Medimagazin logo

Parkinson’da ne zaman cerrahi uygulanmalı?

“Dünya Parkinson Günü” etkinliği, Türkiye Parkinson Hastalığı Derneği, Türk Nöroloji Derneği ve Gazi Üniversitesi işbirliği ile Gazi Üniversitesi 75. Yıl Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi.
Parkinson’da ne zaman cerrahi uygulanmalı?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Hekimler, fizyoterapi uzmanları, Parkinson hastaları ve hasta yakınlarının bir araya geldiği  “Parkinson Günü Hasta-Hekimler El Ele-El Birliği”  organizasyonunda, Parkinson hastalarının yanı sıra hasta yakınları da hastalıkla ilgili merak ettiklerini uzmanlara danıştı.

Gazi Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve aynı zamanda Türk Nöroloji Derneği ve Türkiye Parkinson Hastalığı Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ayşe Bora Tokçaer Parkinson ile ilgili merak edilenleri Medimagazin’e anlattı.

 

Parkinson hastalığının tanı ve tedavisinde nasıl bir yöntem izleniyor?  Bu alandaki son gelişmeler nelerdir?

Parkinson hastalığının, hastanın damar tıkanıklığı sonucu oluşan veya ilaçların yan etkisi olarak gelişen tipleri var.  Hastadaki titremenin Parkinson’dan mı yoksa esansiyel tremordan mı kaynaklandığını ya da hastadaki yavaşlığın kaynağının Parkinson hastalığı mı yoksa psikiyatrik bir bozukluk sonrası kullandığı ilaçlar mı olduğunu ayırt etmekte zorluk çekebiliriz.  Bu gibi durumlarda hastayı uzun süre izleyerek bir karara varabiliriz.

İşte böyle bir durumda, hastalığın tam teşhisini koyabilmek için kullanılan yöntemler var.  Bunlardan biri;  dopaminin beyinde bağlandığı noktaların görüntülenmesidir.  Bu yöntem ile problemin toksik bir zehirlenmenin yan etkisi ya da herhangi bir ilacın yan etkisi kaynaklı olup olmadığını tespit edebiliyoruz.

Ancak, klinik olarak rahat tanı koyabildiğimiz hastalarda bu yöntemi kullanmayı istemiyoruz.  Çünkü hem radyoaktif bir madde kullanıyorsunuz hem de pahalı bir yöntem. Çok ender vakalarda bu yönteme başvuruyoruz.  Son bir yıla baktığımızda Türkiye’de sadece 22 hasta için bu yöntem ile teşhis koymaya gerek duyulmuştur. 

 

Bu görüntüleme yönteminin adı nedir ve hangi durumlarda kullanılır?

“Dopamin  transporter (DAT)” adı verilen bu yöntem nükleer tıp alanında uygulanmaktadır.  İdiyopatik Parkinson ve atipik Parkinson dediğimiz dejeneratif durumlar arasındaki ayırt edici tanıyı sağlamaz.  Ancak ilaç etkisi, tarım ilacı, bir toksinden zehirlenme ya da çok minik damar tıkanıklıklarının yol açtığı vasküler olaylardan ayırt etmeyi sağlayan bir yöntemdir.

 

 

Parkinson hastalığı el gücünü kullanan meslek gruplarını nasıl etkiliyor?

Bir berber, fotoğrafçı, cerrah ya da hat sanatçısı Parkinson nedeni ile işinden gücünden kalabilir.  Aslında onları işten güçten alıkoyan titreme değildir.  Titreme, daha çok dinlenme anında olur.  Asıl problem hastanın yavaşlamasıdır. 

Hareketin yavaş olması,  hastanın seriliğini kaybetmesi pek çok meslekte sorun yaratmaktadır, ancak verilen ilaçlar zaten hastayı çevikleştirmeye ve hareket yavaşlığını ortadan kaldırmaya yönelik olduğundan kişiler yaşam aktivitelerini ve mesleklerini sürdürebilmektedirler.

