Moleküler Biyoloji ve Genetik Uzmanı ve Bilkent Üniversitesi Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Urartu Şeker, Omicron ile pandeminin sonu gelmiş gibi davranmak için henüz erken olduğunu, kişisel önlemlere dikkat etmeye devam ederek mümkün olduğunca virüsle enfekte olmaktan kaçınmak gerektiğini söyledi. Omicron'un sanıldığı gibi virüsün ilk mutasyonlarından Alfa ya da Delta varyantı ile aynı koldan gelmediğinin gösterildiğini de söyleyen Doç. Dr. Şeker, bu nedenle Omicron'a bağlı yeni bir varyant ortaya çıkmasının çok yüksek bir ihtimal olduğuna işaret etti. Yeni ortaya çıkacak varyantın sonuçlarının da iyi mi kötü mü olacağının, şimdiden kestirilemeyeceğini söyledi.
"Alfa, beta ve delta aynı soydan geliyordu"
Doç. Dr. Şeker, "Omicron varyantının çıkışına baktığımız zaman gördüğümüz şey şu: Normalde virüsün geriye dönük evrimine bakıyoruz, çalışmalarda gösterilen şey, virüs ne kadar çok pasajlanırsa yani bulaşma alanından başka bulaşma alanlarına ne kadar çok geçme imkanı bulursa, o kadar farklı mutasyonlar geçiriyor biyolojik mekanizmaları gereğince. Bu şekilde, ilk olarak Alfa varyantı çıkmıştı İngiltere'de. Bu belirlendikten sonra virüsün bulaşıcılığı daha da arttı. Önce Beta (Güney Afrika'da) ve sonrasında Delta (Hindistan) ortaya çıktı. Bunlarda ilginç olan şey, bir şekilde bunlar (genetik soy olarak) birbirleriyle bağlantılıydı. Aynı soydan geliyor gibi gözüküyorlardı. Aynı soydan geliyor demek, benzer bireyler arasında, A bireyinden B, C bireyine geçtikçe farklı farklı mutasyonlar süreç içerisinde birikmiş" dedi.
"Diğerlerinde olmayan çok farklı mutasyonlar var"
Ancak en son rapor edilen ve bütün dünyada yayılan Omicron varyantındaki durumun çok daha farklı olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Şeker, şu bilgileri vererek sözlerini sürdürdü: "Bu açıdan Omicron'da farklı bir durum olduğunu görüyoruz. Alfa, Beta, Delta ve hatta Gama (Brezilya varyantı) çok yakın akrabayken; Omicron nispeten biraz daha uzak bir akraba gibi görünüyor. Buradaki teorilerden bir tanesi, Omicron'un aslında aşısız bir birey üzerinde hatta muhtemelen immünolojik olarak bazı sıkıntıları olan bir bireyde çoğaldığı, belki de buradan da bir hayvan rezervuarına gidip oradan tekrar bulaştığı ihtimali. Çünkü Omicron üzerindeki mutasyonların bir kısmı, daha önceki varyantlarda yok. Daha önceki varyantlarda mutasyon sayısı çok daha az, ayrıca Omicron üzerinde diğerlerinde olmayan çok farklı mutasyonlar var. Bu da bu görüşü açıkçası güçlendiriyor"
"Bir sonraki adımını kestiremeyiz"
Omicron'un Delta'dan evrimleşmediği ve ayrıca bir koldan geldiği için bir sonraki adımının ne olacağının bilinmediğini söyleyen Doç. Dr. Şeker, bu nedenle bir sonraki adımda "Daha da güçsüz bir varyant ortaya çıkacak" şeklinde bir beklenti oluşması için şu an erken olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle noktaladı: "Ne olacağını bilmiyoruz. Omicron'u Wuhan'ın Alfa'sı gibi düşünebiliriz aslında. Ondan sonra yeni bir mutasyon oluşur mu? Çok büyük ihtimalle oluşacak. Çünkü bulaşı durdurmadığımız sürece varyant oluşumunu engellemenin bir yolu yok. Oluşan varyantların sonucu nasıl olacak? Onu da şu an bilmiyoruz. Bu nedenle Omicron bu pandeminin sonunu getirecek demek için hala çok erken. Omicron ile ilgili gösterilen iyi datalardan bir tanesi de akciğer hücrelerini enfekte edemediği ile ilgili. Ama çok hızlı yayıldığını biliyoruz. Çok hızlı enfeksiyon yaratıyor. Bu da virüs için bazı avantajlar yaratıyor. O yüzden de muhtemelen devam edecek bir süreç olacak. Yeni bir varyant çıkmayacak anlamına gelmiyor. Aksine şu anda pek çok önlemin gevşetilmesi ile beraber özellikle çalışma hayatının devamlılığı, eğitimin sürekliliğinin sağlanması için, bir de insanların psikolojik olarak pandeminin yükünü kaldıramayacak duruma gelmeleri eklendiğinde kişisel önlemlere daha az dikkat eder olduk. Bu da belki de kliniği bakımından çok daha kötü sonuçlara neden olan yeni bir varyant gelme riskini de doğuruyor. O yüzden risk almadan, maske, mesafe ve aşılanmaya dikkat ederek yaşamı sürdürmek gerekiyor. Ayrıca sadece biz değil tüm dünyada bununla ilgili politika oluşturulması, aşılanma oranının tüm nüfusta bir an önce yüzde 70-80'lere çıkarılması gerekiyor."