Medimagazin logo

Doktor olma hayaliyle New York'a gitmişti, ama...

Tıp eğitimi almak için geldiği New York’ta geçirdiği rahatsızlığın ardından komaya giren 22 yaşındaki Türk öğrenci Mahmut Dinç, yaklaşık 10 aydır yoğun bakımda yaşam savaşı veriyor.
Kaynak: HÜRRİYET
Doktor olma hayaliyle New York'a gitmişti, ama...
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Doktor olma hayaliyle geldiği New York’ta geçirdiği baygınlık nedeniyle kaldırıldığı Mount Sinai Hastanesi’nde komaya giren ve yaşam destek ünitesine bağlı şekilde 6 ay geçiren Mahmut, nakledildiği Columbia Hastanesi’nde hayatta kalabilmek için mücadele ediyor. Doktorların tüm araştırmalarına rağmen teşhis edemediği hastalığın Mahmut’un beyin damarlarında daralmaya yol açtığı, ayrıca aralıklarla epilepsi krizleri geçirmesine neden olduğu belirtiliyor.

Oğullarının acı haberini aldıktan sonra ABD’ye gelen ve yaklaşık 10 aydır Mahmut ile hastanede yaşamaya başlayan anne Zeynep ve baba Yahya Dinç ise gözyaşları içinde çocuklarının iyileşeceği günü bekliyor. Bir yandan doktorlardan gelecek iyi haberleri bekleyen Dinç ailesi, diğer yandan tedavinin devamı için gereken hastane masraflarını ödeyebilmenin formülünü arıyor.

Ailenin açıklamasına göre, yaptıkları sayısız yardım talebi, şu ana kadar sadece Mahmut’un tedavisini yürütmeyi kabul eden Columbia Üniversitesi Pediatrik Epilepsi Direktörü Doç. Dr. Çiğdem İnan Akman ve Birleşmiş Milletler (BM) 70. Genel Kurul genel görüşmeleri nedeniyle eşi Başbakan Ahmet Davutoğlu ile New York'a Sare Davutoğlu’na ulaştı.

BAKIM EVİNE GÖNDERİLME TEKLİFİNİ 3 AY BOYUNCA REDDETTİK

Mahmut’u ziyaret etmek istediği öğrenilen Sare Davutoğlu’nun yoğun BM programı nedeniyle aile ile Türk heyetinin kaldığı New York Plaza Oteli’de görüştüğü öğrenildi. Sare Davutoğlu’nun yaklaşık 1,5 saat süren görüşme sırasında, “Önemli olan Mahmut’un sağlığına kavuşması. Doktorlarıyla da konuşup en uygun olan neyse onu yapmak en doğrusu”  dediği belirtildi.

Ailesi adına AA muhabirinin sorularını yanıtlayan anne Zeynep Dinç ise Mahmut’un yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Oğlum ABD’ye tıp okumak için geldi. Bir yıl dil okulunu bitirdikten sonra üniversitelere başvurdu. Üniversitelerden cevap beklerken Türkiye’ye gelmeyi, kabul aldıktan sonra ABD’ye geri dönmeyi planlıyordu. Bu planları yaptığımız dönemde 22 Aralık 2014 tarihinde kaldığı yurdun önünde baygınlık geçirerek şuuru kapalı bir şekilde ambulansla hastaneye kaldırılmış. Bize arkadaşlarından “oğlunuz komada” diye telefon geldi. Acil şekilde vize alarak ABD’ye geldik."

New York'a geldiklerinde oğullarının  Mount Sinai Hastanesi’nde yaşam destek ünitesine bağlı olarak yaşam mücadelesi verdiğini anlatan Dinç, "Tedavisi için ulaşabildiğimiz her yere e-mail göndererek yardım talep ettik. Kaldığı hastane ambulansla geldiği için yasal olarak ücret talep edemeyeceği Mahmut’a daha fazla bakamayacağını belirterek bakım evine göndermek istedi. Biz bu teklifi yaklaşık 3 ay boyunca reddettik” diye konuştu.

Zeynep Dinç, ailenin, Mount Sinai Hastanesi’nden bakım evine nakli kabul etmemesinden sonra Mahmut’un durumunun kötüye gitmeye başladığını aktardı ve “Bağışıklık sistemi çöken ve iç organları iflas etmeye başlayan oğlumun imdadına doktor Çiğdem İnan Akman yetişti ve Mahmut’un hastanelerine naklini sağladı” dedi.

