Prof. Dr. Esin 'Emin' Üstün ayrıca, nişanlılık dönemine ait mektupları da kitaplaştırarak büyük aşklarını ölümsüzleştirdi. Masallarda yaşanacak kadar büyük aşk, tutku ve sevgiyle birbirlerine bağlı olan radyoloji profesörü Emin Faik Üstün ile Türkiye'nin ilk kadın radyoloji profesörü olan Esin Emin Üstün'ün kaderi, 1958 yılında Ankara Üniversitesi'nde kesişti. Tıp Fakültesi'nde öğrenci olan Esin Emin Üstün, radyoloji stajında ileriki yıllarda hayatının kahramanı olacak hocası Prof. Dr. Emin Faik Üstün ile tanıştı. Staj sonrasında öğrencisine isimsiz mektup gönderen Prof. Dr. Emin Faik Üstün, ona olan ilgisini anlattı. Önce çekingen davranan öğrencisi Esin'in utangaçlığını üstünden atmasıyla çift yıllarca sürecek büyük aşka yelken açtı.
1.5 YILLIK AYRILIK
Çiftin evlilik kararlarından sonra Ege Üniversitesi Radyoloji Enstitüsü'nü kurmak için İzmir'de göreve başlayan Prof. Dr. Emin Faik Üstün ile Esin Üstün arasındaki aşk; birbirlerini göremeseler, seslerini duyamasalar da mektup satırlarında güçlendi. Adeta aşkın tarifini yapan onlarca mektup ve özlemle geçen 1,5 yılın ardından çift, 1961 yılında nikâh masasına oturdu. Çiftin evliliklerinden kendileri gibi doktorluk mesleğini seçen Güntürk ve Çağatay isimli iki çocuğu oldu.
LENF KANSERİNE YAKALANDI
12 yıl süren evliliklerinde aşkları daha çok büyüyen çift, meslek hayatlarında da başarıdan başarıya koştu. Kanserle mücadeleye kendilerini adayan çiftin mutlulukları Prof. Dr. Emin Faik Üstün'ün lenf kanserine yakalanmasıyla gölgelendi. Büyük aşkla sevdiği eşini hekim olarak savaştıkları kanserden kaybeden Prof. Dr. Esin Üstün, hayat arkadaşının ismini yaşatmak için mahkemeye başvurdu. Adını "Esin Emin" olarak değiştiren Prof. Dr. Esin Emin Üstün, evliliklerinin 50. yıldönümünde yaşadıkları büyük aşkı genç kuşaklarında tatması için eşinin, ayrı şehirlerde yaşadıkları nişanlılık döneminde kendisine gönderdiği mektupları kitaplaştırdı.
AŞKIN EN TEMİZ HALİ
Prof. Dr. Esin Emin Üstün, Meta Yayıncılık'tan çıkardığı "Sonsuza Kadar Silinmeyen İzler" isimli kitabın önsözünde, içinde hüzün ve acı yerine sevgi ve bu sevginin silinmeyen izlerinin bulunduğunu belirterek, "Dostluğun, aşkın, sevginin en temiz halidir bu mektuplar. Bugün artık mektup olmadığı için beklemek, özlemek, içten paylaşım da yok. Bu güzelliği ve doyuruculuğu hiç tatmamış insanlarda sözcükler kısıtlı ve sığ. Eşimin bir mektubunda yazdığı 'Allah'ım ebediyen yaşayacak bir sevgi olsun bizim sevgimiz... Örnek bir sevgi...' cümlesindeki dileğini yerine getirmek için kitabı hazırladım" diye yazdı.