MEDİMAGAZİN - Genellikle yetersiz tanı konulan ve tedavi edilmeyen migrenin zorluklarının üstesinden gelmek için yeni bir çalışma bir umut ışığı sunuyor. Neurology dergisinin 24 Ocak 2024 tarihli sayısında yayımlanan çalışma, migren ataklarını öngörmede mobil uygulamaların potansiyelini araştırıyor. Bu yenilikçi yaklaşım uyku, enerji, duygular ve stres gibi günlük faktörleri izlemeye odaklanarak migreni yönetmek ve önlemek için proaktif bir araç sağlıyor.
Çalışmanın temel bulguları
Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü'nden Dr. Kathleen R. Merikangas tarafından yürütülen araştırmaya yaşları 7 ila 84 arasında değişen 291'i kadın 477 katılımcı katıldı. Katılımcılar bir mobil uygulama kullanarak iki hafta boyunca günde dört kez ruh hallerini, enerjilerini, stres düzeylerini ve baş ağrılarını kaydettiler. Ayrıca, uyku kalitelerini günlük olarak rapor ettiler ve uyku ve fiziksel aktivite monitörleri kullandılar.
Çalışma şunları ortaya koydu:
Algılanan kötü uyku kalitesi ve bir önceki gece daha düşük uyku kalitesi, ertesi sabah migren olma ihtimalinin %22 artmasıyla ilişkilendirildi.
Bir gün önceki düşük enerji seviyesi, sabah baş ağrısı riskinin %16 daha yüksek olmasıyla ilişkilendirildi.
Bir gün önce artan stres ve ortalamanın üzerindeki enerji seviyeleri, öğleden sonra veya akşam baş ağrısı riskini %17 artıran belirleyicilerdi.
Şaşırtıcı bir şekilde, ne anksiyete ne de depresyon semptomları migren atağı olasılığı ile önemli ölçüde bağlantılı bulunmadı.
Migren tetikleyicilerini anlamada yeni bir yöntem
Bu bulgular, sirkadiyen ritimlerin baş ağrısı düzenindeki önemini vurgulamakta ve migren tetikleyicilerini anlamak için yeni yollar açıyor. Dr. Tarannum M.'ye göre Lateef'e göre bu çalışma, algılanan fiziksel ve duygusal durumların migren nedenselliğindeki rolünü vurgulayarak gerçek zamanlı sağlık ve davranışsal izlemenin değerini ortaya koyuyor.
Çalışma umut verici bilgiler sunarken, kısa izleme süresi de dahil olmak üzere sınırlamalarını not etmek önemli. Yine de bu araştırma, migren yönetim stratejilerinin geliştirilmesinin önünü açarak, bu zayıflatıcı duruma yaklaşımımızda potansiyel olarak devrim yaratıyor.