Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), Gezi parkı eylemleri sırasında gaz kapsülü nedeniyle gözünü kaybeden kişiler için inceleme başlattı. Sorumluların ortaya çıkarılması için gözünü kaybettiği iddia edilenlere ulaşmaya çalışan polis 3 kişiyi tespit etti. Ardından bu sayıyı 12 olarak açıklayan Türk Tabipler Birliği’ne (TBB) diğer 9 kişinin kim olduğunu sordu.
SORUMLULAR BULUNSUN
TTB’ye gönderilen yazıda “Yapmış olduğumuz çalışmalar sonucunda maalesef 3 kişinin gözünü kaybettiği belirlenmiştir. Polisin müdahalesi sırasında gözünü kaybettiğini iddia ettiğiniz 9 kişiye ise gerek teşkilatımız gerek ilgili kurumlar nezdinde yaptığımız araştırmalarda ulaşamadık” denildi. Emniyet, yazısının son cümlesinde sorumluların bulunması ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için işbirliği talep etti.
SADECE SAYI BİLGİSİ VAR
TTB’nin Emniyet’e gönderdiği Dr. Beyazıt İlhan imzalı cevap yazısında ilginç ifadeler yer aldı. TBB yetkilileri yaşanan olaylarda İstanbul’da 6, Ankara’da 4 ve Antalya’da da 1 kişinin gözünden yaralandığını belirtti. Ancak bu kişilerin kimlik bilgilerine yazıda yer verilmedi. TTB yazısında “Birliğimize hekimler ve Tabip Odaları tarafından iletilen sağlık bilgileri, büyük oranda kişisel bilgilerden arındırılmış olan anonim bilgilerdir” ifadeleri kullanıldı.
‘Olsaydı da vermezdik’
TTB’nin Emniyet’e gönderdiği cevap yazısında “Hastaların kimliğine ilişkin kişisel bilgiler Birliğimiz kayıtlarında olsaydı bile; ayrımsız sağlık hizmeti alma hakkı, hastaların sırlarını saklama yükümlülüğü, sağlık verilerinin gizliliğine ilişkin evrensel ve ulusal düzenlemeler uyarınca bu bilgilerin iletilmesi mümkün olmazdı” ifadeleri yer aldı.
KONUYLA İLGİLİ TTB'NİN AÇIKLAMASI:
13 Eylül 2013 gününden başlayarak Türkiye, Yeni Şafak, Star, Bugün gibi medya organlarında, organize görüntülü “Tabip Edebiyatı” “Gezi Suskunluğu” “Türk Tabipleri Birliği’nin gezi yalanı” gibi başlıklarla arka arkaya yayınlar yapılmaktadır.
“Haber” adı verilen bu yayınlar Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) Emniyet Genel Müdürlüğü’ne cevabi bir yazısının “servis edilmesi” üzerine başlatılmıştır. Bu gelişmeler üzerine Birliğimizce bilgi kirliliğinin önlenmesi için Kamuoyunun aydınlatılması, ilgili yazışmaların paylaşılması gerekli görülmüştür.
Bu “haberlerde” gezi olayları sırasında 12 kişinin gözünü kaybettiği iddiaları üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü’nün araştırma yaptığı ve üç kişiyi tespit ettiği, diğerlerinin kim olduğunu TTB’ne sorduğu, TTB’nin bu bilgileri vermediğine taraflı başlıklarla değinilmektedir.
Yayınların içeriğinde hastaların bilgilerinin kimlik bilgilerinden arındırılmış olarak toplandığı; hastaların ayrımsız sağlık hizmeti alabilme hakkının korunması, kişisel sağlık bilgilerinin gizli tutulabilmesi ve hekimlerin sır saklama yükümlülüğünün korunması gerekçeleriyle TTB’nin bu bilgileri emniyete veremeyeceğini bildirdiği yazılmıştır. Ancak haber başlıkları ile TTB’nin bu tutumunun içinin boş, dayanaksız, değersiz gösterilmek istendiği görülmektedir.
