Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi'nin Dekanı Prof. Dr. Kamil Kumanlıoğlu ve Yardımcısı Prof. Dr. Tahir Yağdı ile tıp eğitimi, hekime şiddet, intörnlere maaş bağlanması konularında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. 57 yıllık geçmişe sahip fakültelerinde iyi insan ve iyi hekim yetiştirme çabası içerisinde olduklarını anlatan Prof. Dr. Kumanlıoğlu, "Tıp öğrencilerimizin en iyi eğitimi alması için uğraşıyoruz" dedi. Verdikleri mücadele sonucu bölge milletvekillerinin de katkılarıyla intörn doktorlara maaş bağlandığını belirten Prof. Dr. Kumanlıoğlu, "Eğitimlerinin son yılında hasta bakarak bize büyük katkı sağlayan intörnlerimize öğle yemeği verilmesi için uğraşıyoruz" diye konuştu.
İNTÖRNLERE MAAŞ
- EÜ Tıp Fakültesi'ne bu yıl kaç öğrenci katıldı?
- Bu yıl tıp fakültesinden 262 öğrencimizi mezun ettik. Yine bu yıl 308 öğrenci kayıtlarını tamamladı. İlk binden 22 öğrenci bizi tercih etti. Bu çok iyi bir oran. 57 yıllık geçmişin getirdiği bir güç var. İyi insan iyi hekim yetiştirme çabası içerisindeyiz. Sistem içerisindeki negatiflikleri de çözmeye çalışıyoruz.
- Tıp fakültesinin son sınıfında okuyan intörn doktorlar çok yoğun çalışıyorlar. Hasta bakarken, hastanedeki birçok işe de yardım ediyorlar. İntörnlere maaş bağlanması için verdiğimiz mücadeleden bahseder misiniz?
- Yönetime geldiğimiz andan itibaren hedeflerimizden biri bilfiil çalışan intörnlerimize maddi katkı sağlamaktı. Bunun için gerek İzmir Tabip Odası, gerekse bölge milletvekilleriyle irtibata geçtik. Sonunda intörnlere maaş bağlanması konusunda Temmuz 2012 tarihinde yasal bir düzenleme gerçekleştirildi. Bu gelişme bizi çok mutlu etti. Sadece EÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'nde çalışan intörnler değil, tüm Türkiye'deki intörnler bu haktan yararlanacaklar. İntörnlere 12 ay boyunca 300 kusür TL ödenecek. Fakültemiz olarak buna ait hazırlıklarımızı tamamladık. Yönetmeliğin çıkmasını bekliyoruz.
- Son günlerde çok sık karşılaştığımız hekime şiddet konusunda ne düşünüyorsunuz?
- Hasta, hastaneye intikal ettiğinde hekim olarak düşüncemiz hastalığı tedavi etmektir. Biz hastanın üzerinde kesici bir alet veya silah olduğunu bilemeyiz. Alışveriş merkezlerinde bile girerken cihazdan geçiyorsunuz. Hekimin can güvenliği için aynı şekilde tedbirler alınmak zorundadır. Uzun vadede ise, eğitim, hoşgörü ve anlayışın, sevginin ve saygının ön planda olması lazım. Hekimlik çok saygı duyulacak bir meslek. Maddi karşılıkla ifade edilemeyecek bir işi, yani hastanın çektiği ısdırabın dindirilmesi işini yapıyorsunuz.
TECRÜBE GEREKLİ
- Peki doktor ve hasta arasındaki ilişki, diyolog nasıl olmalı?
- Doktor problem çözücü kişi olmalı. Problemi başladığı anda büyütmeden çözebilme yeteneğine veya hassaslığına sahip olmalı. Doktorluk ve hekimlik arasındaki nüansa bakacak olursak hekimlik, doktorluğu uygulama sanatıdır. Bunu okumakla ama daha ziyade yaşayarak tecrübeyle öğrenmesi gereklidir. Öğretim üyelerimizin, hocalarımızın genç meslektaşlarımıza, öğrencilik ve asistanlık dönemlerinde bunları aktarabilmesi lazım. Sanırım en basit çözüm, kendine nasıl davranılmasını istiyorsan o şekilde davranmak olacaktır. Ama tabii bir acil servisi hekiminin, bir poliklinik hekiminin yaşadığı şartlar, bulunduğu durumlar da bazen hekime ait tahammül gücünü minimalize ediyor. Hasta ve hasta yakınının da sabır gücü azalınca ufacık bir kıvılcım büyük bir ataşe yol açabiliyor. Çalışma şartlarının mümkün mertebe iyileştirilmesi bunun yanı sıra hastaların hekimlere karşı duygularını anlatırken daha sakin, anlayışlı olması gerekiyor.
- Sayın Yağdı, peki siz hekim-hasta ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Şiddet toplumsal bir sorun. Ha yolda aracınızla giderken emniyet şeridini ihlal etmişsiniz ha doktora şiddet göstermişsiniz. Aynı şey. Ama doktora şiddet çok dramatik oluyor. Bir insanı iyileştirmeye çalışırken doktor hasta veya yakınının sözlü-fiziki şiddetine maruz kalıyor. Bazen hekimin iletişim becerisinin eksik olması bu şiddete çanak tutabiliyor. Bir hekimin her zaman şunu düşünmesi lazım. Adı üstünde 'hasta'. İllaki fiziksel bir rahatsızlığı olmayabilir. Psikolojik bir rahatsızlığı da olabilir. Hasta ve hasta yakını da normal düşünmüyor o anda. Banka kuyruğunda bekleyen kişinin yaşadığı stres ile, poliklinik kuyruğunda bekleyen hastanın stresi aynı değildir. Bazen doktorun röntgen filmine bakarken yüzünü ekşitmesi bile o insanın kalbine bir ok gibi saplanır. Hasta, 'Acaba bir şey mi var' diye telaşlanır. Hekimin bu duyguyu anlaması lazım.
Tıp öğrencilerine destek çağrısı
- Sanırım intörnlerin yemek sorununu çözüyorsunuz...
- İntörnlerin öğle yemeklerini hastane yemekhanesinde yiyebilmesi için de bir yönetmelik değişikliği gerekiyor. Bu konuda yine bölge milletvekilleriyle irtibata geçtik. Biz intörnlere şu an yemek verirsek Sayıştay'ın kamu zararı kararı alma ihtimali var. Yasal değişiklik olduğu anda intörn doktorlara öğle yemeği vereceğiz. Zaten gece nöbetlerinde akşam yemeği ve kahvaltı veriyoruz. Yardıma ihtiyacı olan tıp öğrencilerine destek vermek isteyenler, Tıp Fakültesi Dekanlığı'na veya Ege Tıbbiyeliler Derneği'ne başvurabilir.