Türkiye’nin ilk ve en büyük, Ortadoğu’da ise İsrail’den sonra ikinci olan biyoteknoloji laboratuvarında, kemik iliği hücresi, estetik amaçlı anti-aging hücre, kıkırdak doku gibi çalışmaların yanı sıra kanser aşısı çalışmaları da tüm hızıyla sürüyor
Kapılarını VATAN’a açan laboratuvarla ilgili bilgi veren ATİ Teknoloji Hücresel Tedavi Ürünleri Üretim Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Murat Ertürk, “Burası Türkiye’nin hücre üretim fabrikası” diyor
Beş yıl önce Trabzon’da kurulan Ati Teknoloji Hücresel Tedavi Ürünleri Üretim Merkezi, Türkiye’deki hücresel tedavi ürünlerinin üretiminin yanı sıra kanser aşısı deneysel çalışmalarıyla dünyanın dikkatini Türkiye’ye çekiyor. 7 milyon dolara mal olan merkez, 18 bin kişiye ait verileri saklama kapasitesine sahip. Bu özel laboratuvarı gezen VATAN’ın sorularını, ATİ Teknoloji Hücresel Tedavi Ürünleri Üretim Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Murat Ertürk, yanıtladı.
Kalp krizinde çok etkili
Bunun çalışmaların en başarılı sonuçlarından birinin de enfarktüs geçiren kişilerde görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ertürk, “Enfarktüs geçirildiğinde kalbin dokusu ölür ve o bölgede hasar meydana gelir. Deneysel çalışmalarda dış ortamda çoğaltılmış kök hücrece zenginleştirilmiş ürünler direkt o hasarlı alana enjekte edildiğinde o alanda canlanma şekillendiği, kalbin eski fonksiyonlarını kazandığı görüldü. Bunlar şu anda deneysel çalışmalar klinik araştırmalar. Yine felçle sonuçlanan omurilik yaralanmalarında kök hücreden zenginleştirilmiş hücreler hastaya verildiğinde hastaların ellerini ya da bacaklarını hareket ettirebildikleri görüldü” dedi.
Botoks yerine hücre takviyesi
Hücresel tedavi ürünlerinin kullanıldığı bir alanında estetik uygulamalar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ertürk, “Kırışıklarla mücadelede çok etkili bir yöntem. Bu deri parçası içindeki hücreler çoğaltılsın diyerek bize gönderiliyor. Biz bu hücreleri çoğaltıyoruz ve daha sonra uzman doktor bu hücreleri kırışıklıkların olduğu yere enjekte ediyor. Zamanla kırışıkların olduğu yerlerde düzelmeler yaşanıyor. Botokstan daha sağlıklı ve daha dayanıklı” dedi.
Milyonların umudu bu aşıda
Kanserin vücudun savunma stratejilerini felç eden bir hastalık olduğunu, kanser hücreleri ürerken savunma hücrelerinin hiçbir şey yapamaz hale geldiğini anlatan Prof. Dr. Ertürk, kanser aşısıyla ilgili şunları söyledi, “Araştırmacılar bu düşünceden yola çıkarak vücuttaki savunma hücreleri ile kanserli dokudan alınan hücreleri laboratuvar ortamında buluşturdu. Ama kanserli dokuyu yok etmedi, sadece ömrü uzattı. Klasik kanser tedavi yöntemlerine rağmen kanserli hücrelerin vücuttan temizlenmemesi sorusunun yanıtı aranmaya başladı. Bu kez kanser kök hücreleri ile vücudun savunma hücreleri laboratuvar ortamında tanıştırıldı. Deneysel çalışmaları hala sürüyor. Bu aşının başarılı olması durumunda kanser kök hücresine özgü öldürücü lenfositler ilaca ve radyasyona dahi direnç gösteren asıl kanser hücreleri öldürülebilecek. Şu anda sadece araştırma aşamasında. Dünya ile eş zamanlı olarak aşı çalışmalarını 2012 yılında Türkiye’de başlatmayı hedefliyoruz.”
Kök hücreyle iyileştirme
Prof. Dr. Ertürk, insanın en üstün programla yaratıldığını dile getirirken, “Vücut kendisini dış tehlikelere karşı koruyacak programlara sahip. Bir arıza meydana geldiğinde nasıl bir tepki verdiğini biliyoruz, verdiği kodları çözüyoruz. Hücresel tedavi de bu yöntemle çalışıyor. Bir organda hasar meydana gelirse bu hasarın tedavisine katılanlardan biri de kök hücreler. Hasarın meydana geldiği yerdeki kök hücreler duruma müdahale eder, vücudun başka yerlerindeki kök hücrelerde bu noktaya gelir. Yaptığımız vücudun sağlam yerinden aldığımız kök hücreleri laboratuvar ortamında çoğaltmak ve bunu hasarlı bölgeye nakletmek” dedi.