık 50.600 kişi kolon kanseri nedeniyle ölmektedir. Kolon kanserine bağlı ölümler 1990’lardan itibaren azalmaya başlamış olmakla birlikte hala kadınlarda 3., erkeklerde 2. en sık ölüm nedenidir. Bu azalmaya karşın 50 yaş altındaki bireylerde kolon kanseri sıklığı 1992’den 2012’ye kadar tedrici bir artış göstermektedir. Maalesef 50 yaşından önce kolon kanser tanısı olan insanların ölümü fazla olmaktadır. Erken yaşta tanı alanlarda genelde kilo kaybı ya da dışkıda kan görme gibi yakınmalar mevcut ve daha ileri evrede ve daha kötü seyirli olmaktadır. Kolon kanseri tanısı semptomlar ortaya çıktıktan sonra ya kolonoskopi ya da dışkıda gizli kan testi ile tarama sırasında saptanmaktadır. Tarama sırasında saptanan hastalarda erken evrede tanı ile sağkalım artırılmaktadır. Hastaların %70-90’ı yakınmalar ortaya çıktıktan sonra tanı almaktadır. Kolon kanseri, önlenebilir kanserlerin başında geliyor. Erken evrede yakalandığında kurtulmak mümkündür. Sağlık Bakanlığı erken tarama programı başlattı. Sağlık ocaklarında test yapılabiliyor. Ancak maalesef bu tarama programlarında başarı oranlarımız yüzde 40 ve 60’larda. Kolon kanseri olan hastaların yüzde 70’nin şikayeti var.” ifadelerini kullandı.
“HER HASTAYA PROBİYOTİK VERELİM' DİYE BİR ŞEY YOK”
İltihabi Bağırsak Sendromu (İBS) için faydası olduğu öne sürülen probiyotiklerle ilgili açıklama yapan Prof. Dr. Murat Törüner, “Piyasada bir çok probiyotik var. Bir iki tanesi soru işareti ama yüzde 90’ı bilimsel çalışmalarda negatif. Olumlu yönleri var ama ‘her hastaya probiyotik verelim’ diye bir şey yok” diye konuştu.
Probiyotiğin medyatikleştiğini vurgulayan Törüner, konuyla ilgili gerekli bilgilendirmelerde bulundu. Yapılan çalışmaların genetik yapıları ortaya koyduğunu belirten Törüner, şöyle konuştu:
“Benim vücudumdaki faydalı mikrobiyotalarla sizin vücudunuzdaki mikrobiyota arasında belirli farklar var. Bunun dışında; sigara içmek, beslenmemiz ve yaşadığımız şehir bunların hepsi içine giriyor. Bu çok karmaşık bir şey. Bunlar mikrobiyotayı destekliyor. Keşke hayat bu kadar güzel olsa. Bu sadece Türkiye'de değil, dünyada da moda olan bir şey. Yapılan çok fazla çalışma var. Medyada ise baksanız, Probiyotik her şeye iyi geliyor.”
“İNCE BAĞIRSAKSIZ YAŞAM OLMAZ”
İnce bağırsakların hayati bir organ olduğunun altını çizen Törüner, vücudun bağışlık sisteminin temel yapısının ince bağırsak olduğuna dikkat çekti. Törüner, “Bizim tüm besinleri enerjiye çevirdiğimiz, emdiğimiz yer de ince bağırsak. Kalpsiz yaşam oluyor size büyük bir şey bağlanıyor yaşıyorsunuz ama ince bağırsak olmadan yaşamak mümkün değil. Beyinsiz de yaşam oluyor, cihazlara bağlı yaşayabiliyorsunuz. Ama ince bağırsaksız yaşamak mümkün değil” dedi.
“HEPATİT C’Yİ BİTİRECEĞİZ”
Karaciğer hastalıkları hakkında bilgi veren Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Oğuz da şu bilgilendirmelerde bulundu:
“Hepatit C’yi, bitireceğiz. Hepatit B ise bu konuyla ilgili bilgiler güncellendi. Türkiye’de taşıyıcılık yüzde 5 iken hepsini aldığımızda yaklaşık yüzde 35’inin Hepatit B karşılaşma konusu. Güzel konular devam ediyor. Geldiğimiz nokta da ilaçları, karaciğer sirozunu önlemek noktasında uzun yıllar boyunca kullanıyoruz. ‘Bu ilaçları nasıl kesebiliriz?’ yenilikleri konuşuldu. Safra kesesi hastalıkları bilinen taş, darlıklar ve tümörlerdi. Safra yolları tümörleri pankreas kanseri gibi ölümcül kanserler ve teşhisi çok güç. Bununla ilgili neler yapılabilir? Bunlarla ilgileniyoruz.”