Medimagazin logo

İlk nakille ilgili ilk sunum TJOD kongresinde

Dünyada ilk kez kadavradan rahim nakli yapan ekibin Kadın Doğumcu üyesi Doç. Dr. Münire Erman Akar dünyadaki ilk bilimsel sunumunu TJOD Ulusal Kongresi'nde yapacak.
İlk nakille ilgili ilk sunum TJOD kongresinde
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği'nden yapılan açıklamada , rahim nakli yapan ekibin Kadın Doğumcu üyesi, AkdenizÜniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Münire Erman Akar'ın  Türkiye’de yapılan rahim nakli ile ilgili Dünya’da ilk bilimsel sunumun Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nin ( TJOD ) 9-13 Mayıs tarihlerinde Antalya’da düzenlenecek   10.Ulusal Jinekoloji ve Obstetrik Kongresi’nde yapılacağını açıkladı.

 
Prof. Dr. Akar, “Dünya’da bütün akademik çevrelerin merak ettiği bu ilk bilimsel sunumu, Türkiye’de kendi meslektaşlarımızla paylaşmak bizim için de son derece onur verici bir olay” dedi.  Prof. Dr. Akar, TJOD Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete itil’le konuyu görüştüklerini ve kongreye tüm transplantasyon ekibinin kongreye davet edildiğini,  konunun geniş olarak anlatılacağını belirtti.  Rahim naklini  gerçekleştiren ekibin Başkanı Prof. Dr. Ömer Özkan da “Bu ilk sunumu  Türkiye’de ,kadın-doğum uzmanlarının Ulusal Kongresi’nde yapacak olmaktan son derece memnunuz” dedi.
 
TJOD Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil de “8 Ağustos 2011’de Türkiye’de yapılan  rahim naklinin  ilk kez yine Türkiye’de ve TJOD Kongresi’nde sunulmasından onur duyduğunu belirterek, “ ,  Kongremize tüm Dünya’daki meslektaşlarımızı davet ediyoruz.Bu bilimsel  sunumun ilk kez Türkiye’de yapılacak olması son derece önemlidir. Gelip rahim nakli konusundaki gelişmeleri ilk kez bizim kongremizde izlesinler” dedi.

i̇lk
nakille
ilgili
ilk
sunum
tjod
kongresinde
Yorum (11)
Saçmaladınız artık
Bu nakil saçmalığı artık kabak tadı verdi. Şov yapmayı bırakın, profesyonel olun. Rahim nakletmişsiniz ortada embriyo bile yok. Dünyada hiçkimse nakil rahimle gebe kalmamış, kalamaz da zaten. Bir şeyin yapılabilir olması, yapılması gerektiği anlamına gelmez. Yapılması gerekmeyen birşeyin de değil Türkiyede, değil Dünyada, Evrende bile ilk kez yapılması hiçbir anlam ifade etmez. Vatandaşın yüzbinlerce liralık vergisini bir tek kadının çocuk sahibi olma hevesine harcamak üstelik bunu o kadının hayatını riske atarak yapmak reklam amaçlı değilse ne amaçla yapılır? Transplantasyon immünolojisinin bugünkü durumunda, bugünkü immünosüpresyon koşullarında bu işi yapmak saç-ma-lık-tır. Eğer hasta gebe kalamazsa aldığı o kadar immünosüpresif ne olacak? Yarın ilaç yan etkisinden böbreklerini, karaciğerini kaybederse ne olacak? Enfeksiyondan ölürse ne olacak? Türkiyede ilk yapan olmak için paldır küldür yüz naklediyorsunuz. Ne HLA tiplemişsiniz, ne cilt antijeni tiplemişssiniz. Ne özel bir kimerizasyon protokolünüz var. O naklettiğiniz yüz onlarca kez rejeksiyona uğrayacak. O hasta kullanılan immünsüpresiflerden ve steroid boluslarından mahvolacak. Üstelik dünyada bugüne kadar yapılmış yüz nakilli hastaların hali ortadayken. O ilk yaptığınız çift kol nakli nerede hani? Bi canlı yayında hep beraber çıkın da nakil edilen ellerini kullanabiliyormu hep beraber görelim. Ha unutmadan hastanın faturasını da yanınızda getirin. Zannetmeyin ki bu iş sadece bizde böyle. Harvard dediğiniz yerde bile iki gözü olmayan adama yüz naklettiler. Sırf egoları tatmin olsun diye. Ey millet aç artık şu gözünü.
