Hisar Intercontinental Hospital Psikoloji Bölümünden Uzman Psikolog Gülşah Yahşi, yaptığı yazılı açıklamada, panik atağın bir kaygı bozukluğu olduğunu ve kişinin bu süreçte sıkıntısını ve huzursuzluğunu kontrol edemediğini belirterek, çocuklukta yaşanan bir ayrılığın veya aile üyelerinden birinin kaybının panik atağı tetikleyen durumlar olduğunun, yapılan çalışmalarda ortaya çıktığıtığını ifade etti.
Yahşi, bunun yanı sıra genel olarak evhamlı, endişeli yapıya sahip kişilerin panik atağı yaşayan gruba girdiklerini vurgulayarak, "Panik atak genelde aniden ortaya çıkar. Atağı yaşayan kişilerde, ataklar sırasında zarar göreceği inancı fazlasıyla görülür. Aslında atak yaşayıp da biyolojik anlamda zarar gören kimse yoktur. Panik ataktan dolayı insanlar bayılmaz ya da ölmezler. Panik, anksiyetenin bir türüdür. Hepimizin panik atak yaşama ihtimali vardır" görüşlerini bildirdi.
Gülşah Yahşi, yaşanmış olumsuz bir olayın duyulması, kişide kendisinin de olumsuz şeyler yaşayacağına dair endişesini artırabileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Yakın zamanda çevresinde bir hastalık ya da kayıp yaşayan kişilerde bu rahatsızlık tetiklenebilir. Bedensel işaretlerin bir felaketin habercisi olarak yorumlanması, kişinin tekrarlayan panik nöbetleri yaşamasına sebep olabilir. Kişiden kişiye değişmekle birlikte, panik nöbetler sırasında yaşanan belirtiler olarak, kişiyi fazlaca rahatsız edecek derecede nefesin tıkanıyor gibi olması, göğüs ağrısı, çarpıntı, halsizlik, elin ayağın titremesi, ateş basması ya da ürperme, terleme, elin ayağın uyuşması, baş dönmesi, baygınlık hissi gibi durumlar sayılabilir. Panik atak yaşanan bir duruma özgüyse, yani o an şartların getirdiği bir tehlike düşüncesiyle beraber gelen bir ataksa, bir kez yaşanan ve tekrarı olmayan bir atak olabilir, böylece tedavi gerektirmeyebilir. Ancak herhangi bir duruma bağlı olmaksızın ortaya çıkan panik ataklar çoğunlukla tedavi gerektirir, çünkü kişinin yaşam kalitesini ciddi anlamda bozabilen bir sorun olarak karşımıza çıkar. İnsanların yüzde 10'u en az bir kez panik atak geçirir, bunların yüzde 3'ü tekrarlayan şekildedir."
Tedavide ilaç da psikoterapi de mümkün
Yahşi, ataklardan sonra kişinin kendi bedenine olan dikkatinin arttığını, dikkatin bedende yoğunlaşmış olmasının da bedende gerçekleşen en ufak bir değişikliği bile olumsuz yorumlamaya doğru gideceğini ve gerçek bir fizyolojik rahatsızlık olduğu inancının kuvvetleneceğini ifade ederek, panik atak yaşayan kişilerin, genelde ataklardan korunmak için birtakım davranışlar geliştirdiğini, bu nedenle kişinin farkında olmadan yaşamını kısıtladığını ve zorlaştırdığını vurguladı.
Aslında panik atağı yaşayan kişi atak yaşadığı durumların ne kadar üstüne giderse hastalık da o kadar küçülür. Psikoterapiye iyi yanıt veren bu rahatsızlığın tedavisi bir yana, bu rahatsızlığı yaşayan kişi, ataklarından dolayı kaçındığı davranışları belirleyip, yaşamını kısıtlayan şeylerin üstüne giderse bu hastalığı bir nebze hafifletebilir" ifadelerini kullananan Yahşi, yapılan bilimsel çalışmaların bu rahatsızlığın ilaca da psikoterapiye de iyi yanıt verdiğini gösterdiğini, kişinin ihtiyaçları ve isteği doğrultusunda ilaçlı ya da ilaçsız tedavilerin mümkün olabildiğini kaydetti.