MEDİMAGAZİN - Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Özcengiz moderatörlüğünde gerçekleşen programda Bakırçay Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü’nden Prof. Dr. Serkan Çınarlı, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezgin Yılmaz ve Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk Bölümü’nden Prof. Dr. Pervin Somer konuk olarak yer aldı.
Programda “Malpraktis nedir, Malpraktis davalarında hekimlerin durumu, Malpraktiste bilirkişilik kurumu , Malpraktis davalarında arabuluculuk, ve Malpraktiste İdarenin rolü nedir?” gibi konular üzerinde duruldu ve izleyicilerden gelen sorulara yanıt verildi.
Komplikasyon-malpraktis ayrımının ele alındığı canlı yayında Prof. Dr. Dilek Özcengiz, hekimin ortaya çıkan komplikasyonla nasıl baş edeceğini bilen kişi olduğunu ifade etti. Hasta bilgilendirmesi ve rıza kavramları konusunda da konuşan Prof. Dr. Özcengiz hastanın bilgilendirilip iznini alınmasının ve bunun belgelenmiş olmasının Malpraktis davalarının önüne geçebileceğini ifade etti. Prof. Dr. Özcengiz hastanın bilgilendirilmesinin ve rızasının önemine “Acil bir durum söz konusu olmadığı sürece göz ameliyatına diye girip hastaya fıtık ameliyatı yapamazsınız” sözleriyle vurgu yaptı.
“5 dakika muayene süresi karşısında idarenin sorumluluğu söz konusu”
Prof. Dr. Pervin Somer, bilgilendirme yapılması için yeterli vakit olmadığını belirterek “Sağlıkta Dönüşüm Sistemi’nin yarattığı sorunları biz dışarıdan, siz içeriden yaşıyoruz. 5 dakikalık randevu aralığıyla hangi bilgilendirme söz konusu olabilir ki. Bu noktada idarenin sorumluluğu söz konusudur. Eğer hekime 5 dakikada bir randevu açılıyorsa o zaman burada Sağlık Bakanlığı’nın yani idarenin sorumluluğu üzerinden gidilmeli.” İfadelerini kullandı.
“Komplikasyon yönetimi tamamlanmış ise hekimin sorumluluğu söz konusu değil”
Prof. Dr. Somer, komplikasyon yönetiminde, komplikasyonun derhal fark edilmesi ve gerekli önlemin alınması halinde hekimin sorumluluğunun söz konusu olmadığını belirterek “Bazı durumlarda öngörülemeyen ya da önlemi olmayan komplikasyonlar da gelişebilir ancak hekimin önlemleri alması halinde sonucu değiştiremediyse burada da hekim komplikasyonu doğru yönetmiş olur” dedi.
“Davaların uzun sürmesi hekim üzerinde baskı yaratıyor”
Hekimlerin yıllarca devam eden davalar nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu ifade eden Prof. Dr. Serkan Çınarlı bu durumun hekimin tıbbi uygulama yapmaktan kaçınmasına ya da gereksiz tetkik ve görüntüleme uygulaması yapmasına neden olduğunu, bu duruma gelmemek için yargı öncesi çözüm usullerinin oturtulması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Çınarlı eğer bir ülkede 10 Malpraktis iddiasının 10’u da mahkemeye gidiyorsa o ülkede Malpraktis kaçınılmaz olur." dedi.
Her Malpraktis davasının hekimin aleyhine bitmiş gibi konuşmanın yanlış olacağını belirten Prof. Dr. Çınarlı, “Davaların yüzde 80’inin hekim lehine bitiyor. Her açılan davada hekim tazminat ödüyormuş gibi bir konuşursak bu yanlış bir yönlendirme olur. 10 davadan 8-9’unda bilirkişi hekim lehine rapor veriyor ve davaların 10’da 9’u hekim lehine bitiyor. İdari yargıda tıbbi uygulama davaları hekime karşı açılmaz, idareye karşı açılır. Hekimin Malpraktis yapıp yapmadığı tartışma konusu değildir. Bunun dışında “bir organizasyon hatası var mı, tıbbi malzeme yeterli mi, hastane enfeksiyonu bulunup bulunmadığı, hekim gereğinden fazla yük içinde mi, uzman doktorun yapması gereken işi tıpta uzmanlık öğrencisi mi yaptı” gibi birçok konu gündeme gelir ve idari yargı hizmette kusur var mı buna bakar dedi.
“Hekimlerin defansif tıbba yönelmesi sağlık harcamalarını 14 kat artırıyor”
Amerika’da yayımlanan “ Sıfır Hata Teoremi” isimli bir makaleyi paylaşan Prof. Dr. Çınarlı, Bir Malpraktis davasının 1 milyon dolar olduğunu ancak ama bu tazminatı ödeme korkusuyla gereksiz BT, tomografi ve EMAR tetkiklere harcanan paranın 14 milyon dolar olduğunu söyledi. Aradaki farkın 14 kat olduğunu belirten Prof. Dr. Serkan Çınarlı “Biz hekime desek ki sen tedavini uygula, bir tazminat gelirse ben zararını karşılayacağım, sağlık sisteminde 14 kat kar elde edersiniz.” ifadelerini kullandı.
“İhtisas mahkemeleri bir ihtiyaçtır”
Malpraktis davalarından önce bu davalara nasıl gelmeyiz bunu konuşmalıyız ifadelerini kullanan Prof. Dr. Çınar, Malpraktis davalarının önüne geçmek için hekimlerin bu davalardan dışarı tutmalısı gerektiğini, yargı öncesi çözüm usullerine ve ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olduğunu söyledi ve bu noktadan şu an 20 yıl uzakta olunduğunu da sözlerine ekledi.
“Malpraktis konusunda mevzuat yetersiz”
Hekimler olarak hangi mevzuata göre mesleğimizi icra edeceklerini bilemediklerini ifade eden Prof. Dr. Sezgin Yılmaz “Şoförlerin, müteahhitlerin bile bir kanunu var ama bir cerrahın ehliyetini, yetkilerini ve çerçevesini belirleyen bir mevzuat şuanda yok. Elimizde çok az sayıda olan mevzuatlardan yaptığımız işin hukuka uygun olması için bir yol çiziyoruz" sözleri ile mevzuat yetersizliğine vurgu yaptı.
“Mevzuatın az olduğu yerde içtihat çok olur”
Mevzuatın az olduğu yerde içtihat çok olur ifadelerine yer veren Prof. Dr. Yılmaz, “Hekimlerin yaptıkları her tıbbi uygulamanın hukuki bir fiil olduğunun idrakında olması gerektiğini belirterek bu yüzden de her işlemin hukuka uygunluk koşullarını yerine getirmesi gerektiğini belirtti. Hasta ile hekimin her tedavide bir yola çıktığının farz edildiğini belirten Yılmaz bu yolculuğun pasaportunun da aydınlatılmış onam olduğunu kaydetti.
Akademik Akıl Youtube kanalına abone olmak için tıklayınız.
(Abone olduktan sonra çıkan zil işaretine tıklayarak bildirimleri açmayı unutmayınız)