0
Cevapla
Frankie Bellevan
değerli hematolog&immünolog meslektaşa konuya farklı bir açıdan bakmamız için yaptığı güzel yorum nedeniyle teşekkür ediyorum.
0
Cevapla
Mehmet K. Çelenk
Doğru, uzun vadeli sonuçlar ve maliyetler cidden çok önemli ..
0
Cevapla
Doç.Dr.Kubilay Vicdan
Bu konuda düşüncelerimi Kadın Doğum Uzmanlarının aktif olarak katıl yahoo grubuna göndermiştim. İlk TJOD kongresinde tartışılacağı söylenilen uterus nakli ile ilgili gruba gönderdiğim mailim aşağıdadır. Saygılarımla Dr.Kubilay Vicdan Uterus naklinin yapıldığı ve başarılı olduğu şeklinde medyaya sunulmuş bir durumu uzun süredir derin bir sessizlik içinde ve sorgulamadan izliyoruz. Aslında şu ana kadar ülkemizdeki bu alanda söz sahibi olan üniversiteler, TJOD, UTD, TSRM gibi meslek derneği ve üreme alanındaki dernekler, Sağlık Bakanlığı bu konuda çoktan bir çok soru sormalıydı. Bu sorular bir alanda birilerinin neden başarlı olduğunu sorgulamak için değil, bu çalışmaları yıllardır yapan başka bilim adamlarının (İsveçliler) önceliği başkalarına kaptırma adına neden henüz bir girişimde bulunmadıklarını sorgulamak içindir. Uterus naklinin yapıldığı ilk gün Akdeniz Üniversitesi Rektörü Kurtcebe ''Biz tarihçiler hep ilk olmak gerektiğine vurgu yaparız çünkü tarihte ikinci olanlar unutulur'' demiş. Bu durum bilimde rekabeti her alanda haklı kılabilir mi ? Uzun yıllardır bu konuda çalışan İsveçliler ne olur ne olmaz belki Türkiye’de yapılan gebelik tutmaz, dünyada ilk olmak için elimizi çabuk tutalım demek yerine planladıkları gibi 2012 ilkbaharını bekliyorlar ve bu payeyi engin bir bilgelikle başkalarına sunabiliyorlar. Bu arada sıçanlardan maymunlara taşıdıkları çalışmalarını insanda denemek için sabırla hayvan deneylerindeki sonuçları almayı bekliyorlar. Bu arada biz hiç bir laboratuvar çalışması ya da altyapıya gerek görmeden sadece cerrahi yeteneğimiz ve iyi anastomoz yapabilme yetimizle hızlı davranıyoruz sanırım. İlk kez 1978 yılında canlı bir doğumla sonlanan IVF macerasının kaç yıllık bir geçmişe sahip olduğunu, bu tedavi ile milyonlarca bebek doğduktan 30 yıl sonra Nobel ödülünü alan Robert Edward’sın tüm yaşamına yayılan bu sürecin, Stepto ile paylaşımlarının neler olduğunu bu alanda çalışan hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla herhangi bir meslektaşımızın, herhangi bir alanda ulusal ve uluslararası bir başarı kazanması hepimizin ortak arzusu ve mutluluğudur. Ama ilk olmak için harcanan bir çabaya dönüştürülen bu süreç biraz rahatsız edici ve bu nedenle bazı sorularımız yanıt bulmalıdır -Dünyanın ve ülkemizin ilk uterus nakli ameliyatı 9 Ağustos 2011 yılında Antalya'da Prof. Dr.Ömer Özkan tarafından kadavradan 21 yaşındaki bir hastaya yapıldı ve durum fantastik olarak sunuldu, yurdışından hergün yüzlerce başvuru yapıdığı basına yansıdı. Hatta son zamanlarda nobel ödülünün ne zaman alınacağı tartışılıyor. 1-Bu konu neden görsel ve yazılı medyada yarattığı yankıyı ülkemizde bilimsel alanda da yaratmadı? Ben Üreme Tıbbı alanında çalışan bir Kadın Doğum Uzmanı olarak ameliyatın teknik detaylarını, kimlerin katıldığını, hangi endikasyonla yapıldığını, nakil sonrası hastanın aldığı tedavileri, hastanın şu andaki fizyolojik durumunu bilmiyorum ve bunların medya dışında bilimsel bir verisine ulaşamadım. Eğer varsa ve ben ulaşamadıysam bu benim eksikliğim. Medyadan okuduğum doğuştan uterus olmayan bir kadına uterus nakledildiği. O zaman senaryo şöyle olmalı. Doğuştan Müllerian anomalisi olan ama overleri fonksiyonel olan bir kadından önce KOH ile oosit elde ediliyor. Sonra elde edilen embriyolar bir başka kadına (surrogate mother) transfer edilerek çok basit bir teknikle yurtdışında bir çok ülkede ve bu arada yavru vatanda bu yöntemle çocuk elde edilmesi mümkünken çok daha komplike bir yol seçiliyor ve elde edilen embriyolar donduruluyor. Bunun nedeni uterus nakli sonrasında rejeksiyon olayını önlemek için verilecek olan ilaçların over fonksiyonlarını bozarak hastanın over rezervini azaltması ve hatta büyük ihtimalle menapoza girmesi olasılığının bile olması. Ayrıca bu tedavi hastanın gebeliğinin tümünde sürdürülecek ve eğer gebelik olursa embriyo ve fetus bu tedaviye maruz kalacak, ve eğer gerçekleşirse doğum sonrası uterus tekrar bir başka ameliyatla çıkarılacak. Sorular; a-Hasta Müllerian anomalili bir hasta ise bu hastaya ülkemizde yasak ya da yasal olup olmadığına bakılmadan surragate mother alternatifi anlatıldı ya da sunuldumu (ÜYTE yönetmeliğinde oosit ve sperm donörü önermek suç, ama bu durumu önermek suç değil. b-Bu alternatifi hasta kabul etmedi ya da tek seçenek olarak nakil sunuldu ise bir işlevi kazanmaya çalışırken (Uterus), diğer organların işlevinin kaybedilmesine neden olundu mu? (İmmunosupresif ajanlara bağlı olarak overlerde fonksiyon kaybı ile oluşan menapoz) ? c-Hasta bu bekleme sürecinde mens gördümü, spontan mens görmediyse artifisyel siklus (östrojen +progesterone) denenerek endometrium fonksiyonları araştırıldımı ? Basında uterus nakli yapıldığı, başarılı olduğu ve hastanın 6 ay sonrasında dondurulmuş embriyoların çözülüp verilmesi ile gebe kalacağı dışında bir beklenti yok gibi gözüküyor. d-Bu kadar komplike bir işlemin yapıldığı hastanede siklus başına embriyo freezing oranı nedir ? Dondurulan çözülen embriyolarla elde edilen gebelik oranı nedir ? Dondurma çözme sonrasında sağlam embriyo elde edilemezse ne yapılması planlanmaktadır. Uterus çıkarılıp hastaya geçmiş olsun mu denecektir. ÜYTE yönetmeliğine gore bu hasta 21 yaşında ve daha önce ET yapılmadığına göre tek ET’mi yapılacaktır (Önerilen bu). 2- İsveçte bu konuda en çok çalışan ekibin Kadın Doğumcu’lardan oluştuğu biliniyor. Bence burdaki sorun bunu hangi branştan kimin yaptığı değil. Burdaki sorun ülkemiz yasalarına göre hangi organın meslek gurubunca müdahaleye tabi tutulabileceği, yani bir şey başarılı olunca serbestlik sınırında bir sonsuzluk mu var? Burdan anlaşılan şey sorun çıkmadığı sürece bir başka organa müdahale edilebileceği şeklindemidir. 3-TJOD, TSRM, UTD vs gibi derneklerimiz tarafından çok sayıda kongre düzenlenirken, dünyada ilk olduğumuz bu konuda neden özel bir toplantı düzenlenmemiş ve bu ekip davet edilerek kendi organımızla ilgili aydınlanma gereği duyulmamış, konu medyatik özelliği dışına çıkarılmamıştır. 