Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Nezih Kök, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın mezarı açıldıktan sonra cesedin durumu müsaitse otopsi yapılacağını, özellikle cesedin içerisinde bulunduğu toprak ve kefenden incelemeler için örnekler alınacağını söyledi.
Prof. Dr. Kök, Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili olarak özellikle ailesi tarafından zehirlenerek öldürüldüğü iddialarının ileri sürüldüğünü, daha sonra Devlet Denetleme Kurulunun hazırladığı raporda Turgut Özal’ın cesedine otopsi yapılması gerektiği ifadelerine yer verildiğini, son olarak da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının da Özal’ın mezarının açılmasına karar verdiğini anımsattı.
Son dönemlerde Türkiye'de, yaşanmış olayların geriye dönük değerlendirmelerinde bir artış gözlendiğini, geriye dönük değerlendirmelerin yapılmasının birçok yönden şimdiki zamana ve gelecek zamana ilişkin önemli yararlar sağlayacağını dile getiren Kök, “Geçmişe yönelik nesnel, tarafsız ve bilimsel yönden yapılacak bir değerlendirmenin faydası yadsınmamakla birlikte, geçmişe yönelik yapılacak çalışmalarda öncelikle şu hususların belirlenmesi bence çok önemlidir. Geçmişteki hangi olayları, neden inceleyelim? Geçmiş ne kadar bir süreye ilişkin olmalıdır? Geçmişteki gerçeğin ortaya çıkarılması bugünkü siyaset açısından mı önemlidir? Ortaya konan gerçek sosyal barışa katkı sağlar mı?” dedi.
Prof. Dr. Kök, mezar açmanın Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 87/4.maddesinde yer aldığını, mezar açma işleminin, özünde, adli tıbbi işlemin eksik yapıldığı anlamını taşıdığını kaydetti. Ölümden sonra ortaya çıkan hukuki sonuçlarla ilgili olarak ölünün kimliğinin belirlenmesi ve ölüm nedeninin belirlenmesinin usule uygun olarak yapılması gerektiğine dikkat çeken Kök, cesedin mevzuata uygun bir şekilde defnedilmesi gerektiğini dile getirdi. Kök, “Ölenin kimliğinin belirlenemediği ya da ölümün nedeninin şüpheli olması halinde adli muayene ve otopsi işlemi yapılması kanun gereğidir. İşte, Turgut Özal’ın ölümü şüpheli görüldüğünden yaklaşık yirmi yıl sonra mezar açma işlemine gidilmiştir.” dedi.
Şimdi ne olacak?
Prof. Dr. Ahmet Nezih Kök, savcının başkanlığında oluşturulan ve içinde mutlaka adli tıp uzmanlarının ve savcının gerekli gördüğü diğer adli bilimcilerin yer aldığı ekibin, belirlenen günde mezar açma işlemini gerçekleştireceğini söyledi. Ekibin cesedi yerinde inceleyeceğini, cesedin durumu müsaitse otopsi yapacağını, tıbbi doku örneklerini patolojik, toksikolojik ve biyolojik yönden değerlendirmek için örnekleyip ilgili laboratuarlara göndereceğini belirten Kök, özellikle cesedin içerisinde bulunduğu toprak ve kefenden yine incelemeler için örnekler alınacağını ifade etti.
Kök, aradan geçen yirmi yıl sonunda cesedin yumuşak dokularının bulunması olasılığı olmadığı için çürümeye dayanıklı kemik, saç, tırnak gibi dokuların incelenmesinin önem arz edeceğini, incelemelerin yaklaşık iki-üç ay sürebileceğini kaydetti.
Eğer zehirlenmeye ilişkin olumlu bir bulgu gözlenmezse en azından aile bireylerinin rahatlayacağını dile getiren Kök, aksi olup da zehirlendiği yönünde çıkacak bir raporun, çok büyük bir tartışmaya neden olacağına, özellikle ceza hukuku yönünden olmak üzere çözülmesi gereken birçok sorunu beraberinde getireceğine dikkat çekti.
Otopsi başlangıçta yapılmalı
Prof. Dr. Ahmet Nezih Kök, Medimagazin’de yayınlanan köşe yazısında şunları kaydetti:
“Bu gelişmelerle ilgili olarak belki şu önerilebilir. Yasal bir düzenleme yapılarak kanunla belirlenmiş devlet yöneticilerinin, en azından görevleri başında iken ölümleri halinde, cesetlerine otopsi yapılması zorunlu hale getirilmelidir. Çünkü bir cumhurbaşkanının, bir başbakanın ya da bir bakanın ölümü sadece kendisini ya da yakınlarını değil, Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyetini ilgilendirir. Ortaya çıkan bir şüphe herkesi sıkıntıya sokar. Bazen de yirmi yıl sonra mezar açma işlemine neden olur. Başlangıçta yapılacak otopsi her açıdan daha iyidir. Bilinmeli ki otopsi, gerçekleri arayarak adalete ulaşmada çok önemli bir vasıtadır.”