Medimagazin logo

Gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörlerde yeni gelişmeler

Gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörler, nadir görülmekle birlikte giderek sıklıkları artmaktadır. Son beş yılda bu tümörler ile ilgili büyük gelişmeler olmuştur. Konuyla ilgili Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Medikal Onkoloji Bilim Dalından Prof. Dr. Hüseyin Abalı sorularımızı yanıtladı.
Gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörlerde yeni gelişmeler
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Son dönemlerde sıklıkla duyduğumuz gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörler hakkında bilgi verebilir misiniz? Tedavi seçenekleri ve özellikle son yıllarda bu konuda yaşanan gelişmeler nelerdir?

Nöroendokrin tümörler, sinir sistemi veya hormonal sistemden çıkan iyi huylu ya da kötü huylu olabilen, sıklıkla hastalarımızda semptomlara neden olabilen geniş bir ailedir. Bu aile içinde en sık mide-bağırsak sisteminden köken alırlar ki, bunlara gastroenteropankreatik nöroendokrin tümörler (GEP-NET) denir. İlk olarak 1900’lü yılların başında tanımlanmış, 1950’li yıllarda bu tümörlerden salgılanan serotoninin hastalarda karsinoid sendroma neden olduğu gösterilmiştir. Ancak her nöroendokrin tümörlü hastada bu semptomlar olmaz. Tümör biyolojik olarak aktif bir hormon salgılıyorsa semptomlar ortaya çıkabilir.

Bu tümörler diğerlerine göre nadir olmakla birlikte sıklığı giderek artmaktadır. Nadir olmaları dolayısıyla uzun yıllar, bilim camiasının ve ilaç endüstrisinin ilgisini çekememiş, randomize çalışmalar yapılamamıştır. Bilgi birikimi beklendiği gibi hızlı olmamıştır.

GEP-NET ailesi, değişik biyolojik davranışlara sahip büyük bir ailedir. Tedavi planlaması için iyi bir patolojik inceleme, bunun neticesinde tümörün derecesi, histolojik sınıflandırması, radyolojik ve nükleer tıp yöntemleriyle evrelendirme ve fonksiyonel olarak aktif olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Metastatik olmayan veya sınırlı metastatik hastalıkta mutlaka cerrahi düşünülmeli, diğer geri kalan grupta semptomlara ve tümör derecesine göre sistemik tedavi düşünülmelidir. Yüksek dereceli olanlarda sistemik kemoterapi ön planda düşünülürken, orta ve düşük dereceli tümörlerde durum biraz daha farklıdır. Bu tümörler somatostatin reseptörleri taşımakta, bu nedenle kısa ve uzun etkili somatostatin analoglarından fayda görmektedirler.

Uzun süreden beri bu konu ile ilgili az gelişme yaşanırken, son beş yılda büyük gelişmeler olmuştur. Daha önce daha çok semptomatik tedavi için kullanılan somatostatin analoglarının tümör progresyonu üzerine  yararlı etkilerini gösteren çalışmalar mevcuttur. Somatostatin reseptörleri taşıyan hastalarda, bir tür hedefe yönelik radyoterapi sağlayan radyonüklid tedaviler geliştirilmiştir. Bu tedaviler sayesinde ileri evre kanserli hastalarda yaşam süresinin uzaması sağlanmıştır. Karaciğere yönelik radyoaktif küreciklerle, lokal uygulanmış kemoterapilerle radyofrekans ablasyonlar yapılabilmektedir. Ayrıca yeni kemoterapötiklerin etkinliği bazı küçük çalışmalarda gösterilmiştir. Tümör biyolojisine bağlı olmakla birlikte, iyi merkezlerde ortanca yaşam süresi beş yılı geçebilmektedir.

 

Hangi semptomlar olduğunda GEP-NET tanısı konabilmektedir?

Semptomlar tümörün salgıladığı hormon türüne göre değişmektedir. En sık olarak yüzde kızarma, ishal, çarpıntı, astım atakları, kalp yetmezliği ile kendini ifade eden karsinoid sendrom görülmektedir. Gastrin salgılıyorsa iyileşmeyen mide ve duodenal ülserler, insulin salgılıyorsa hipoglisemi atakları, glukagon salgılıyorsa kan şekeri yüksekliği, katekolamin salgılıyorsa hipertansiyon atakları olabiliyor. Örnekler çoğaltılabilir.

 

Tanı yöntemleri nelerdir?

Tanı yöntemleri hastalığın bulunduğu yere, hastanın semptomlarının olup olmamasına göre değişebilmektedir. Endokrinolojik şikâyetler varsa, mutlaka endokrinologlarla birlikte çalışarak olası salgılanan hormon için araştırmalar yapmak gerekmektedir. Endoskopik yöntemler, BT ve MRG gibi radyolojik görüntülemeler, PET-BT ve oktreoskan gibi nükleer tıp yöntemleri en sık kullandığımız tanı yöntemleridir. İyi bir patolojik inceleme tanı ve tedavinin temelini oluşturmaktadır. Bu tümörler bazen diğer hastalıklar için yapılan tetkikler esnasında da tespit edilebilmektedir.

 

GEP-NET tümörlerinde erken tanının önemi nedir?

Bu tümörler için geliştirilmiş ve önerilen, meme kanserinde mamografinin, kolon kanserinde kolonoskopinin olduğu gibi bir tarama programı yoktur. Ancak, özellikle iyi ve orta diferansiye tümörlerde cerrahi, tek küratif tedavi biçimidir. Erken tanı konulabiliyorsa küratif olunabilir. Ancak tekrar edeyim, bilinen bir tarama yöntemi yoktur. Bu özellikle hormon üreterek semptom ortaya çıkaran nöroendokrin tümörlerde mümkün olabilmektedir.

 

GEP-NET’lerin prognozu hakkında bilgi verebilir misiniz?

Prognozu en çok etkileyen şey, tanı anındaki evre ve tümörün derecesidir. Bu parametreler hastalığın yaygınlığı ve biyolojik davranışı konusunda fikir verir. İyi diferansiye ve cerrahi olarak çıkarılmış hastalıkta prognoz çok iyidir. İleri evrede gelmiş ve yüksek dereceli tümörlerde kötü olmaktadır. Genel bir rakam verilecek olursa, SEER verilerine göre, ki Amerika Birleşik Devletleri’nin genelini temsil eder, beş yıllık yaşam süresi yüzde 40-50 civarındadır. Daha özelleşmiş Uppsala İsveç gibi yerlerde bu rakam yüzde 70’lere çıkabilir.

 

GEP-NET tümörleri kanser olarak anılabilir mi?

Bu hastalıklar sıklıkla iyi seyirli, bazen de kötü seyirli kanserlerdir.

 

Gelecekte uygulanacak tedaviler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Onkolojide artık kanser hücresini daha iyi tanımakta, nasıl geliştiğini ve hücre içinde hangi mekanizmalardan beslendiklerini daha iyi çözümlemekteyiz. Bunların neticesinde her geçen gün yeni hedefler tespit etmekteyiz. Mevcut tedaviler diğer tümörlere ilham verecek düzeyde diye düşünmekteyim. Bence nöroendokrin tümörleri artık kronik hastalık sınıfına koyabilecek kadar iyi tedavi edebilmekteyiz. Bir sonraki aşama, bu hastalarda kür sağlayıcı tedaviler geliştirmek olacaktır. Bu da daha iyi hedefler bulmakla mümkün olacaktır.

 

Dünyada geçtiğimiz yıldan beri düzenlenen Dünya NET günü, ülkemizde de bu yıldan itibaren düzenlenilecek. Bu tür bilinçlendirme günlerinin faydalı olduğunu düşünüyor musunuz? Faydalarını sıralayabilir misiniz?

Bu tür bilinçlendirme günlerinin çok faydalı olacağını düşünmekteyim. Hastalar kendilerini sorgulayabilir, tedavilerini daha iyi kullanabilir, yeni tedaviler hakkında bilgiye daha kolay ulaşabilirler. Devam etmekte olan çalışmalar hakkında bilgi alabilirler. Bazı hastalarda veya hasta yakınlarında erken tanıya yardımcı olabilir. Hastalar kendilerini tedavi ekibinin içinde hissedebilir, tedavi yan etkileriyle daha kolay başedebilirler. Ortak sorunları olan insanların biraraya gelmesi sağlanarak destek grupları oluşturabilirler. Hekim-hasta ilişkisinin olumlu yönde gelişmesine yardımcı olabilir.

 

Pek çok hastalıkla mücadele eden hastalar bir araya gelerek hasta dernekleri oluşturuyor. Bu hastalığın da ciddiyeti gözönüne alındığında burada da böyle bir oluşumun fayda getireceğine inanıyor musunuz?

Kesinlikle.

 

Teşekkürler.

gastroenteropankreatik
nöroendokrin
tümörlerde
yeni
gelişmeler
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir