Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı Dr. Özcan Memiş, güneş altında uzun süre ve korunmasız bir şekilde kalan kişilerin cilt kanserinden güneş yanıklarına, lekelerden erken yaşlanmaya kadar pek çok sorunlarının ortaya çıkabileceği uyarısında bulundu.
Bronzlaşmanın derinin kendini koruma yöntemi olduğunu belirten Dr. Memiş, "Deri ne kadar bronz ise o kadar hasar almış demektir" dedi.
Güneş altında kalacaklara önemli uyarılarda bulunan Dr. Memiş, kişinin deri kanserine yakalanma riskine yaşam boyu maruz kaldığı kümülatif güneş ışını miktarı ile ilişkili olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Özellikle foto yaşlanmaya ve önemli bir sağlık problemi haline gelen deri kanserlerine yol açması nedeniyle güneşten korunmanın gerekliliği tartışılmaz olarak kabul edilmektedir. Kişilerdeki ilk hasarlanma belirtisi deride gözlenen eritemdir.
Eritem derinin korunma faktörlerinin yetersizliğinin belirleyicisidir. Eritem gelişmesi derinin hasarlanmaya açık olduğunu gösterir. Bronzlaşma kişinin hasara karşı korunma cevabından başka bir şey değildir, yani sağlıklı bronzlaşma diye bir şey yoktur. Güneşsiz bronzlaşma sağlayan ürünler, sprey ve losyonlar derinin üst tabakasındaki aminoasitleri bağlar ve bronz renk oluştururlar, ultraviyole koruması sağlamazlar."
BRONZ BİR CİLT SİZE ÇOK GÜZEL VE ÇEKİCİ GELEBİLİR
Dr. Memiş, bronz bir cildin kişiyi güzel ve çekici gösterebileceğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Ancak, güneşe maruz kalındığında deri kendini korumak için melanositlerini ve içindeki pigment hücrelerini büyüterek kendini korumaya çalışır. Sonuç olarak bronzlaşma derinin kendini koruma yöntemidir.
Deri ne kadar bronz ise o kadar hasar almış demektir."
Güneş ışınlarının deri üzerinde akut ve kronik biyolojik değişikliklere yol açtığını anlatan Memiş, şunları söyledi: "Akut dönemde güneş yanığı, immünolojik değişiklikler, pigmentasyon ve deri kalınlaşması, kronik dönemde ise deri yaşlanması ve kanserleşme gibi önemli yan etkilere neden olur. Akut etkilerden en önemlisi güneş yanığı olup akut ve aşırı ultraviyole ışın teması sonucu yaklaşık ilk 2-6 saat içinde başlayıp maksimuma ulaşan ağrı ve inflamasyonla karakterize bir tablodur.
Güneş ışınlarının en önemli kronik etkisi deri kanserleri olup özellikle ağrılı, su dolu kabarcıklarla seyreden güneş yanıkları ve çocukluk çağında güneş ışınlarına fazlaca maruz kalmak, ileri yaşlarda deri kanserlerinin en tehlikelilerinden olan malign melanoma riskini artırmaktadır. Cilt kanserleri, uzun süre korunmasız güneşe maruz kalınması sonucu ortaya çıkmaktadır. Açık tenli kişilerde ve açık ortamda çalışan kişilerde daha fazla görülür. Ayrıca, vücutta çok sayıda ben bulunması, ailede daha önce geçirilmiş bir cilt kanseri öyküsünün bulunması da kanserin oluşma riskini artıran faktörler arasında yer almaktadır."
Güneş ışınlarının hem derinin hücre yapısını bozarak hem de bağışıklık sisteminin gücünü azaltarak kanser gelişmesine yol açacağına dikkat çeken Dr. Memiş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bazı kişiler güneş ışınlarına daha duyarlıdır. Açık tenliler, renkli gözlüler ve kızıl sarı saçlılar deri kanseri açısından daha çok risk taşır. Çiftçiler ve balıkçılar gibi açık arazide çalışan kişiler güneş ışınlarına daha uzun süre maruz kalacağından, bu meslek gurubunda risk artmaktadır. Bir kişinin hayat boyu toplam güneşe maruziyetinin yüzde 80'inin hayatın ilk 20 yılında olduğu tahmin edilmektedir. Deri kanserlerinin yüzde 90'ı aşırı güneşe maruz kalmış vücut bölgelerinde oluşur. Yüz, boyun, kulak, el, alt dudak ve kollar en sık görülen bölgelerdir."