"SESİMİZİ EN SON SARE HANIM DUYDU"

ABD’de sağlık hizmetlerinin çok pahalı olduğunu anımsatan ve Columbia Hastanesi’nin de masraflar için güvence talep ettiğini kaydeden Dinç, “Bu masrafları karşılayabilmek için elimizden geleni yaptık, ilgili herkese ulaşmayı denedik. Sesimizi en son Sare Hanım (Davutoğlu) duydu. Kendisi BM Genel Kurul görüşmeleri nedeniyle New York’a geldiği sırada yoğun gündemine rağmen bize ulaşarak 1,5 saatlik bir görüşme yaptı. Oğlumuzun durumu hakkında detaylı bilgi aldı. Mahmut’un sağlığına kavuşması için en iyisinin yapılması gerektiğini söyledi. Kendilerine teşekkür ediyoruz, minnettarız” şeklinde konuştu.

Anne Zeynep Dinç, şöyle devam etti:

“Mahmut çok iyi bir çocuk, çok iyi bir evlat, çok iyi bir öğrenci ve şimdi yaşam mücadelesi veriyor. Oğlum 10 aydır savaşıyor. Allah’a şükürler olsun ki güçlü bir bünyesi varmış, bu kadar direnebildi. Kızım da burada okuyor. Bütün bu mücadelenin içinde okuluna devam etmeye çalışıyor. Onlarla gurur duyuyorum."

Oğlunun tedavisinin iyiye gittiğini belirten Dinç, "Umuyorum ki devletimizin desteği ile tedavisi burada devam edecek. Doktorları tarafından Türkiye’ye nakli riskli bulunuyor. Yaklaşık 10 aydır gözlerini açamayan oğlum bu hastanede gözlerini açmaya başladı. Daha önce tamamen yaşam destek ünitesine bağlıyken şimdi nefesini kendisi almaya başladı. Bu demek oluyor ki iyileşiyor. Bu yüzden tedavi ve bakımının değişmemesi gerekiyor. Biz de tedavisine burada devam edilmesini istiyoruz" ifadesini kullandı.

TEDAVİYE CEVAP VERMEYE BAŞLADI

Mahmut’un tedavisini yaklaşık 4 aydır sürdüren Doç. Dr. Çiğdem İnan Akman ise hastalıkla ilgili henüz bir tanı konulamadığını belirtti. Hastalığın teşhisi için çalışmaların yoğun biçimde devam ettiğini söyleyen Akman, Mahmut’un Columbia Üniversitesi Hastanesi’ne gelmeden önceki durumunu, “2014 yılının aralık ayına kadar Mahmut'un hiçbir hastalığı yokken bir anda epilepsi nöbetleri geçirmeye başlıyor. Yine bir nöbet sırasında baygınlık geçirerek hastaneye kaldırılan Mahmut’un durumu kötüye gidiyor ve hastamız yattığı ilk hastanede yaklaşık 6 ay yaşam destek ünitesine bağlı kalıyor” şeklinde özetledi.

Mahmut’un Columbia Üniversitesi Hastanesine geldiğinde komada olduğunu açıklayan Akman, “Hiçbir uyarıya cevap vermiyordu ve sürekli nöbet geçiriyordu. Durumu ciddi olduğu için agresif ve her türlü ihtimali düşünerek çok yönlü tedavi uyguladık” diye konuştu.

Akman, yaptıkları tetkiklerde hastanın damarlarında daralma tespit ettiklerini söyledi ve şunları kaydetti:

“Beyin damarlarında tespit ettiğimiz daralma bizi genel adıyla ‘Vaskülit’ dediğimiz hastalığa yönlendirdi. Tedaviyi bu noktadan yola çıkarak başlattık. Olası hastalıklar doğrultusunda tedavimizi yürütürken, aynı zamanda bağışıklık sistemini yeniden canlandırmaya ve devam eden sara nöbetlerini engellemeye çalışıyoruz. Hareketsiz kalan kas yapısını da korumak için fizyoterapi uyguluyoruz.”

Hastasının tedavi sonrası gelişiminin olumlu yönde ilerlediğini dile getiren Akman, “Yoğun bir şekilde süren tedavimize Mahmut ikinci haftadan itibaren olumlu cevap vermeye başladı. Önce cihaz yardımı olmaksızın nefes almaya başlayan hastamız daha sonra gözlerini hareket ettirdi. Hatta ailesi son olarak Mahmut'un gülme, ağlama gibi tepkiler verdiğini, hatta gözünü istenen yöne çevirme gibi istemli hareketler yapmaya başladığını tespit etti" dedi.

