Köşe Yazıları platformu Akademik Akıl'ın bu ayki konusu değişen doçentlik kriterleri...1 Eylül itibariyle başlayan yazılarda Prof. Dr. Osman Cavit Özdoğan, şunları kaleme aldı:
"Geçen gün akademik kurulda taze doçent olmuş, kadro almış, genç arkadaşımın sözleri beni düşünmeye sevk etti. Genç arkadaşımız hüzünlü bir ifadeyle “Özel sektörde çalışan arkadaşlarımız bize acıyarak bakıyorlar, enayi misiniz ne işiniz var üniversitede diyorlar “ dedi.
Bu söz beni yıllar öncesine, yan dal asistanı olarak üst ihtisas yaptığım günlere götürdü. Benim ve üniversitede kalmayı isteyen tüm arkadaşlarımın gözünde doçent olmak, üniversitede bir kadro almak ne kadar muhteşem bir şeydi. Yıllarca kadrosuz veya düşük maaşlı bir kadroda hatta okutman kadrosunda çalışmaya razıydık.
Uzmanlığımı bitirip üniversitede geçici bir kadro aldıktan sonra sekiz yıl bu kadroda çalıştım, araştırma yaptım, yurt dışına gittim, dersler verdim vs. Bizler için bu fedakarlık değildi, bundan çok mutluyduk, amacımız profesör olup muayenehane açmak ta değildi ki açmadık, amacımız bizler için bir yaşam tarzı olan akademik hayatı dolu dolu yaşamaktı. Bunca yıldan sonra geriye baktığımda hiç de pişmanlık duymuyorum, özel sektörden gelen teklifleri geri çevirdiğim için de hiç pişman değilim, dediğim gibi bizler için bu bir yaşama biçimiydi, öyle de devam etti."