Haberlerin hiç birinde, neden İçişleri Bakanlığı’nın 27 Temmuz 2013 tarihini beklediği, neden polislerin hedef gözeterek ateş etmesi sonucu gözünü kaybedenlerin bilgisini TTB’den istediği sorgulanmamaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yazısında kendisinde ismi bulunan üç kişinin isimleri yazılmamıştır, böylelikle “diğer dokuz kişinin” ismi istenmiştir! Bu üç kişinin kimler olduğu bu kişiler dışında başka kimseye ulaşılamadığı yönündeki Emniyet beyanının gerçeklerle uyuşup uyuşmadığı yönünde de hiçbir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Öyle görünmektedir ki Emniyet görevlileri tarafından yapılan açıklamalar, talepler aynen haber haline getirilmiştir. Üstelik TTB, yazılı açıklamalarında yer aldığı üzere kendisine ulaşan bilgiler üzerinden toplam gözünü kaybeden kişi sayısını 12 değil 11 kişi olarak açıklamıştır. Haberlerin hepsinde, Emniyetin sayı konusundaki yanlışı aynen tekrar edilmiş, TTB’nin bırakınız görüşüne baş vurulmasını, konuya ilişkin raporu bile okunmamıştır. Bu haliyle ne yazık ki yukarıda değinilen gazeteler, birinin yaptığı hatayı aynen tekrarlayan “kopyacı öğrenciler” gibi davranmışlardır.
Tarafsız, doğru habercilik ilkeleri doğrultusunda basit bir internet taramasıyla bile çok sayıda kişinin gezi olayları sırasında gaz fişeği, plastik mermi vb. silahlarla gözünü kaybettiğine ilişkin görüntülere, kimlik bilgilerine, bu olaylarla ilgili ayrıntılara ulaşmak mümkündür Açıklamamızın sonuna yaptığımız taramadan elde ettiğimiz linkler eklenmiştir. Emniyetin ulaştığını söylediği üç sayısının çok üzerinde gözünü kaybeden kişilerin bilgilerine kısa bir araştırma ile ulaşılabilmektedir. Bu durumda Emniyetin sorumluların bulunup yargılanmasına yönelik bir araştırma içinde olduğuna ve TTB’ye bu amaçla yazı yazdığına inanılması mümkün müdür?
Dünyanın hiçbir yerinde görevini insan haklarına uygun iyi bir biçimde yürüten bir polis örgütü, suçluları yakalamak için, gözünü kaybedenlerin izini, haftalar, aylar sonra, onları tedavi eden hekimlerin, insanlık ve hekimlik değerlerinin koruması altındaki bilgilerde aramaz. Medya organları açısından asıl haber yapılması, başlığa taşınması gereken “tuhaflık” budur.
Elbette anlıyoruz, ülkemizin hekimleri ve onların üyesi olduğu TTB, önce insanların canı sağlığı demiş, ilk yardım hizmetlerini verirken bu amaçla onların bilgilerinin gizliliğini titizlikle korumaya çalışmıştır. Bu durum hükümetin, “yandaş” olarak adlandırılan basının hoşuna gitmemektedir. TTB’nin toplumsal olaylarda yaralanan, zarar gören insanlarla ilgili verdiği tarafsız ve güvenilir bilgiler, yaptığı açıklamalar ulusal ve uluslararası pek çok kişi ve kuruluş tarafından önemsenmektedir. Bu güvenilir kimliğe zarar vermek amacıyla söz konusu “haber” adı altındaki yayınların yapıldığını, yaptırıldığını da anlıyoruz.
Türk Tabipleri Birliği tüm bu hedef haline getirme çabalarını da öngörerek yazısında belirtilen tutumu takınmıştır. Çünkü bu tutum dünya hekimlerinin, hekimlik ve insanlık tarihinin karanlık dönemlerindeki insanlık suçlarından öğrenilen derslerden çıkarılmıştır. Dünya hekimleri bilirler ki hekimlerin öncelikli ve temel görevi kim olursa olsun ayrımsız bir biçimde sağlık hizmetine, acil yardıma ihtiyacı olan insanları tedavi etmektir. Hastaların sağlık ve yaşam hakkını her şeyin üstünde tutmak, toplumsal yarar vb. herhangi bir gerekçenin hastaları ile aralarına girmelerine izin vermemektir. Toplum ve insan sağlığını korumak için çaba göstermektedir.
TTB de hekimlerin "önce de hekim sonra da hekim" olarak davranmalarını ve bazılarının değil herkesin hekimi olunması gerektiğini bilir ve buna uygun davranmaya çalışır. Bu nedenledir ki Dünya Tabipler Birliği ve onun üyesi olan milyonlarca hekim, gezi olaylarında hekimlerimizin, Türk Tabipleri Birliği’nin tutumunu, çabalarını desteklemiş, bizim çabalarımızla gurur duyduklarını açıklamışlardır.
Unutmayalım ki bu ve benzeri zamanlarda Türk Tabipleri Birliği’nin kaynağı olan hekimlik değerleri istisnasız hepimiz için gerekli olabilecek vazgeçilmez değerlerdir.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi