Asistan doktorların mesaide daha az vakit geçirerek uykuya daha fazla zaman ayırmalarının tıbbi hata sayısını azaltması beklenir. Fakat yakın tarihli bir araştırma, durumun böyle olmadığını gösteriyor. Peki, yanlış olan ne?
Amerika Birleşik Devletleri’nde 2001’den bu yana ilk yıl asistanlarının kesintisiz çalışma saatlerini sınırlandıran düzenleme, eğitim alanların hastanede geçirdiği nöbet süresini 24 saatten 16 saate indirdi. Çalışmalar, aşırı uzun vardiyaların halsizliğe ve strese yol açarak sadece öğrenme sürecini değil, doktorların hastalara sundukları bakımı da zorlaştırdığını göstermişti.
Ayrıca, bu tüketici düzenin yüksek maliyetinin trajik örnekleri de vardı. 1984’te 18 yaşındaki Libby Zion, New York’taki bir hastaneye ateş ve nöbetle başvurmuştu. Hasta ajite olup kooperasyonunu kaybedince, asistan doktorlar opiadlar ve hareket kısıtlayıcı bağlarla bağlanması talimatı vermiş, diğer hastalarla meşgul olurken Zion’u yeniden değerlendirmemişlerdi. Saatler sonra Zion’un ateşi 41,5 dereceye çıkmış, kardiyak arrest gelişmiş ve hasta kaybedilmişti. Bu vaka, eğitim altındaki doktorların üzerindeki baskıyı göz önüne sermiş ve asistanların eğitim yöntemlerinde bir reforma ihtiyaç olduğunu göstermişti. 1987’de New York Eyalet Komisyonu, eğitim alan doktorların hastanede geçirebilecekleri süreyi haftada 80 saatle sınırlamıştı. Bu, o zamanki 36 saatlik vardiyalarla yürütülen haftalık 100 saatin altında bir rakamdı. 2003’te Tıp Eğitimi Mezunları Akreditasyon Konseyi, eğitim alanların 24 saatten fazla sürekli çalışmamalarını zorunlu tuttu.
Hata sayısı azalmadı
2001’de bu süreler daha da kısaltıldı, fakat “JAMA Internal Medicine”de yayımlanan son çalışmaya göre, bu yeni düzende çalışan doktorlar daha çok hata, yine yetersiz uyku ve depresyon semptomları bildiriyorlar.
On ikiden fazla hastaneden 2 bin 300 doktoru kapsayan araştırmada, araştırmacılar 2001’deki saat sınırından önce çalışan hekimler ile yeni düzende çalışan hekimleri üç aylık dönem için karşılaştırdılar. Eski grup, dört gecede bir 30 saatlik nöbete girerken, yeni grup 16 saati aşmayan vardiyalar halinde çalışıyordu. Araştırmacılar, doktorların kendilerini değerlendirdikleri verileri nöbet saatleri, uyku saatleri, depresyon semptomları, iyi hissetme ve asistanlığın ilk yılının üçüncü, altıncı, dokuzuncu ve 12. aylarındaki tıbbi hatalar yönünden bir araya getirdiler.
Mevcut çalışma kurallarına göre çalışan asistanların hastanede daha az vakit geçirmelerine rağmen, eski kurala göre çalışan asistanlardan daha fazla uyumadıkları ve depresyon riskinin de öncesinde olduğu gibi yüzde 20 olduğu tespit edildi. Tıbbi hataların sayısı ise bildirdiklerine göre eski uzmanlık öğrencilerine göre daha yüksekti. Eski grupta tıbbi hata oranı yüzde 19,9 iken, yeni kurallara göre çalışanlarda bu oran yüzde 23,3 olarak bulundu.
Çalışmanın yazarlarından Michigan Üniversitesinden Psikiyatrist Dr. Srjian Sen, bunun yüzde 15-20 arası bir artışa denk geldiğini, çalışma saatlerinin azaltılma amacının tıbbi hata oranını azaltmak olduğu düşünüldüğünde sonucun dramatik olduğunu söylüyor.
İşler sıkıştırıldığı için hata riski arttı
Daha az çalışma saati nasıl daha fazla hataya yol açabilir ki? İlk olarak, asistanlar eskisi kadar çok uzun süreli çalışmasalar da, eski öğrencilerin yaptığı vaka sayısı kadar vaka yapmalarının beklendiğini ve bu işleri yapmak için daha az saatleri olduğunu bildiriyorlar.
Çalışmanın yazarlarına göre bu, işlerin sıkıştırılmasına neden oluyor ve hata riskini arttırıyor. Asistanlar hastalarla ilgili kararları vermek ve bu kararları kontrol etmek için yeterli vakte sahip değiller. İlave olarak, yeni çalışma saatlerinin getirdiği iş gücü gereksinimi pek çok hastanede karşılanmadığından, aynı iş yükünü daha kısa zamanda sonuçlandırma mecburiyeti oluşuyor.
Birçok eğitim programında çalışma saatlerindeki anlamlı azalma, iş gücü artırımı ile dengeleniyor. Bazı programlar bu iş kaybını telafi etmek için çeşitli yollara başvursa da, sonuçta asistanlar aynı iş yükünü veya az hafiflemiş iş yükünü karşılayabilmek için 20 saat daha az vakte sahipler.
Bir başka hata kaynağı ise vardiya değişiminde bir asistanın hastasını bir başka asistana devretmesi. Çalışma saati azaldığı için devir sayısı da artıyor. Bir hekim ne zaman hastasını bir başka doktora devretse, potansiyel komplikasyonlar açısından hata riski ortaya çıkıyor. Kısa vardiyalar potansiyel olarak daha tehlikeli hasta devirleri anlamına geliyor.
Asistanlar için en iyi eğitim ortamını sağlayan insani çalışma şartları ile hasta bakımında en iyi kaliteyi sağlama arasındaki doğru dengeyi yakalamak amacıyla çalışmalar hâlâ devam ediyor. Bu konuda yapılması gereken pek çok araştırma var.