Ülkemizde tüm hekimleri; meslek ve özel yaşantılarımız açısından ilgilendiren ve derinden etkileyen bir süreç içindeyiz.
Bu süreçten geçerken hem birbirimiz ile hem de hizmetinde olduğumuz halkımız ile mesleki ve insani dayanışmaya gereksinimimiz vardır. Hekimlerin bu bilinç ve dayanışmayı gösterecek sağduyuya sahip olduklarını tüm kamuoyu ve karar mercileri de göreceklerdir.
I- DURUM :
1- 26 Ağustos 2011 tarihinde Resmi gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
a- 657 sayılı yasaya tabi devlet hastaneleri ve kamu kuruluşlarında çalışan hekimler
b- 2547 sayılı yasaya tabi üniversite öğretim üyesi hekimler
c- 926 ve 2955 sayılı yasalara tabi askeri hekimler ‘ in
Mesleklerini, çalıştıkları kurumlar dışında serbest olarak icra etmeleri engellenmiştir. Bu engellemeye; mesai dışı saatlerde muayenehane, özel hastane, tıp merkezi, vakıf üniversitesi hastanesi ve benzeri yerlerde yapılan tüm mesleki faaliyetler dahildir.
2- Üniversite öğretim üyelerine sözde bir ayrıcalık tanınarak; üniversite içinde idari görev almamak, döner sermaye den pay almamak ve özellikle de döner sermayeye katkısı olacak hasta bakmak, ameliyat , işlem yapmak vb den kaçınmak koşulu ile mesai saatleri dışında serbest çalışma hakkı verilmiş gibi görünmektedir. Ancak bu tuhaf görev kısıtlamalarının nasıl hayata geçirilip uygulanacağı henüz belli değildir. Hekim bir öğretim üyesinin görev ve yetkileri nasıl kısıtlanabilir?
Efendim, sadece ders anlatsınlar, araştırma yapsınlar denmektedir. Peki; getirilen performans üstünden ücretlendirme sisteminde: verilen derslere, yapılan akademik aktivitelere karşılık bir performans puanı ve ücret karşılığı yokmudur? Bu iş nasıl olacaktır?
3- Anayasa mahkemesinin bu konuda daha önce aldığı Anayasaya aykırılık ve iptal kararına rağmen yeniden çıkarılan bu KHK ne yazık ki şu anda yürürlüktedir ve hekimlerimiz için bağlayıcıdır. İptal oluncaya dek de geçerliliğini sürdürecektir.
4- Öte yandan hekimlerimizin serbest çalışma hakları sadece kamu mensubu olanlarla da sınırlandırılmamıştır. Şu anda hiçbir münferit serbest muayenehane açılması ile ilgili izin başvurusu sonuçlandırılmamaktadır. Yani de- facto olarak yeni muayenehane açılması tamamen durdurulmuştur.
5- SGK ile anlaşması olan özel hastane ve benzeri kuruluşlarda çalışan hekimlere önemli kısıtlamalar getirilmiştir.
6- Benzer kısıtlamalar kamu ile alakası olmayan özel hastane, tıp merkezi ,poliklinik vb kuruluşlar için de açıktan ya da el altından uygulanmaktadır. Bünyelerinde çalıştıracakları hekimlerin sayı , nitelik ve çalışma biçimleri kontrol altında tutulmaktadır.
7- Sadece Kamu hastaneleri , kamu kurumları veya Üniversitede çalışan hekimlere gelince; sanmayın ki onlar mutlu ve huzurludur. Bu büyük gruptaki hekimlerimiz, performans adı verilen bir sultanın altına alınmıştır. Yani; parça başı hesabı ile çalışmaya zorlanmaktadırlar. Baktıkları hasta sayısı, yaptıkları ameliyat, tıbbi işlem sayısı üstünden maaşa bağlanmış durumdadırlar. Nitelik, kalite, zorluk, emek ve ekspertiz artık önemli değildir. Kaç parça iş çıkarırlarsa o kadar ücrendirileceklerdir.
8- Genç hekimlerin durumuna gelince: tıp fakültelerinden mezun olan bütün genç doktorlar , devlet bursu almadıkları halde, zorunlu devlet hizmetine gitmek zorundadır. İki yıllık ve kura ile gönderildikleri bu yükümlülüklerini tamamlamadan diplomaları kendilerine verilmemektedir. Asistanlar yani uzmanlık öğrencileri de aynı durumdadır. Uzman olur olmaz çalıştıkları kurum ile ilişikleri kesilerek isimleri zorunlu hizmet kurası torbasına atılmaktadır.