Ancak hastalık ilerler ve daha yüksek dozda ilaç verirseniz,  ilaca bağlı motor yan etkiler dediğimiz istemsiz hareketler de ortaya çıkıyor. İşte o noktaya gelindiğinde, hem hastalıkla hem de ilacın bir sürü yan etkisi ile uğraşıyorsunuz.

İleri dönemde de halk arasında pil ameliyatı olarak bilinen derin beyin uyarımı ameliyatlarını, kısaca DBS dediğimiz ameliyatları uyguluyoruz.   Diyelim ki bir cerrahın Parkinson hastalığı var ve hareketi yavaş; ancak, üretken olması gereken bir işi ve ülkenin ona ihtiyacı var.  Bu durumda ona böyle bir cerrahi uygulayarak işlevselliğini tekrar kazandırabiliriz.

 

Hangi durumlarda ameliyatı öneriyorsunuz?

Bazı hastalara çok erken evrede Parkinson teşhisi koyuyoruz.  Ancak kişi hemen ameliyat olmak istiyor.  Ancak şu unutulmamalıdır ki bu ameliyat hastalığı tamamen ortadan kaldıran veya durduran bir ameliyat değil.  İlaçların yaptığı, yani medikal tedavinin sağladığı fayda kadar fayda sağlayan, semptomları azaltmaya yönelik bir ameliyat.  Hastalığın dejeneratif dediğimiz hücre kaybı süreci ameliyata rağmen devam edebiliyor.

Diyeceksiniz ki madem ilacın yaptığını yapıyor, neden o zaman ameliyat oluyorlar?  İlaç iyi etki ediyor, ancak yıllar geçip ilacın dozunu artırdıkça hastalarda ilacın yan etkileri ortaya çıkıyor.  Bunlar istemsiz hareketler ya da kapanma dönemleri dediğimiz dönemlere sebep oluyor.

Bu yöntem ile cilt altına bir batarya yerleştiriyorsunuz.  Ancak bu batarya takıldıktan sonra da hastanın titremesi, hareketi, yavaşlığı ya da kasılması olup olmadığı gibi pek çok faktöre göre pilinizi ayarlıyorsunuz.

İlk zamanlarda çok sık, sonrasında ise yılda iki kez kontroller ile devam eden bir süreç.  Ancak unutulmaması gereken bazı noktalar var;  ameliyat ile Parkinson tamamen ortadan kalkmaz ve ameliyat olan hastalar da Parkinson tedavisinde kullanılan ilaçları kullanmaya devam ederler.  Ancak ilacın dozu azaltılır.

Ayrıca ameliyata alınacak kişilerde yapılacak ön muayene de çok önemlidir. Hastanın beyin dokusu sağlam olmalıdır. Beyni çok büzülmüş ve küçülmüş birinde bu ameliyatı yaparken kanama riski artabilir.  Bunun yanı sıra hastanın bilinçsel işlevi olmalı, yani unutkanlığı olan birini ameliyata aldığınızda cerrahi sonrasında bu unutkanlıkta da artış görülebilir.

En önemlisi, biz bu ameliyatı beyinde subtalamik nükleus dediğimiz bir bölgeye yönelik yapıyoruz.  Bu bölgeye yapılan cerrahi müdahaleden sonra kişilerin depresyonu artabilir ve intihar girişimleri olabilir.  Bu yüzden ameliyat öncesinde hastanın depresyonu da test edilmeli ve eğer depresyonu varsa tedavi edildikten sonra cerrahiye verilmesi gerekmektedir. 

Özetle, mümkünse 65 yaşın altında, bilinçsel fonksiyonu korunmuş, denge bozukluğu olmayan, ilaçlardan yarar gören ama ilaçların motor yan etkileri nedeni ile sıkıntı çeken hastalar ameliyata aday hastalardır.

 

Görülme sıklığı açısından kadınlarda ya da erkeklerde daha fazla gibi bir cinsiyet ayrımı var mıdır?

Çok büyük bir fark yok aslında, genel olarak her iki cinste de görülüyor.  Asıl önemli olan yaş dağılımıdır.  Genelde 55-60 yaşın üstünde görülür.

