Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof.Dr.İsmail Mete İtil'in 3 Kasımda yayınlanan Radikal'deki yazısı:
Hastalar memnun, hekimler mağdur
Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP), bir Dünya Bankası-IMF-WHO ( Dünya Sağlık Örgütü ) projesi olup, tüm dünyada neoliberal politikaların sonuçlarından biridir. Küreselleşen dünyada, Latin Amerika dahil birçok ülkede benzer şekillerde uygulamaya girmiştir. Sağlık alanı son 10 yıl içerisinde neoliberal küresel politikalarla yeniden yapılandırılmış ve yapılandırılmaya devam etmektedir. Bu politikaların temel gerekçesi, birçok ekonomide kara delik olan sağlık harcamalarının kamusal kaynaklarla karşılanamayacağı ve halihazırda olan hizmet sunumundaki kalite eksikliğidir.
Sağlıkta Dönüşüm Programı; genel sağlık sigortası, tam gün uygulamaları, kamu-özel ortaklıkları-performans sistemi gibi unsurlarla yapılandırılmıştır.
Uygulamaya giren genel sağlık sigortası, kamunun ödediği temel teminat paketi ve halkın ödediği katkı payından kaynaklanmaktadır. Bu sistemin uygulandığı ülkelerde, zaman içerisinde katkı payları artarken ana teminat paketlerinde kısıtlamalar ortaya çıkmıştır.
Bir diğer uygulama olan aile hekimliği sistemi, sağlığa erişimin kolaylaşması, daha önce zorlukla yaptırılabilen, büyük cerrahi girişim ve bakımların (kalp-damar cerrahisi ameliyatları, organ nakli, acil bakım, yenidoğan bakımı gibi) özel hastanelerde bile ücretsiz hale gelmesi, halkın sistemden memnuniyetini arttırmıştır. Buna karşılık sağlığın piyasalaşması, hekim emeğinin ucuzlatılması, performans sisteminin hekimi baktığı hasta-yaptığı ameliyat oranında ücretlendirmesi, hekimin serbest çalışma hakkının kısıtlanması, serbest çalışan hekimlerin bile yeni işyeri açmasına getirilen kısıtlamalar hekimlerin çoğunluğunu mutsuz ve gelecekten umutsuz hale getirmiştir. Hizmet alanın görece olarak mutlu, hizmet verenin ise mutsuzluğunun arttığı bir durum ortaya çıkmıştır.
Sağlık kurumlarında özel ve özerk işletme modellerine geçilmesi, sağlık kurumlarının kâr amacına göre yapılandırılmaları sonucu, hekim ücretlerinin azalması, sözleşmeli-güvencesiz çalışma gibi esnek modellerin devreye sokulması, erken emeklilik, izinlerde ücretlerin düşmesi, çalışma koşullarının artması küresel ekonomik sistemin diğer alanlarda daha önce yapıldığı gibi sağlık alanında da yapılanmasının doğal sonuçları olmuştur. Daha fazla muayene ve daha fazla ameliyat ile daha yüksek ücretler döngüsü, hekimlik sanatının temel ilkelerini tehdit eder boyuta ulaşmıştır. Genel sağlık sigortası, tüm vatandaşları kapsam alanına alırken Sosyal Güvenlik Kurumu’nun açıkları artmış ve sistemin sürdürülebilirliği sorgulanmaya başlanmıştır. Özel hastanelerin sistem içerisindeki yeri artmış, SGK’nın özel hastanelere ödediği pay da buna paralel olarak artmıştır. Hastaların sağlığa erişimi kolaylaşırken tedavi kalitesinde aynı oranda artış oluşmamıştır. Özellikle eğitim hastaneleri ve üniversite hastanelerinde görev yapan hekimlerin toplam gelirleri düşmüş, kamudan özele göç başlamış, birçok kamu hastanesi ve üniversite kliniği yetersiz hizmet vermeye başlamıştır. Yine bu eğitim kurumlarında bir yandan sisteme hekim yetiştirmek için uzmanlık süreleri kısalırken diğer yandan eğitim vereceklerin göçü dolayısıyla eğitim kalitesinde düşmeler yaşanmıştır. Eğitim kurumlarının temel işlevinden saparak kurumsal ve bireysel kazanç sağlamaya dönük yapılanma içerisine girmesinin, tıp eğitimini olumsuz etkileyeceğini söylemek zor değildir. ‘Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda tercih sıraları performanstan daha çok kazanan branşlar lehine değişmiş, iç hastalıkları, kadın-doğum gibi branşlar için ‘performans sisteminin üvey evlatları’ gibi tanımlamalar dile getirilmiştir.
Sonuç olarak: Türkiye’de uygulanan ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’, kısa vadedeki sonuçlarına bakıldığında, hastaların sağlığa erişimini kolaylaştırmış, düşük katkı payları ile özel hastanelerden her kesimin yararlanmasının önünü açmış, aile hekimliği sistemi ile sağlığı her an sorgulayan bir sistem yaratarak, halkın memnuniyetini kazanmıştır. Yine bu süre içerisinde sağlık göstergelerinde gelişmeler yaşanmış, anne ve bebek ölüm hızlarının düşmesi, sigara ve obesite ile savaş programları, aşılanma oranlarındaki yükselmeler, Dünya Sağlık Örgütü ve OECD gibi kuruluşlar tarafından da olumlu karşılanmıştır. Buna karşılık, hekimlerin genel mutsuzluğu, özel çalışma olanaklarının ve gelirlerinin her geçen yıl düşme göstermesi, tıp eğitimi kalitesindeki düşmeler, giderek büyüyen SGK açıkları, hem halk memnuniyetinin hem de sistemin kendisinin sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri yaratmaktadır. Önümüzdeki süreçler gelişimin hangi yönde olacağını gösterecektir.
'Sağlıkta OECD ülkelerine örnek olduk'
Radikal ’de 3 Kasım 2012 günü yayımlanan Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil’in, AK Parti ’nin sağlıktaki 10 yılına dair değerlendirmesiyle ilgili, Sağlık Bakanlığı’ndan açıklama yapıldı. Açıklamada şu noktalara dikkat çekildi:
Son on yılda sağlık alanında “yapılamaz” denilen pek çok önemli proje başarı ile hayata geçirilmiştir. Bu sebepledir ki bugün Türkiye sağlık alanında diğer Avrupa ülkelerinin model aldığı bir ülke olmuştur.
OECD Sağlık Sistemleri İncelemeleri raporunda “Sağlıkta Dönüşüm Programı, hem Türkiye’nin sosyal yardım sisteminde önemli bir iyileşme kaydettiğini yansıtmakta hem de aynı meselelerle mücadele etmekte olan diğer ülkelere iyi bir uygulama örneği teşkil etmektedir” deniliyor.
Zaman içerisinde katkı payları artarken ana teminat paketlerinde kısıtlamalar ortaya çıkacağı iddiası ise gerçek dışıdır. Dönüşümün diğer basamaklarında da buna benzer (hastanelerin tek çatı altında toplanamayacağı, aile hekimliğine geçilemeyeceği vb.) ifadelerde bulunulmuş fakat bunların tamamı asılsız çıkmıştır.
Bunun yanı sıra özel hastanelerde yanık, kanser , yeni doğan, organ nakilleri, doğumsal anomaliler, diyaliz ve kalp damar cerrahisi işlemlerinden ilave ücret alınmamasını sağladık. Böylece vatandaşımızın sağlık hizmetine ulaşımını koruma altına aldık. Tüm bu uygulamalar sonucunda daralmaya gidileceğini öngörmek bilimsel bir yaklaşım değildir.
Tam zamanlı çalışma ile vatandaşın mağduriyeti ortadan kalktı. Vatandaş daha kolay erişime, hakkaniyete ve kaliteye ulaştı.