Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti’ne soruyoruz: Farkında mısınız?
Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti'nin 30 Aralık 2011 günü internet sitesinden yaptığı açıklama ile, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü yetkilileriyle yapılan görüşmelere dayanarak İlaç Takip Sistemi sürecinde eczacılarımızın izleyecekleri yol ve dikkat edecekleri hususlar duyurulmuştur.
Bu duyuru ve ardından ilaç sanayisinin yaptığı açıklamalara yönelik yapılan değerlendirmeler karşısında meslektaşlarımız adına Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti'ne soruyoruz:
İlaç Takip Sistemi'ne geçiş sürecinde en temel talebiniz olan stok düzeltme hakkı eczacıya tanınmamışken, uygulamayı bu kadar hevesle savunmanız gerekir miydi?
Bugün binlerce eczanede ilaç fiyat düşüşleri nedeniyle ciddi bir envanter sorunu yaşanırken ve stok düzeltme hakkı tanınmadığı için eczacılar gerçek olmayan stoklarına dayanılarak oluşturulan sanal bir kârlılık üzerinden fazladan gelir vergisi ödemek zorunda bırakılırken, sergilediğiniz tavırdan hiç mi rahatsızlık duymadınız?
Hükümetin Torba Yasa ile hayata geçirdiği "Stok farkını kabul et. Kazanmadığın paranın vergisini öde. Ben de senden faiz almayayım" kandırmacasını, stok sorunumuzun çözümü için yeterli mi gördünüz?
Dağıtım kanallarının İlaç Takip Sistemi'ne katılmasının, özellikle düşük cirolu eczanelerimize taşıyamayacakları bir yük getireceğinin farkında mısınız?
Faz II sürecine geçişle birlikte, kooperatiflerimizin ve ecza depolarının hizmet sunumunda yaşayacakları sorunlar, bu kurumların yöneticileri tarafından her ortamda dile getirilirken bu duyarsızlığınız neden?
Dağıtım kanallarına ilaç firmalarınca gönderilen her ilacın sisteme tek tek girişinin yapılacağını sizler de biliyorsunuz! Ancak bu yeni düzende dağıtım kanallarının ciddi bir iş yükü ile karşılaşacaklarını neden görmezden geliyorsunuz?
Oluşacak bu iş yükünün yaratacağı yeni maliyet nedeniyle, dağıtım kanallarının hizmet kalitesinde kaçınılmaz olarak düşüşler yaşanacak olması, eczane servis hizmetlerinde yapılacak zorunlu tasarruf nedeniyle bu süreçte eczanelerin dağıtım kanalları tarafından sunulan lojistik hizmetinden olumsuz etkilenecek olmaları sizce önemli değil mi?
Bu uygulamanın eczane hizmetlerine etkisi, dağıtım kanalları gün içerisinde yaptıkları servis sayılarını düşürmeye başladığında çok net olarak görülecektir. İlaç stokları sınırlı, düşük ve orta cirolu eczanelerimizin azalan servis hizmeti nedeniyle reçete hizmetini eksiksiz sürdürebilmek için stoklu çalışmak zorunda kalacaklarını, eczanelerin daralan ekonomilerinin stoklu çalışmaya olanak tanımayacağı ve bu nedenle binlerce eczanenin çok kısa sürede kaçınılmaz olarak kapanma sürecine gireceğini siz de görmüyor musunuz? Bu durumu nasıl içinize sindiriyorsunuz?
Sisteme geçiş için öne sürdüğünüz "olmazsa olmaz" şartları unuttunuz mu?
İTS uygulamasının başladığı 16 Mayıs 2010 tarihinden itibaren, eczacılara yönelik bütün açıklamalar TEB aracılığıyla yapılmaktadır. Bugün de sistemin Faz II uygulamasına geçilirken, gerekli açıklamayı TEB yaparak yine İEGM'nin sözcülüğünü üstlenmiştir.
30 Aralık 2011'de TEB'in internet sitesinde yayınlanan Genel Sekreter Uzm. Ecz. Harun Kızılay imzalı açıklamada "Bu aşamada eczanelerimizin mevcut stoklarındaki ilaçlar için mal alım bildirimi yapmaları gerekmemektedir" ifadesi altı çizilerek belirtilmiştir. Aynı gün İTS Duyuru Servisi tarafından eczacılara gönderilen e-postada ise, 7 Ocak 2012 tarihinden itibaren Stok Başlangıç Deposunun (sanal depo) "deaktif" hale getirileceği duyurulmuştur. Bu duyuru, stok bildirimi yapılmayan ilaçların ne olacağı konusunda bir belirsizlik yaratmıyor mu? Eczacının ihtiyacını karşılayan bir stok düzeltme hakkı verildi de biz mi bilmiyoruz? Bu duyuruyla, eczacıların 7 Ocak 2012 tarihine kadar stok bildirimi yapmaları konusunda bir baskı oluşturulmuyor mu?
İlaç Takip Sistemi bu hali ile eczacının sorunlarına sorun katar durumda değil midir?
HEDEF DOĞRU SAPTANMALI
TEB, içinde bulunduğumuz krizin tek sorumlusu olarak yalnızca ilaç sanayisini hedef alıp onu siyasi iktidara şikayet etmek yerine, sorunun gerçek muhatapları olan SGK ve Sağlık Bakanlığı ile İlaç Alım Protokolü, Sağlık Uygulama Tebliği ve İlaç Fiyat Kararnamesine odaklanmalıdır.
Kamu kurum iskontolarının, stok zararlarının, ilaç fiyat düşüşlerinin, eczacı kârlılığının azalmasının çözümü için mücadelenin muhatapları ve araçları yukarıda belirttiklerimizdir.
Bu gerçekler ışığında bir kez daha Türk Eczacıları Birliği'ni uyarıyoruz.
"24 bin eczacının örgütlü gücü" ve "halkın hakları" kavramları, ilaç sanayisi ile siyasi iktidar arasındaki anlaşmazlıkta taraf belirlemek için değil, eczacıların sorunlarının çözümü için protokol masasında kullanılmalıdır. 24 bin eczacı da TEB'den bunu beklemektedir.
Eczacının içinde bulunduğu yıkım tablosundan çıkması için adım atmayanlar, eczacının direnişi altında ezilmeye mahkumdurlar.
Saygılarımızla,
İstanbul Eczacı Odası
Yönetim Kurulu