Özetle; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, Türk hekimlerinin mesleklerini serbest olarak icra etmeleri engellenmekte, çeşitli yollardan ve büyük ölçüde kısıtlanmaktadır.
Öteyandan; Karar mercileri ; yurt dışından: eğitim, eşdeğerlik ve yetkinliği meçhul , yabancı hekimlerin ülkemizde çalışmasına izin veren yasaları hızla çıkartmaktadır. Bu halkımız açısından son derece tehlikeli sonuçları olacak, endişe verici bir tutumdur.
II- SÜREÇ:
1- Tüm serbest çalışan hekim muayenehanelerine ;il sağlık müdürlükleri tarafından , hekim herhangi bir devlet kurumunda çalışılıyor ise emeklilik, istifa, ya da üniversitede ise yukarıda sözü edilen ve uygulamasının nasıl olacağı meçhul kısıtlılık halinin kabulü şeklindeki seçeneklerden birisini seçerek bildirmesi, aksi halde muayenehane izin belgesinin iptal edileceğine ilişkin, taahhütlü resmi bildiriler gönderilmektedir.
2- Devlet hastanelerinde ve bazı Üniversitelerde; başhekimlik ya da Rektörlü ler kanalı ile isme benzeri tebligatlar yapılmaktadır.
3- İl sağlık müdürlüklerinden gönderilen ekipler; selam -sabah olmaksızın , ansızın kapısı çalınan muayenehanelere , daha kimsiniz diye sorulmaya fırsat bile vermeden ve buyur edilmeden , girmekte ve “denetim” yapmaktadır. Yapılan bu “denetimler” sırasında: hasta muayeneleri , ve yapılmakta olan tıbbi işlemler kesilmekte, bekleyen ya da muayene olan kişilerin hasta mahremiyeti yok sayılarak kapalı kapılar açılmaktadır. Muayene ve müdahale odalarına ansızın girilmekte, ilaç-malzeme dolapları ,alet edevat açılmakta, hasta kayıtları ortalık yerde incelenmektedir. Şerefli ve yetkin Türk hekimleri , kendi çalışma ortamlarında ansızın baskına uğratılarak, bir açıkları aranmaktadır.
4- Ülkemizde şuanda hekimlik mesleği düpedüz kuşatma altındadır.
III- Neden:
Bütün bu uygulama ve planlamaların bazı nedenleri olduğu açıktır. Bu nedenler:
1- Populist politikalar ile halka şirin görünmek ve halkımızın çoğunluğunda; sağlık hizmetlerinin sunumu ve alınımı açısından kısa vadeli , geçici ve yalancı bir hoşnutluk yaratarak daha fazla destek (oy) almaktır.
2- Türk hekimlerini , KHK ve yönetmelikler ile boyunduruk altına alarak kamu yada özel hastaneler dışında hiçbir çalışma olanağı ve seçeneği vermemektir.
3- Hekimlerin mesleklerini serbest olarak icra etmelerini kat-i olarak engellemektir.
4- Hazırlıkları süren ve çok kısa süre sonra yasalaşacak olan yeni KHK ler ile “Kamu hastaneleri birliği” ni oluşturarak, içine zorla tıkılıp, seçme ve söz hakkı olmaksızın , ağır çalışma koşullarına tabi kılınan hekimleri ile birlikte hastaneleri; ulusaşırı şirketlere satmak ve büyük gelirler elde etmektir.
IV- Bu Durumun Olası ve Gelecek Sonuçları:
1- Halkımızın sağlık ve esenliği , ulusaşırı şirketlerin kar hesaplarına ve yeterliği meçhul yabancılara emanet edilecektir.
2- Hekimlik ülkemizde artık tercih edilip ,sağlıklı bir biçimde icra edilecek meslek olmaktan çıkacaktır.
3- Orta ve uzun vadede Tıp mesleği ve uygulamaları standartları yerle bir olacaktır.
4- Bütün bunların ceremesini Türk halkı çekecek, sağlığını yitirecek ve hastalıklarına şifa bulamayacaktır. Hasta ve hastalık bir ticari meta muamelesi görecek , Tıp mesleğine has tüm insani ögeler ortadan kalkacaktır. Hekimler de bundan ayrı değildir. Kendi anlamadıkları branşlardaki hastalık ve sorunları nedeni ile halkımızın tümü ile birlikte düşen sağlık hizmeti standardının acı tadını kaçınılmaz olarak tadacaklardır. Siyasilere gelince; onlar yine ,şu an olduğu gibi şeytan tırnağı sorunu için bile soluğu ABD de alabileceklerdir!
V- Türk Hekimlerinin ve Halkımızın Yasal Hakları:
1- Kanun ve KHK ‘lere karşı ; Anayasa mahkemesine ,anayasaya aykırılık nedeni ile iptal davası açılabilir. Ancak ; bu dava sadece: Hükümet, Ana Muhalefet partisi veya TBMM den 110 Milletvekilinin imzası ile açılabilmektedir. Bireysel ya da kurumsal başvuru mümkün değildir. Bu açıdan ne yazık ki ;Hekimlik meslek örgütlerinin de Anayasa Mahkemesine başvuru hakları bulunmamaktadır.
2- Kanun ve KHK’ lerin yürürlüğe girmesini takiben yapılan uygulamalardan ötürü ortaya çıkan fiili durumlar, ve hak kayıpları ise Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı her bireye olduğu gibi hekimlere de bireysel dava hakkı doğurmaktadır. Bu bağlamda; uygulamaya yönelik kişisel tebligatlar,ve tercih yapılması yönündeki resmi yazılar da fiili durum oluşturduğundan dava başvurusu için yeterli görünmektedir.
3- Hekimler bireysel olarak bulundukları bölgedeki İdare mahkemelerine :
kendilerine tebliğ edilen, tercih yapmaları, çalışma biçimlerini değiştirmeleri vb konulardaki resmi tebligatları sunarak ilgili KHK nin: hem içerik açısından; Anayasa’ nın 91 nolu temel hak ve özgürlükler ile ilgili maddesine aykırı , hem de usül açısından ; Anayasanın 17. Maddesi kapsamındaki haklar KHK ile düzenlemeyeceği için , Anayasa ya aykırılık nedeni ile yürütmenin durdurulması ve KHK nin iptali için dava açacaklardır. Bu idari davaların açılması için süre; kendilerine yapılan resmi yazılı tebligat tarihinden itibaren 60 gündür.
4- Her hekim tarafından bireysel olarak açılacak bu davalardan birinin dahi kabulü sözü edilen KHK’ nin idari mahkeme kanalı ile Anayasa ya aykırılık açısından Anayasa Mahkemesine gitmesi sonucuna ulaşabilir. Öte yandan yürütmeyi durdurma kararları alındığı takdirde de bireysel hak kayıpları ve mağduriyetler bir nebze de olsa engellenebilir.
5- Öte yandan 650 sayılı KHK başta olmak üzere hekimlere halen uygulanmakta olan KHK’ lerin ;en temel insani bir hak olan bireyin mesleğini serbestçe icrası ve bu biçimde yaşamını sürdürmesi hakkına aykırıdır. Bu hak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile garanti altına alınmaktadır.
Ancak; ne yazıkki bugün geçerli olan yasalarımız çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ( AİHM) bireysel başvuru yapabilecekleri konular kısıtlanmıştır. AİHM ne bireysel başvuru hakkı sadece; birincil temel haklar olan: yaşam, ifade, düşünce ve Aile birliği konuları ile sınırlı görünmektedir. Çalışma ve sağlık hakkı bu kapsamda AİHM ne bireysel başvuru için kabul görmeyebilir.
6- Ancak; Çalışma ve Sağlık hakları aslında en temel ve birincil İnsani hak olan Yaşam hakkı ile bağlantılıdır. Bu açıdan gerek hekimlerimizin, gerekse de sağlıklı olma ve nitelikli, kabul edilebilir düzeyde sağlık hizmeti alma hakları ciddi biçimde örselenmekte olan halkımızın , yani tüm vatandaşlarımızın konuyu bu açıdan değerlendirmeleri gerekmektedir.
7- Bu süreçler uzun ve sancılı olacaktır. Hangi olumsuz koşullar içinde olursa olsun, şerefli Türk hekimleri halkımıza ellerinden gelenin en iyisini sunmaya ve fedakarca çalışmaya devam edeceklerdir. Cefakar halkımızın dertlerine, hastalıklarına deva olmaya devam edeceğiz. Bizi en iyi anlayacak ve desdekleyecek olan yine meslek andı ile ömür boyu ve gece gündüz hizmetlerinde olduğumuz hastalarımız ve halkımızdır.
8- Hepimizi meslek ve özel yaşantılarımız açısından ilgilendiren ve derinden etkileyen bir süreç içindeyiz.
Bu süreçten geçerken ,birbirimizle ve halkımızla mesleki ve insani dayanışmaya gereksinimimiz vardır. Hekimlerin bu bilinç ve dayanışmayı gösterecek sağduyuya sahip olduklarını tüm kamuoyu ve karar mercileri de göreceklerdir.