MEDİMAGAZİN KONUK YAZAR:
Prof.Dr.Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA
Haber Hürriyet gazetesinden:
‘’Danıştay, Sağlık Bakanlığı’nın İlaç Takip Sistemi’nin bir parçası olan ve 16 Mayıs’ta uygulanmaya başlanan “Karekod genelgesinin” yürütmesini durdurdu. İstanbul Eczacı Odası’nın açtığı dava üzerine Danıştay, karekod genelgesinin getirdiği, “1 Haziran’a kadar piyasada karekodsuz ilaç kalmayacak” ibaresini durdurdu. Genelgenin yönetmeliğe aykırı olduğu bildirildi.’’
Hükümet çok haklı olarak her geçen sene katlanarak artan sağlık giderlerini azaltmak için büyük gayret sarf ediyor. 2009 senesi hesaplarına göre Sosyal Güvenlik Kurumu’ na (SGK) genel bütçeden 57 milyar dolarlık bir transfer görünüyor. Sosyal güvenlik harcamaları 2010 senesi genel bütçe giderlerinde yüzde 19.8 oranındaki faiz ödemlerinden sonra yüzde 19.2 ile ikinci sırada yer alıyor.
Bugünlerde uygulanmaya başlanan ilaç takip sisteminin de amacı ilaç harcamalarını azaltmak.
Piyasadaki ilaçların üçte birinin sahte kupürlü olduğuna dikkat çeken Sağlık Bakanlığı, getirilen uygulamayla bu sorunu ortadan kaldırmayı plânlıyordu. 2007'den bu yana 6 kez ertelenen sistemle birlikte, karekodu (kimlik) olmayan ilaçlar satılamayacaktı. Bu da ilacın Sosyal Güvenlik Kurumu'na bir kere fatura edilmesi ve sahte kupür yolsuzluğunun engellenmesi anlamına geliyordu.
Elbette ekonomik ve polisiye tedbirlerle tasarruf yapmak mümkündür ama asıl önemli olan doktorlar ve ilaç endüstrisinden kaynaklanan israfı ortadan kaldırmaktır. En başta antibiyotikler, vitamin ve antioksidanlar, antidepresanlar, kolesterol düşürücüler, mide ve astım ilaçları olmak üzere senelik satış rakamları milyar dolarlar mertebesinde olan pek çok ilaç gerekli olmadığı halde reçete edilmektedir. Ben günümüzde ilaçların ortalama olarak yüzde 50’ sinin gereksiz yazıldığı kanaatindeyim.
BMJ’ de yer alan bir makale (BMJ 2008;336:2-3 (5 January), doi:10.1136/bmj.39406.449456.BE ) ne kadar haklı olduğumu gösteren iyi kanıt. Bu yazıya göre çeşitli araştırmalar, proton pompası inhibitörleri (PPİ) olarak bilinen ve yıllık satışları 15 milyar dolar civarında olan ilaçların yüzde 25 ila yüzde 70’ inin doğru endikasyonla yazılmadıklarını gösteriyor. Buna göre her sene 4-10 milyar dolar boşa harcanıyor.
Bu durumun sadece PPİ için değil, hemen her ilaç için geçerli olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
İlaçlar neden gerekmediği halde yazılıyor?
İlaçların doktorlar tarafından gerekli olmadığı halde yazılmasının pek çok sebebi var:
BİR: Tıp eğitimi yetersiz. Gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olmayan genç doktorlar yeni ilaçların en iyi (en etkili ve en zararsız) ilaçlar olduklarını sanıyorlar.
İKİ: Tıp fakültelerinde koruyucu ve önleyici hekimliğe gereken önem verilmiyor. Her hastalık veya her şikâyetin mutlaka ilaçla tedavi edilmesi gerektiği öğretiliyor.
ÜÇ: Doktorlar ilaç endüstrisinin yoğun baskısı altındalar. Kimi zaman promosyonlarla, kimi zaman kongre davetleri ile kimi zaman beyin yıkayarak gereksiz ilaç yazılması teşvik ediliyor.
DÖRT: Hasta baskısı ve defansif tıptan kaynaklanan endişeler de gereksiz ilaç yazılmasında önemli etkenler.
Gelelim neticeye
İlaç takip sistemine Danıştay’ ın freni hayırlı uğurlu olsun, diyelim. Bu tür tedbirlerin de mutlaka kısmi faydası vardır hatta bakarsınız şerden hayır da çıkar ama bence israfın kökenine inmedikçe bunlardan çok fazla bir şey beklemek doğru değildir.
İlaç israfını önlemek için asıl yapılması gereken şeyler şunlardır:
BİR: Tıp eğitimi mutlaka yeniden düzenlenmeli; koruyucu ve önleyici hekimliğe gereken önem verilmeli.
İKİ: Doktorlar ve ilaç endüstrisi arasındaki karşılıklı çıkar ilişkisi sıfırlanmalı.
ÜÇ: Doktorlar ekonomik olarak tatmin edilmeli ve ilaç firmalarının hediye ve davetlerine muhtaç olmamalı.