4-Bu konudaki etik, sosyal ve dini sorunlar masaya yatırıldımı? Örneğin diyanet oosit ve sperm naklini caiz bulmamakta ve yine diyanet uterus nakline de caiz değil demektedir. (Döllendirilen yumurtanın da başka bir kadının rahminde değil, yumurtanın sahibi olan eşin rahminde gelişmesi gerekir deniyor) Buna karşın ilahiyatçıların bir kısmı rahim naklini desteklemektedir ve bunu kan nakli ya da organ nakli gibi görmektedir. Öte yandan Sağlık Bakanlığı oosit ve sperm naklini yasaklarken, yapılmasına göz yumduğu ve şu ana kadar bir yasal bir girişim başlatmadığına göre rahim nakline izin vermiştir. Espriyle karışık ülkemizde süt anneliğin çok yaygın bir uygulama olduğunu düşünürsek teknolojik gelişmeye paralel olarak taşıyıcı anneliğin gündeme alınması neden mümkün değildir. 5- Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Müsteşar Prof.Dr.Nihat Tosun imzasıyla 11.11.2011 tarihinde B.10.0.THG.0.86.01.00-090.99/45208 sayılı “Bilgilendirme ve Tanıtım Faaliyetleri” konulu bir genelgeyi (2011/59) 81 il valiliğine göndermiştir. Bu genelgede özel sağlık kuruluşları tarafından “ İlanlarda, tıbbî deontoloji ve meslekî etik kurallarına aykırı şekilde, faaliyet izin belgesinde yazılı uzmanlık dallarından başka hastaları kabul ve tedavi ettiği intibaını uyandıran ifadelere; insanların güvenini, bilgi ve tecrübe eksikliğini istismar eden “ilk”, “tek”, “deneyimli”,“üstün teknolojik yatırım”, “farklı bir anlayışla”,“güçlü ve uzman kadro”, “ sağlıkta kalite ”, “ daha az komplikasyon, daha çok hasta konforu, daha erken taburcu olma imkanı”, “ fark edilen güzelliğin fark yaratan adresi”, “bu hastalıkta uygulanması gereken en uygun metod”, “ herkes en az bir defa yaptırmalı”, “çok kısa sürede ağrısız acısız bir şekilde kurtulabilirsiniz”, “Bembeyaz bir gülümseme için 24’e kadar açığız”,“ Bıçaksız lazer teknolojisi ile gözlerde HD kalitesi ”,“….. dönemde bu tetkik yapılmazsa ….hastalık engellenemez”, “önceden tedbirinizi alın”, “bu cihazla hiç bir şey saklanmaz”,“el bileğinden kalbe giden yol Radial anjiyografi yöntemi ”,“ en son teknolojik cihaz” gibihizmet veya kuruluşun diğer hizmet veya kuruluşlardan farklı olduğunu ifade eden, talep oluşturan ve verilen sağlık hizmetine ticari yön veren ifadelere yer verilmemesi” ve yine devamında “ Ancak, bazı hekimlerin ve kimselerin tıbbi faydaları klinik çalışmalarla kanıtlanmamış metodlarla hastalıkları tedavi ettiği veya tedaviye yardımcı olduğu, her türlü görsel, işitsel ve internet medyasında bu yönde birçok tanıtım ve reklam yapıldığı müşahede edilmektedir. Bu tür faaliyetlerin 1219 sayılı Kanuna aykırılık oluşturması hasebiyle, bu nevi faaliyetlerin tespit edilmesi durumunda Kanunda öngörülen idari müeyyidelerin derhal uygulanması, adli müeyyideler açısından adli makamlara bildirimde bulunulması gerekmektedir. Bu itibarla, keyfiyetin iliniz dâhilindeki tüm özel sağlık kuruluşları mesul müdürlerine tebliği ile özel sağlık kuruluşlarının, görsel, işitsel ve internet medyasında yukarıda belirtilen esaslara uygun bulunmayan tanıtımlarının derhal durdurulması ve halka açık alanlarda bulunan ilanların ve tanıtıma yönelik tabelalarının kaldırılması hususunda uyarılması, keyfiyetin titizlikle takibiyle ilgili mevzuatı çerçevesinde işlem yapılması hususunda diye çok açık yasaklamalar bulunmaktadır. Burdaki çifte standart ürkütücü boyuttadır.
0
Cevapla
Bülent Duran
Sayın Vicdan'ı kutluyorum. Kongrede etik, bilim tartışılacak demek ki, merakla bekliyorum. Hüseyin Hilmi Batuhan'ın Bilim ve şarlatanlık adlı kitabını okumayanlara öneriyorum, saygılarımla.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir