Ankara Tabip Odası Başkanı Bayazıt İlhan, konuyla ilgili olarak yaptığı basın toplantısında, söz konusu olayın 16 Ekim 2010 tarihinde yağış sonrasında gerçekleştiğini anımsatarak, bu süreçte can kayıpları olduğunu, pek çok hasta ve hasta yakınının mağduriyet yaşadığını, hastanenin ilgili bölümlerinin aylarca kullanılamaz hale geldiğini söyledi.
Hastanenin kritik bölümlerinin hizmet veremez duruma gelmesinin, Ankara'daki diğer hastanelerinin iş yükünü de artırdığını belirten İlhan, yakınlarını kaybedenlerden ATO'ya başvurarak konunun incelenmesini talep edenlerin bulunduğunu söyledi. İlhan, kendilerinin de süreci başından bu yana yakından izlediklerini, benzer olayların bir daha yaşanmaması için olayda olası sorumluluğu olanların açığa çıkarılması için yetkili makamlara başvurularda bulunduklarını ifade etti.
Sağlık Bakanlığı'nca 21 Ekim 2010'da yapılan basın açıklamasında ''söz konusu su baskını, bu baskına bağlı olarak yapılan hasta sevkleri nedeniyle hayatını kaybeden herhangi bir vatandaşımız bulunmamaktadır'' ifadesinin kullanıldığını belirten İlhan, şunları kaydetti:
''Sağlık Bakanlığı, bize ya da kamuoyuna yansıyan herhangi bir soruşturma yürütmedi. Ankara Tabip Odası, Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Makine Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi ortak bir başvuruyla, Sağlık Bakanlığı'ndan hastanede bir incelemede bulunma ve olası eksikleri tespit etme talebinde bulundu, ancak buna da olumlu yanıt verilmedi.
Hastanenin altyapısından sorumlu belediyenin herhangi bir belediye değil, 'Avrupa Şehircilik Ödülü' almakla övünen Ankara Büyükşehir Belediyesi olduğunu söyleyen İlhan, yaşanan olayın 'bir skandal' olduğunu öne sürdü. Hastanede 2008 ve 2010 yılı mayıs ayında da su taşkınları yaşandığını söyleyen İlhan, şöyle konuştu:
''Bu durumda soruyoruz, bu olayın yaşanmasının sorumluları kimlerdir? Kimlerin ihmali söz konusudur? Sağlık Bakanlığı bu konuya ilişkin neden kapsamlı bir soruşturma yürütmemiş, her fırsatta halkın sağlığından en fazla kendilerinin sorumlu olduğunu ifade ederken, söz konusu olan bu hastane olunca tüm yetkilileri aklayan kısa bir basın açıklamasıyla yetinmiştir? Kamuoyunda haklı bir kuşku oluşmuştur, acaba burada sorumluluğu bulunanlar korunması gereken, dokunulmazlığı olan kişiler midir?
Bu nedenledir ki Ankara Tabip Odası, kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütü olmasının gereği olarak olayda sorumluluğu olduğu şüphesi bulunan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek, Ankara Valiliği İl Sağlık Müdürü Mustafa Aksoy ve Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin o dönemdeki başhekimi Metin Doğan hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmuştur.''
İlhan, savcılık incelemesi için dönemin hastane başhekimi Prof. Dr. Metin Doğan için YÖK'ten, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek için İçişleri Bakanlığı'ndan ve Ankara İl Sağlık Müdürü Mustafa Aksoy için de Valilik tarafından izin çıkartılması gerektiğini söyledi.
Suç duyurusu dilekçesinde, yoğun bakım biriminde yatarak tedavi gören 27 hastanın diğer hastanelere nakledildiği, bir kısım hastanın ise aynı hastanenin başka bölümlerine alındığı, ancak bu süreçte Şefika Fidan ve Bayram Bulut adlı hastaların yaşamını yitirdiği belirtildi.
Dilekçede, Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edilen Emre Yücel adlı bir başka hastanın da enfeksiyondan kaynaklı olarak bu süreçte yaşamını yitirdiği, hastanede özellikle yoğun bakım biriminde teşhis ve tedavisi yapılan başka hastaların da yine kanalizasyon ve yağmur suyu baskını nedeniyle başka hastanelere nakil işleminin yol açtığı etkenlerden kaynaklı olarak yaşamını yitirdiğine dair duyum ve iddiaların söz konusu olduğu ifade edildi.