Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ''Türkiye'de eczacılık mesleğinin geleceği artık mevzuat olarak da zihinsel olarak da emin durumdadır. Eczacılık mesleği, eczacıya ait bir haktır. Böyle kalacaktır ve bunu daha da geliştireceğiz'' dedi.
Akdağ, Türk Eczacıları Birliği (TEB), Ankara Bölge Eczacı Odası ve Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği ortaklığıyla Rixos Otel'de düzenlenen 10. Türkiye Eczacılık Kongresi'ne katıldı.
Kongrede açılış konuşması yapan Bakan Akdağ, sorunların belirlenmesi ve çözümlenmesinde diyaloğun çok önemli olduğunu vurgulayarak, sekiz yıldır Türkiye'de ciddi bir Sağlıkta Dönüşüm Programı yürütüldüğünü anımsattı. Akdağ, 58., 59. ve 60. hükümetlerin bu konuda önemli çaba sarf ettiğini ve ciddi mesafe alındığını ifade ederek, bu başarıda tüm ilgili paydaşların önemli rolü olduğunu belirtti. Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere hükümetin kararlılığının, istikrarın, cesaretin ortaya konulan programın çok yönlü olmasının başarıyı sağlayan faktörler olduğunu dile getiren Akdağ, şöyle konuştu:
''Ancak, inanıyorum ki bütün paydaşların bu konudaki çabası ve ortak duruşudur asıl başarıyı getiren. TEB ile belki sekiz sene içinde 80 kez görüştük. Diyalog gerçekten önemli. Çünkü, hepimiz doğruyu bulmaya çalışıyoruz. Hepimiz insanımıza en iyisini sunmaya çalışıyoruz.
Eczacılığın sadece ilaç satılan ya da eczacılar sadece ilaç satan kişiler olarak düşünülmemelidir. Mutlaka, eczacılığın ve eczacıların halk sağlığına çok daha önemli katkıları olabilir. Özellikle, ilacın nasıl kullanılacağı, ilacın yanlış kullanılırsa nelere yol açabileceği hususunun, eczacı tarafından vatandaşa en iyi şekilde anlatılması gerekiyor. Bundan daha ileri bir sağlık danışmanlığı da olabilir. Neden olmasın? Ancak bunun için muhtemelen eczacılık eğitimine de geri dönüp bakmamız lazım. Eczacılık eğitiminin de böyle bir projeksiyon ortaya koyuyorsak, yeniden düzenlememiz lazım. Çünkü, Türkiye'de sağlık profesyonellerinin sayısı, zaten yetersiz. Bu sayımız, Avrupa ortalamaları ile kıyaslandığında gerideyiz. Dolayısıyla, eczacılarımızın da birer sağlık danışmanı gibi sisteme katılması, kanaatimce çok hayırlı olacaktır. Bunun alt yapısını iyi hazırlamak, müfredatları buna göre değiştirmek lazım.''
-''SAĞLIĞIN FİNANSMANINI DA GARANTİ ALTINA ALDIK''-
Küresel ekonomik krizden Türkiye'nin de etkilendiğini ancak bugün iki çeyrek üst üste müthiş bir büyüme gösterdiğini anlatan Bakan Akdağ, şunları kaydetti:
''Tüm bu süreç içerisinde Sağlıkta Dönüşüm Programı ile insanımızın sağlığı ile ilgili gelişmeler de bu gelişmelere eşlik etti. Gerçekten büyük bir başardık. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile her beraber başarılan işle iftihar etmeliyiz. Bu, sadece Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin ve o hükümetlerin yöneticilerinin ve kabinesinin başarısı değildir. Hemşirelerin, ebelerin, sağlık teknisyenlerinin, ambulans şoförlerin, eczacıların, hekimlerin topyekun başarısız söz konusudur.
Tüm dünya sağlık hizmetlerini sunarken, finansla bir sıkıntı içerisinde çalkalanırken, birçok uluslararası toplantıda ana konu 'finansal krizde nasıl ayakta kalınır?' olurken, biz yerinde ve haklı tutumlarla Türkiye'de sağlığın finansmanını da bir anlamda garanti altına aldık. Sayın Ali Babacan'ın başkanlığında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız, DTP''den sorumlu Devlet Bakanımız, Maliye Bakanımız ve ben olmak üzere bir araya geldik. Eczacılarımızla, üniversite hastaneleri ve ilaç sektörü ile uzun görüşmeler yaptık. Orta vadeli mali plan açısından sağlığın finansmanını bir anlamda üç yıl için garanti altına aldık. Bir kriz yılının sonrasındayız, ama bugün sağlıkta hiçbir sıkıntı çekmiyoruz. Eczacılarımızın, hastanelerimizin, özel ve üniversite hastanelerinin paraları 'tıkır tıkır' ödeniyor. Hatta üniversite hastaneleri, yapısal bir takım problemler yüzünden mali sıkıntılar içine girdiği için, bir kanun yapabiliyoruz ve üniversite hastanelerine yardım yapabilecek bir bütçemiz var. Bütün bunlar, aslında geleceğimizin bu anlamda çok doğru bir yöne doğru şekillendiğini bize gösteriyor.''
-''BUGÜN TÜRKİYE'DE KIZAMIK YOK''-
Akdağ, ''münferit vakalara bakarak, felaket tellallığı yapan kişiler'' olduğunu da ifade ederek, şu eleştiride bulundu:
''Varsayalım ki bir şehirde bir eczacı veya birkaç şehirde bazı eczacılar, yolsuzluk yaptılar. Bunu, 24 bin eczacıya mal etmek, takdir edersiniz ki büyük haksızlık olur. Zaman zaman bunlar yapılıyor maalesef. Medyamızda da bu yanlışların bazen yapıldığını görüyoruz. Bazen de siyasetçiler bunu yapıyorlar. Bir doktor herhangi bir yerde hatalı bir işlem yaptı ve hastasına zarar verdi. Hiç olmasını istemeyiz ama bu, işin tabiatında var. Bunu tüm doktorlara mal edilmesi gibi bir yanlışlık yapılıyor. Bu sistemle alakalı olarak da böyle. Bu kadar güzel bir sağlık sistemi kurduk, bunu geliştiriyoruz. Herhangi bir yerde problem olduğunda bunu ayyuka çıkaranlar var.''
Bundan sekiz yıl önce vatandaşlara koruyucu hizmetlerin verilemediğini, aşılama oranlarının bazı illerde yüzde 50'nin altında olduğunu söyleyen Akdağ, ''Kızamıktan dolayı hastalanan çok sayıda çocuğun olduğu yerler vardı. Kızamık aşı ile korunulabilir bir hastalıktır. Bugün Türkiye'de kızamık yok. Avrupa'da kızamık hastalığını ilk elemine eden ülkelerden birisiyiz. Üç senedir Türkiye'de yerli kızamık vakası yok. Anne ve çocuk bakımları, acil hizmetler gibi alanlarda müthiş ilerleme görüldü'' dedi.
-''ECZACILIK MESLEĞİ, ECZACIYA AİT BİR HAKTIR''-
Bakan Akdağ, konuşmasında eczacılık mesleği ve eczacılarla ilgili görüşlerini de aktardı.
Eczacılardan çok şey beklemediklerini dile getiren Akdağ, ''Bugüne kadar da diyalog ile bu sisteme inanan bir ruhla birlikte buralara geldik. Problemler yaşadık, ama her problemi birlikte çalışma azmiyle ve kararlılığıyla aşmayı başarabildik. Bundan sonra da önümüzdeki ufak tefek problemleri aşabileceğimizden eminiz'' diye konuştu.
''Türkiye'de eczacılık mesleğinin geleceği artık mevzuat olarak da zihinsel olarak da emin bir durumdadır'' diyen Akdağ, şöyle devam etti:
''Eczacılık mesleğinin, artık bizzat eczacı tarafından olması durumu bazı Avrupa ülkelerinde ortadan kalkıyor. Ama, biz hiç böyle bir yola gitmedik, böyle bir yol da düşünmüyoruz. Eczacılık mesleği, eczacıya ait bir haktır. Böyle kalacaktır ve bunu daha da geliştireceğiz. Nasıl geliştireceğiz?
Şimdi geleneksel bitkisel ilaçlarla ilgili önemli ve ciddi bir yönetmelik yapıyoruz. Bunların satışı ve kullanımı ile ile ilgili kurallarını belirliyoruz ama satışıyla ilgili hakkı da eczacılara vereceğiz. İster modern ister geleneksel bitkisel ürün olsun, bunun hakkında bilgi sahibi olan ve bunun vatandaşa sunulmasında söz hakkı olan eczacı olmalıdır. Bu mesleğin, sahibi O'dur.''
-''MEMNUNİYETİ YÜZDE 70'E ÇIKARMAYI HEDEFLİYORUZ''-
Bir sağlık sisteminin başaralı olabildiğinin söylenebilmesi için sağlık göstergelerine bakılması, vatandaşın memnuniyetinin ne olduğuna ve alım gücü düşük vatandaşın finansal açıdan korunabilirliğine bakılması gerektiğini de ifade eden Akdağ, ''2003 yılından beri Türkiye'de yaşam memnuniyeti anketleri yapılmaktadır. Buna göre, 2003'te sağlık hizmetlerinde memnuniyet oranı yüzde 39'dur. 2007-2008 ve 2009 da yüzde 65 civarındadır. Biz, bu memnuniyeti yüzde 70'e çıkarmayı hedefliyoruz'' dedi.
Akdağ, ''fakir olan hanelerin içinde sağlık harcaması yaptığı için fakirleşenlerin oranı kaçtır?'' sorusunun önemli uluslararası kuruluşların kullandığı bir parametre olduğuna işaret ederek, ''Türkiye'de 2002 yılında her bin fakir haneden yüzde 8.5'u sağlık harcaması yaptığı için fakirleşmiştir. 2008'de bu binde 3.7'ye düştü. 2009 rakamlarını bu hafta sonu alacağız, ancak ilk veriler binde 2 veya daha altını gösteriyor. Biz, bunu da yeterli görmüyoruz'' dedi.