Hastaların yüzde 5-10 kadarı 40 yaş ve altındadır. Bunlar da kalıtsal formlardaki Parkinson hastalarıdır.  Ancak kalıtsal tek bir form yoktur,  etkilenen gen ve kromozoma göre değişen 20 kadar farklı Parkinson türü vardır.

 

Kalıtsal etkenler dışında Parkinson’a neler sebep olabilir?

Bununla ilgili geçmiş yıllarda, kırsal alanda yaşanıyorsa ya da kuyu suyu içiliyorsa gibi iddialar vardı.  Ancak bu tür çevresel faktörlerin etkisi gösterilemedi.

Ancak Parkinson hastalığı olmayıp, kaynakçılık gibi mesleklerde çalışan kişilerde mesleki olarak kullanılan maddelerden zehirlenme veya toksik nedenlere maruz kalma sonucu mangana bağlı sekonder Parkinsonizm ortaya çıkabilir.

İdiyopatik Parkinson hastalarında esas risk yaşlanmadır.  Yaş önemli bir faktördür, çünkü yaşlanma ile tüm vücudumuzda birtakım hücre dejenerasyonları olmakta ve bir grup insanda dopamin içeren hücrelerin dejenerasyonu sonrasında bu hastalığın belirtileri ortaya çıkmaktadır.  Dolayısıyla yaşlılık dışında özel bir çevresel nedenden söz etmek çok da mümkün değil.

 


Sigara koruyucu değildir

Bir iddiaya göre sigara koruyucudur, dendi. Ancak, bu da doğru değil. Sigara içenler zaten damar hastalıkları nedeni ile erken kaybedilen hastalar. Dolayısıyla Parkinson geliştirecek kadar çok yaşamıyorlar.  Bunun dışında biz Parkinson’da dopamin maddesi eksiliyor, diyoruz.  Dopamin, bizim haz almamızı sağlayan bir maddedir. Dopaminimiz eksik ise biz sigaradan ya da zevk veren şeylerden daha az zevk alırız. Bundan dolayı Parkinson’un henüz klinik belirtileri başlamadan dopamini azalan kişiler, sigarayı o dönemde artık keyif almadıkları için bırakıyorlar.  Böyle bir sonuç var ama koruyucu olduğu yönündeki inanışlar yanlış.


Kahvenin koruyuculuğu

Şu anda kahve tüketiminin olumlu etkileri araştırılıyor.  Belki o kesinlik kazanacak, ancak onun dışında söyleyebileceğimiz belli bir faktör yok.

Parkinson’un ortaya çıkmasında beyinde tek bir mekanizma söz konusu değil.  Oksidatif stres dediğimiz bir mekanizma hepimizde var, ancak beynimizdeki çöpçü sistem iyi çalışmazsa bu hastalığın artmasına neden olur.

Beynimizde meydana gelen bu kimyasal olaylar sonucu da atılması gereken kimyasallar ortaya çıkıyor.  Bunlar atılıyorsa bir sıkıntı yok, ancak atılamayıp bir yerlerde birikiyorsa normal hücre birikimleri yaparak bu hastalığa neden olabiliyor.  Kahvenin bu atıma yardımcı olduğu, yani kısmen koruyucu olduğu söyleniyor.  Ancak bu demek değildir ki litrelerce kahve için, böyle kanıtlanmış bir şey yok.


Sadece yaşlılık hastalığı değil

Hareketi çok yavaş 20-30 yaşlarındaki birinin nöroloğa gidip muayene olmasında fayda var. Her ne kadar yaşlılık hastalığı denilse de kalıtsal ve genetik formlar 40 yaşından önce başlıyor.  Yani çocukluk, gençlik ve genç erişkinlik döneminde ortaya çıkan etkiler konusunda duyarlı olmalı ve muayenemizi yaptırmalıyız.

 

 

parkinson
parkinson gunu
prof. dr. ayse bora tokcaer
turk noroloji dernegi
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir