Medimagazin logo

Sağlıkta dönüşüm sancısı

ZAMAN'dan Bülent Korucu'nun yazısı...
Sağlıkta dönüşüm sancısı
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Sağlık, bütün dünyada gündemin üst sıralarında yer alır. Siyasetçilerin vaatleri arasında hatırı sayılır yekûn tutar. AK Parti hükümetlerinin icraat sütununa yazarak oy topladığı alanlardan biri sağlık.

Sağlıkta dönüşüm projesinin üçüncü dönemde alınan rekor oyda önemli payı var. Fakat bakanlıkla sektör arasındaki iletişim sorunları bir türlü çözülemiyor. Bunda meslek örgütlerinde belli siyasi görüş sahiplerinin ağırlıkta olmasının etkisi var. Bakanlığın kendisine güveni ve muhaliflerin bu güvene haklılık kazandıran hazırlıksızlığı da kopukluğu ziyadeleştiriyor. Siyasi muhalefet politika üretmek şöyle dursun konuşma ihtiyacı dahi duymuyor. Sektörden gelen muhalefet ise cılız kalıyor. Türk Tabipler Birliği'nin, ücretsiz sağlık hizmetiyle ilgili birkaç sloganı dışında akılda kalan icraatı yok. Üniversiteler, konuya vatandaş açısından yaklaşmıyor, zarar kendilerine dokunduğunda ses veriyor. Daha ucuz, kolay ulaşılabilir ve kaliteli sağlık hizmeti konusunda sadece bakanlık fikir üretiyor. Ve bakanlık maçı her halükârda kazanıyor. Bazı maçlar 'yarım-sıfır, bazıları ise açık farkla' bitiyor.

Son günlerin sıcak mevzuu tam gün uygulaması tartışmasında muhalifler yine çok zayıf argümanlarla ortaya çıkıyor. Ama bu sefer sıkıntı daha fazla hissedilecek. Şimdi hem nalına hem mıhına vurarak meseleyi analiz etmeye çalışalım. Bakanlığın hatası öncelikle iletişim dilinde. Meseleyi illa rant ve para eksenine oturtmak doğru değil. Rencide edici üslup belki uygulamayı destekleyebilecekleri de itiyor. İkinci hata keyfiyet kemiyet tercihinde. Bakanlık biraz da siyasi davranarak büyük kalabalığı dikkate alıyor. Birinci kademe sağlık hizmeti veren ve alan için üretilen çözümler başarılı. Benim gibi yıllarca sigorta primi ödemiş binlerce insan AK Parti'yle birlikte tedavi ve ilaç imkânlarıyla tanıştı. Fakat olay, ekstra uzmanlık isteyen ve en riskli alanı oluşturan azınlıkta kopuyor. Grip için hastaneye giden hasta ve onu tedavi eden doktor yüzde 90'ı oluşturuyor ve onlar mutlu. Ama yüzde 10'luk ağır vakalar ve bunları tedavi edenler açısından aynı şeyi söyleyemeyiz. En azından tedavi edenler mutsuz ve bu mutsuzluğu hastaya yansıtmamaları pek mümkün görünmüyor. O halde toptancı yaklaşımlar yerine lokal alternatifler üzerine çalışılmalı. 10 bin üniversite hocasından sadece 600'ü uygulamadan rahatsız ise bu, istatistik açısından tahammül edilebilir bir rakamdır. Ama o 600 kişi belli önemli hastalıklarda neredeyse tekel konumundaysa durum değişir. Riskli vakalara bakan doktorlara, sigorta primi gibi maliyetleri yansıtırken bonkör davranıp, nimette eşitlikçi olmak da ayrı bir çelişki. Doktor yetiştiren doktora yani hocaya farklı muamele de adaletsizlik olmaz. Aynı matematik ve istatistik yaklaşımı Sosyal Güvenlik Kurumu'nda da mevcut. 'Çok yapılan ameliyatın fiyatını düşür, istismarı önle' mantığı her zaman doğru sonuç vermiyor. İstismarları önlemenin yegâne yolu denetim. Zira söz konusu ameliyatı gerektiğinde bile yapmamak ya da yanına bonus operasyonlar ekleyerek 'maliyeti kurtarmak' yoluna gidilebiliyor. Bakanlığın, sağlık hizmetlerini dönüştürmek istediği noktayı da gözden geçirmesi gerekiyor. Hizmet alanla üreteni ayırmak önemli bir adımdı. SGK, devrim niteliğinde ve yapılamaz denilenin başarılmasıydı. Şimdi atılan adımlar sanki devletleşme ve kitleşme izleri taşıyor. Devlet hastanelerinde danışma görevlisiyle muhatap olup bunu özel hastanelerdekiyle karşılaştırırsanız ne demek istediğim anlaşılır. Avrupa'daki sağlık hizmetlerinde devlet ağırlığı bizi yanıltmasın. Oradaki devletle bizdeki hâlâ çok farklı.

Gelelim mıha! Başta üniversite olmak üzere sağlık sektörü hep reaksiyoner kalıyor. Yapılmak istenene tepki veriyor ama ne yapılması gerektiği konusunda dersini yeterince çalışmıyor. Türkiye'nin tıkanmış ve soğuk savaş döneminden kalmış devlet yapısı içinde en katı katman sağlık idi. Bakan Recep Akdağ, komplikasyonları da göze alarak bu yaraya neşter vurdu. Vatandaşın bu hizmeti ucuz, kolay ve kaliteli biçimde alması üzerine düşünmeyen sağlık camiası, reaksiyoner tepkilerin ötesine gidemiyor. Bu da dersini iyi çalışan bakanlığın, hatalı olduğu noktalarda bile doğruyu yaptığı algısına yol açıyor. Camia sadece kendine dokunan meselelerde ses çıkardığı için kamuoyu desteği almakta da zorlanıyor. Mesela eski YÖK yıllarca AK Parti yönetiminin ekmeğine yağ sürmemek için tıp fakültelerine kontenjan artışı vermedi. Üçte bir oranında personel açığı ile çalışan sektör başarılı olabilir mi? Ne üniversite ne de meslek örgütlerinden itiraz yükselmedi. Bakanlık iletişim kanallarını gözden geçirirse ve camia fikir üretmeye başlarsa hem onlar hem vatandaş kazanacak.

sağlıkta
dönüşüm
sancısı
Yorum (13)
a.s
Sayın bület kurucu olaya sadece kemiyet(sayı) olarak bakılamayacağı keyfiyetinde (kalite) çok önemli olduğunu verguladığınız için teşekkür ederim. tek bir noktaya itirazım var oda devlet hastanelerinde de çok önemli oranda hakkı yenen ve mutsuz hekim kesimi var.
0
Cevapla
SK
Siparis bir yazi daha.Hekimlerden hicbir oneri gelmemismis.Dinleyen var da.Bakanligin su basit seyi anlamamasi ilginc,ZORLA GUZELLIK OLMAZ...
0
Cevapla
Dr Hakan
Evet Zaman Gazetesi yandaş medyadan olmasına rağmen objektif bir yazı yayınlamış. Gerçekten en önemli problem "iletişim". Ama bu iletişim kopukluğunun nedeni Sağlık Bakanı. Karşısındaki 110 bin doktorla muhatap olmaması. Cuma akşam 16 da aniden yayınlanan KHK'ler, genelgeler ve nerdeyse tüm muayenehaneler kapanmasına rağmen bozuk plak gibi sürekli "vatandaşın nenesini sırtında muayenehaneye taşıtmam" masalını tekrarlaması, özellikli vakalar yapılmayınca bunun sebenini araştırıp yapılması için gerekli düzenlemeleri yapacağına ipleri iyice kopararak "hastaları yurt dışına götürme" olayı bunun en güzel göstergesi. Sağlık Bakanı burada olayı "kişiselleştirdi" ve çözümsüz bir noktaya getirdi. Sayın Bülent Korucu'nun dediği gibi biz bu kadar külfeti çektiğimiz için ufak bir ayrıcalık ve biraz da iletişim bekliyoruz. Bundan sonrası Sağlık Bakanı'na bağlı isterse problemi çözer, istemezse herkes kendi yoluna gider. Bizim de bu saatten sonra devlete, çalışmaya hiç ihtiyacımız yok...
0
Cevapla
m.y.
Allah aşkına doğru düzgün hastanesi ve öğretim görevlisi bile olmayan tıp fakültesi kurup doktor yetiştireceğinize hiç yetiştirmeyin daha iyi. yarım doktor insanı candan eder bunun kokusu da yıllar sonra hissedilecek söylemesi bizden...
0
Cevapla
mir
sayın bülent bey avrupadaki sağlık hizmeti ile ülkemizin karşılaştırmasını kendince birkaç cümlede geçiştirmiş ve ülkemizi küçümsemiş acaba gerçekten de bilgisi olduğu için mi yoksa tahmini bir yorum mu anlamadım doğrusu... acaba sosyal haklar ve yaşam standartları açısından avrupadaki meslektaşlarımızla biz türkiyede çalışan hekimler arasında bir karşılaştırma yapabilir mi ancak kulaktan dolma değil akademik bir çalışma sonucu bir karşılaştırma ve yorum ile. göz önündeki öne çıkan birkaç doktorun hayat standartı ile tüm doktorlara genelleme yapmamak şartı ile...
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir