Uzmanlar, kanserden korunmada ilk sırada sigara ve alkolden uzak durulması, yaş, cinsiyet, aile öyküsü göz önünde bulundurularak gerekli taramaların yaptırılması, sağlıklı beslenilmesi ve fiziksel aktiviteye önem verilmesi gerektiğini belirtiyor.
4 Şubat Dünya Kanser Günü dolayısıyla AA muhabirine açıklama yapan Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, erkeklerde akciğer kanserinden sonra 2. sırada prostat kanserinin geldiğini söyledi. Avrupa'da 2009 yılı itibarıyla 2.6 milyon yeni kanser vakası saptandığını belirten Biri, tüm kanser vakalarının yüzde 11'inin ve kanserden ölümlerin yüzde 9'unun prostat kanseri olduğunu ifade etti. Biri, prostat kanseri için bilinen en kuvvetli risk faktörünün genetik olduğuna, ailede prostat kanseri öyküsü olmasının prostat kanseri için risk oluşturduğuna dikkati çekerek, beslenme alışkanlığının da prostat kanseri gelişiminde etkili olabileceğinin düşünüldüğünü dile getirdi.
Genellikle 40 yaşın üstündeki erkeklerde görülen prostat kanserinin, erken dönemde belirti vermediğinden sinsi şekilde ilerlediğini ve ilerlediğinde kendini gösterdiğini ifade eden Biri, idrardan kan gelmesi, meniye kan karışması
gibi bulguların hastalığın ilerlediğine ilişkin belirtiler olduğunu vurguladı.
Biri, metastaz halinde ise kemiklerde ağrı olduğunu dile getirdi. Biri, hastalığın erken teşhis edilmesi halinde tedavi başarısının da o kadar artacağına değinerek, "Teşhis anında kanser sadece prostatta sınırlı ise kanser hastalığından tamamen iyileşme şansı çok yüksektir" diye konuştu.
Bu nedenle hiçbir işeme şikayeti olmasa bile erkeklerin 50 yaşından itibaren yılda bir kez prostat kanseri taraması açısından doktora başvurmasını önerdiklerinin altını çizen Biri, "Amaç hastalığın prostatın içinde sınırlıyken yani hiçbir klinik belirtisinin olmadığı dönemde tespit edilmesidir" dedi.
Prof. Dr. Biri, prostat kanseri taraması için iki basit metodun bulunduğunu anlatarak, bunların prostat muayenesi ve kanda PSA denilen bir maddenin ölçümü şeklinde olduğunu söyledi.
Biri'nin verdiği bilgiye göre, hastalığın tedavisi tamamen evreye göre planlanıyor. Dikkatli izlem, cerrahi tedavi, radyoterapi, HIFU, hormonoterapi, kemoterapi gibi tedavi seçenekleri bulunuyor. Cerrahi tedavi açık cerrahi, kapalı
cerrahi ve robotik cerrahi olarak yapılabiliyor.
"Akciğer kanseri, önlenebilir tek kanser türü olarak tanımlanabilir"
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Türkan Tatlıcıoğlu da akciğer kanserinin tüm dünyada en sık görülen kanser türü olduğunu, büyük oranda sigara kullanımına bağlı geliştiğini belirterek, "Önlenebilir tek kanser türü olarak da
tanımlanabilir" dedi.
Akciğer kanserinin "yıllık yeni olgu sayısının 1 milyondan fazla olduğunu" belirten Tatlıcıoğlu, "Bu rakam, tüm yeni kanser olgularının yüzde 12.8'dir ve her yıl yüzde 3 artmaktadır. Günümüzde kanser ölümlerinin yüzde 17.8'inden akciğer kanseri sorumludur" diye konuştu.
Tatlıcıoğlu, akciğer kanserinin daha sık olarak erkeklerde görüldüğünü ifade ederek, şöyle devam etti:
"AB ülkelerinde erkeklerdeki kanserlerin yüzde 21'i, kadınlardaki kanserlerin yüzde 5'i akciğer kanseridir. Bu sigara alışkanlıklarındaki farktan kaynaklanmaktadır. ABD ve Batı Avrupa toplumlarında sigara karşıtı kampanyalar sonucu
akciğer kanseri görülme sıklığı 1980'den sonra erkeklerde azalma eğilimine girmiştir. Kadınlarda ise sigara kullanımındaki artış nedeniyle, Doğu Avrupa ülkeleri ve ülkemizde akciğer kanseri sıklığının giderek artmakta olduğu görülmektedir."
Akciğer kanserinin genellikle öksürük, balgam çıkarma, nefes darlığı, göğüs, omuz, kol veya sırt ağrısı, kan tükürme, ses kısıklığı, yüz ve boyunda şişme, hışıltılı solunum gibi belirtilerle kendini gösterdiğine dikkati çeken Tatlıcıoğlu, "Ancak hastalığın başlangıç döneminde olguların büyük çoğunluğunda belirti yoktur. Üç haftadan uzun öksürük varlığında veya öksürükle birlikte balgamla karışık kan gelmesi gibi durumlarda mutlaka hekime başvurulmalı" uyarısında bulundu.
"Meme kanseri görülme sıklığı yarı yarıya arttı"
Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Bahadır Ege ise, kadınlar arasında en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin özellikle son 25 yıl içinde daha da arttığını belirterek, "25 yıl içinde kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı yarı yarıya arttı" dedi. Daha önceleri her 16-17 kadından birinin meme kanseri riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Ege, günümüzde bu oran 7-8 kadında birine çıktı" diye konuştu.
Ege, meme kanserinin daha çok gelişmiş ülkelerdeki kadınlarda görüldüğüne dikkati çekerek, kadınların geç ve az doğum yapmasının, bebeklerini daha az emzirmesinin, meme kanseri riskini artırdığına işaret etti.
Meme kanserinde özellikle aile öyküsü bulunan kadınların düzenli kontrol ve taramalarını yaptırması gerektiği yarısında da bulunan Ege, taramalarda elle muayene ve 40 yaşından sonra her yılda bir mamografi ile tarama yaptırılmasının uygun olduğunu söyledi.
Kanserin önlenmesinde 10 tedbir
Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi de kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunu vurguluyor. Kanserin önlenmesinde 10 önemli tedbir şöyle sıralanıyor: "Sigara kullanmayın, anne karnındaki bebeği ilaç, kimyasal maddeler, toksinler ve radyasyondan koruyun, çalışma ortamındaki zararlı maddelerden sakının, gereksiz radyolojik tetkiklerden kaçının, gereksiz ilaç kullanımından uzak durun, güneş ışığının zararlı etkilerinden korunun, düzenli egzersiz yapın, yüksek kalorili diyet ve katkı maddelerinden uzak durun, alkolden uzak durun ve böcek ilacı ile diğer tarım ilaçlarından uzak durun."