Bu davaların 1084’ü kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarına açıldığını belirten Hürriyet Gazetesi yazarı Fulya Soybaş, yazısında şu ifadelere yer verdi:
"Hürriyet’in başarılı sağlık muhabiri Buse Özel, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği ikinci Başkanı, Prof. Dr. Mete İtil ile görüştü. Prof. Dr. Mete İtil bu tazminat konusunun bazı avukatlar tarafından suiistimal edildiğini doğruluyor ve “Bu avukatlar, özellikle bebeği down sendromu ile dünyaya gelen aileleri bularak dava konusunda teşvik ediyorlar. 2010’dan beri ‘Mesleki Sorumluluk Sigortası’ her hekime zorunlu. Sigortalar 800 bin liraya kadar olan tazminatı karşılıyor, 800 bin lirayı aşan kısmını doktorlar kendi ödüyor. Birçok doktor yüklü tazminatlar nedeniyle evini, arabasını satmak zorunda kaldı” diyor.
Prof. Dr. İtil, şöyle devam ediyor: “Down sendromu riskini anlamak için ultrasonda ense kalınlığı ölçülür. Eğer riskli görülürse 2’li, 3’lü ya da 4’lü test yaptırılır. Ancak DNA testleri yapılsa dahi bunlar kesin olarak sonuç vermez. Bir tek anne karnından amniyosentez yapılması down sendromu riski konusunda kesin sonuç verir. Bunlar da her hamilelikte uygulanabilir yöntemler değildir. Dolayısıyla bebek tüm testlerde sağlıklı görünse dahi down sendromu ile doğma riski vardır. Hekimler üstlerine düşen her şeyi yapsa dahi, testlerin binde 1 bile olsa yanlış çıkabileceği konusunda yazılı bilgi verip imza almadığı için davalarda suçlu bulunabiliyorlar.”
Adeta kazanç kapısı
Özellikle sosyal medyada ‘Doktorunuzun hekim sigortasından tazminat hakkınız var. Zaman aşımı 10 yıl’ yazılı hukuk bürosu ilan ve tanıtımlarına kolayca ulaşmak mümkün. O ilanlardan birini aradım. Avukat olduğunu söyleyen Ebru isimli kişi, daha önce benzer davaları, ‘kolaylıkla’ kazandıklarını ve dava sonucunda aileye ‘yüklü’ bir miktar kaldığını belirtiyor. Tüm masrafları dava sonuçlanana kadar üstleneceklerini ve davayı da Türkiye’nin kabul ettiği Avrupa Biyotıp Sözleşmesi’ndeki ‘yapılan tıbbi işlemlerde alınan onamlar yazılı olmalıdır’ maddesini gerekçe göstererek açacaklarını, hekimlerin anne adaylarına yaptığı sözlü bilgilendirmelerin, ‘yazılı olarak kayıt altına alınmadığını’ söylüyor. Yani anladığım hukuk büroları hekimleri ortada net bir yanlış olduğu için değil, ‘İleri tanı tetkikleri konusunda aileyi aydınlattıklarını ispat edemedikleri’ gerekçesiyle suçluyor ki işte bu fırsatçılıktır!
İşkolu haline geldi
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son 5 yılda sağlık çalışanlarına açılan dava sayısı 5093. Bu davaların 1831’i reddedildi. 178 dava kabul, 1011 dava da kısmen kabul edildi ve 172 milyon lira tazminat ödenmesine hükmedildi. Söz konusu davalardan 4 bin 67’si hekim, 517’si hemşire, 147’si ebe, 391’i diğer personelin kusurlu olduğu iddiasıyla açıldı. TBMM’ye yenice sunulan teklife göre, tazminatları bir şartla; sağlık personeli görevini ‘kasten’ kötüye kullanmadığı sürece, devlet ödeyecek. Buna Bakanlık bünyesinde oluşturulacak ‘Mesleki Sorumluluk Kurulu’ karar verecek.
Malpraktis davaları
2022 yılı bütçe konuşmasında bu konu Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da gündemindeydi. Sağlık çalışanlarının ağır davalara maruz kaldığını aktaran Koca, “Öyle ki tazminat davaları fırsatçı bir işkolu haline gelmeye başladı. Malpraktisten bahsediyorum. Hekimlerin, astronomik tazminat rakamlarının korkusuyla, hastalarına müdahale etmeleri gereken noktada eli kolu bağlı kalıyorlar” demişti.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.