Kesin teşhisin konulamamasının tedaviyi zorlaştırdığını belirten Akman, şöyle konuştu:

"İlk geldiği günlerde yapılan manyetik rezonans görüntüleme ile son yapılanı karşılaştırdığımızda beyin damarlarında düzelme olduğunu gözlemledik. Özellikle son iki haftada Mahmut daha sık nöbet geçirmeye başladı. Bu nöbetlerin muhtemelen beynin hasar gören noktalarındaki sinir hücrelerinin beklenmeyen tepkilerinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Bu nöbetleri ilaçlarla kontrol altında almaya çalışacağız. İlaçlarında değişiklik yapmamız gerekecek ve bir simülatör kullanarak bu nöbetlere müdahale etmeyi deneyeceğiz. Öte yandan hastalığın teşhis edilebilmesi için diğer hastane ile ortak yürüttüğümüz patolojik çalışma devam ediyor. Kesin teşhis koyulamaması tedaviyi zorlaştırıyor. Mahmut’un tedavi sürecinde meydana gelen enfeksiyonlar ile sara nöbetleriyle mücadele ve rehabilitasyon çok önem arz ediyor. Hastanemizde geçen dönemde Mahmut’taki gelişme bizi çok umutlandırdı. Uzun da sürse hastamızın iyileşeceğine inanıyoruz.”

doktor
olma
hayaliyle
new
york'a
gitmişti
ama...
Yorum (12)
tahir akatay
Eğer Ülkemizde Tıp fakültesi kazanmak bu kadar zor olmasaydı belki de oraya gitmesine gerek kalmayacaktı.Ben lys sınavına bu 3.defa gireceğim ve son sınavımda türkiyede 45bininci oldum ve biyolojim çok iyi olmasına rağmen tıp fakültesine yerleşemedim,çok daha sıkı çalışıyorum ancak olmuyor.Tıp fakültesi üniversite kontenjanları neden biraz daha arttırılmıyor yök bunu neden bu hale getirmiştir.Tıp hekimi ihtiyacı çok fazlayken neden kontenjanlar arttılmıyor
0
Cevapla
Gayya kuyusu
Tahir 45.000. öğrenci tıp fakültesinde okumayı haketmiyor, ondandır...
0
Cevapla
murat 124
tahir akatay (öğrenci) yahu neden ugrastin ki o kadar..kktc ye olmadi iraga suriyeye filan gidip orada hala kalmissa muhtar kilikli bir yetkiliden he babo bizim vatandastir diye kagit getirseydin -yeminli cevirmenden de onaylattirirdin- 50 60 netle tibba yerlesirdin..en guzeli de bitirdikten sonra uzmanligini da yine ayni trajik puanlarla istedigin yerde yapardin..simdi sıkı dur esas bombayi patlatiyorum..mezun olduktan sonra mecburi hizmet yapma geregi kalmadan istedigin ozel hastanede de kadro kisitlamasina maruz kalmadan calisabiliyorsun..baska da dunyada bu kadar yabanci hayrani hadi utanmayalim kiyakcisi kendi halkina da zorluk cikartan duzenleme sanirim yoktur..
0
Cevapla
Uzm dr
Sevgili öğrenci kardeş yorumunu okudum ve çocukluğuna veriyorum. Dünyanın her yerinde tıp fakültesi en yüksek puanlarla çok az kontenjanlarla öğrenci alır. Amaç eniyi öğrenciyi seçmektir. Bence ilk 10000 dışında tıp fakültesi boş kalsa bile öğrenci almamalıdır. Her kasabaya tıp fakültesi kurarak, hocasız sınıflara senin gibi 45bininci öğrenci alınırsa ne mezun olan hekimden , ne hastadan ne sistemden hayır gelir. Olmuyorsa zorlama bnce zaten bu ülkede domtor olmak akıl işi değildir.
0
Cevapla
hekim
ABD de tip egitimi almak cok zordur ve cok pahalidir, helede bir yabanci icin. Keske bosuna kendini harap etmeseydi. Turkiye'de yuzlerce tip fakultesinde sansini deneseydi. Yinede Allah sifa versin en kisa zamanda.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir