Türkiye’de sağlık sisteminde devrim niteliğinde değişiklikler yapan ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ 2004’te başladı. Atılan adımlarla 2003’te sağlık hizmetlerinden memnun olanların oranı yüzde 40 iken 2010’da yüzde 73’e ulaştı.
Sosyal güvenlik kapsamındaki nüfus yüzde 25 arttı, yeşil kartların da katkısıyla nüfusun neredeyse tamamı sosyal güvenceye kavuştu.
Ancak bu olumlu adımlar sosyal güvenlik harcamalarını da patlattı. Sağlık harcamaları 45 milyar liraya çıkarken ilaç harcamaları ise 5.2 milyar TL’den 16 milyar TL’ye ulaştı. Harcamaların yüzde 10’una yakınını ilaç harcamaları oluşturdu.
Şimdi akıllı ilaç politikaları, ilaç fiyatlandırmada değişiklikler gibi önlem arayışı sürüyor. SGK ile eczacılar arasında süren ve dün anlaşmayla sonuçlanan kavganın kaynağı da işte artan bu harcamalar...
Aslında OECD ülkelerine bakıldığında sağlık harcamaları konusunda Türkiye hala çok gerilerde. Doğum-ölüm oranları, ilaç tüketimi gibi verilere bakıldığında daha gidilecek çok yol var.
Halkın kaliteli ve sürdürülebilir bir sağlık sistemine kavuşması için ne yapılmalı?
Hastadan eczacıya, ilaç endüstrisinden kamuya bu sorunun muhatabı çok. İlaç üreticileri de bunlardan biri...
Türkiye’de eşdeğer ilaç üreten yerli ilaç üreticilerini bir araya getiren bir örgüt var. İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası. 13’ü yabancı, 49 üretim tesisinde 30 bin çalışanı olan ve yılda 6 bin ürün üreten bir ilaç endüstrisinin önemli aktörlerinden biri.
Sağlıkta dönüşümün maliyetini sırtlandık
Başkan Turgut Tokgöz, hem 2005’ten bu yana fiyat ıskontolarının sektöre etkisini hem de geleceğe ilişkin önerilerin yer aldığı The Boston Consulting Group’a yaptırdıkları ‘Türkiye İlaç Endüstrisi’nin Küreselleşmesi İçin Devlet İle Ortak Yol Haritası’nı anlatmak istedi. Bir araya geldik. Önce 2005’ten beri ilaç fiyatlarında yüzde 70’lere varan fiyat ıskontolarını değerlendirdi Tokgöz.
‘Sağlıkta değişim programının maliyetini biz sırtlandık’ diye başladığı konuşmasında bazı tehlikelere işaret ediyor Tokgöz:
2004’te fiyatlama mekanizması değişti. Buna endüstri olarak destek verdik
Ancak ciddi bir fiyat erozyonu oluştu. Son noktaya gelindi. Alım gücü ile orantılı olarak ilaçların Avrupa’dan ucuz olması iddiası ortaya atılabilir ama biz hangi teknolojik ürünü Avrupa’dan ucuza tüketiyoruz?
Şimdi de global bütçe uygulaması ortaya kondu. Sektör buna da evet dedi. Ancak bu öyle bir noktaya geldi ki doğru bir bütçe uygulanmıyor
İthalata dayalı sektörde euro 2.40’larda gezerken ilaç fiyatlarını üç sene boyunca 1.95’lik kurdan fiyatlıyorsanız burada da bir tıkanma kaçınılmaz.
Sektör sadece kâr marjını kaybetmedi. Artık yatırımlar askıya alınıyor, işten çıkarmalar artıyor. Fabrikalar kapanıyor
Fiyatlar daha da inerse ilaç kalitesi de maliyeti düşürmek açısından olumsuz etkilenmeye başlar.
İlaç sektörü stratejik sektörler arasına girsin
Tokgöz, Türkiye’de 100 yıllık üretim deneyimine sahip yerli ilaç sektörünün önemli bir noktaya geldiğini ancak bugüne kadar iç piyasa odaklı çalıştığını da söylüyor. En büyük eksiği de bu noktada görüyor. “Bu doğaldı. çünkü Türkiye Avrupa’nın 6’ıncı, dünyanın 14’üncü büyük pazarı. Ancak artık sürdürülebilir bir büyüme için küreselleşme şart. Yerli üreticiler ise bu kapasitelerini bile kullanamaz oldu” diyor.
Bundan sonraki hedef küreselleşme. Tokgöz, “Sağlık stratejik sektör olarak tanımlanmalı. Kapasiteler kullanılırsa maliyet düşer. Iskontoyla uğraşmaya gerek kalmaz” diye konuşuyor.
Sektörün yol haritasına 2023 için koyduğu ihracat hedefi 17 milyar dolar. Tokgöz, “Türkiye dünyanın ilaç üssü olma fırsatını kaçırmamalı” diyor.
Benimse aklım Tokgöz’ün indirimle ilgili uyarısında.
Fiyat indirimi iyi de umarız bunun faturası ilaca ulaşamayarak ya da kalitesiz üretimle yine vatandaşa çıkmasın!