Torba yasa adı verilen ve birbiriyle alakasız çeşitli düzenlemeleri, kanun çıkarmadan kotarma amacı taşıyan Kanun hükmünde kararname , 02.1.2014 itibari yasalaştı . Biz hekimleri çok yakından ilgilendiren ve adeta esaret ve vesayet altındaki mesleki yaşamımızı daha da ağırlaştıracak olan bir çok madde içeriyor.
Bütün diğer meslek gruplarının aksine, memur hekimleri bütünüyle boyunduruk altına alan bu kanun hükmünde kararname maddeleri ile hekimlik mesleği amaçlı bir deli gömleğine sokuluyor.
En saygın konumda işlev görmesi gereken üniversite öğretim üyeliği, sadece hekimleri kapsıyacak şekilde ve tüm eşitlik haklarına aykırı olarak, sırtından para ve populizm edinilecek ucuz işgücü şekline dönüştürülüyor.
Hekimlerin iş ve çalışma olanakları , koşulları ; ahtapot gibi tuhaf kollarla sıkıştırılarak içinden çıkılmaz hale getiriliyor. Meslek meslek olmaktan çıkarılıp, ömür boyu esaret, belirsiz ve kişinin kendi kontrolünde olmayan, tamamen edilgen bir konuma bir kaç adım daha sürükleniyor.
Halka; hekimi para düşkünü, saygın olmayan ve itilip kakılmaya layık, kum torbası gibi bireysel şiddet eğilimlerinin rahatça sergilenebileceği bir materyal olarak sunanlar, bu katara üniversite öğretim üyelerini de son halka olarak eklediler. Artık her kesimden hekim aynı "Torba" içinde büzüştürülmüştür.
Mesleğimizi serbestçe icra etmek gibi en doğal ve insani hakkımız, geleceğimizi ön görebilmek gibi en basit anayasal , ve evrensel hukukumuz bir kez daha elimizden alındı.
Defalarca söylediğimiz gibi; konu tam gün değildi ve gene de değildir. Konu sağlık iş kolunun çok karlı bir yatırım ve işletim sistemi olarak siyasi otorite tarafından yeniden keşfi, ve sağlık iş kolu çalışanlarının başta hekimler olmak üzere kanun hükmünde kararnameler marifeti ile tam boyunduruğa alınarak bu karlı sisteme birer besi tavuğu gibi zorla adapte edilmesi sürecidir.
Elbette işin ekonomik boyutunun yanında önemli bir siyasi boyutu da vardır. Populist politikalara ezel ebed yatkın olan halkımız, kendilerine hekimlerin yaşamları pahasına, metre metre sunulan kalitesiz, sözde sağlık hizmeti kumaşını, elek gibi olmasına aldırmadan memnuniyetle kuşanmış ve günde beş doktora 2,5 dakikadan görünüp, en ucuza ama en kalitesiz ve hatta toptan bulunmayan ilaçlar ile bir türlü tedavi de olamamayı içine sindirmiştir.
Bu noktada halkımızı bilgilendirememek ve bilinçlendirememek biz hekimlerin en büyük hatası olmuştur.
Yeni kanun hükmünde kararnamenin kabus niteliğinde ve tıp mesleğinin özüne olduğu kadar, insan temel hak ve özgürlüklerine de aykırı bir yönü daha var. Kontrolleri dışına çıkan sosyal olayların da faturası yine bizlere kesiliyor. Yolda trafik kazası görseniz, yada yanınızdaki bankta oturan kalp krizi geçirse bu duruma bir hekim olarak en doğal mesleki, ve insani yükümlülükle müdahale ettiğiniz takdirde hapis ve astronomik para cezasına sizleri bekliyor.
Hafazan allah, yan sokakta bir gösteri yürüyüşü olsa ve sizde evde mutfakta kısıra limon sıkıyor olsanız, birileri gelip sizi ruhsatsız sağlık hizmeti vermeye tam teşebbüsten içeri alabilir.
Yine karmaşık, uzun yasal süreçler işlemeye başlıyacak, yine binlerce hekim içine tekrar tekrar düşürüldükleri belirsizlik anguazında debelenecekler.
Hangi sektörde ve konumda olursak olalım, tüm hekimler aynı sandaldayız. Bunu anlamak, birbirimizle bütünleşerek mesleğimizi ve yaşamımızı savunmak gerekmektedir. Aksi halde ,en dağınık ve birbirini itip kakan , dayanışmasız meslek grubu olmanın bedelini ödemeye devam edeceğiz.
Bu bedel sadece bizlere ve ailelerimize değil, kaliteli sağlık hizmeti almak hakkı elinden alınan halkımıza da ödetilmektedir.