MEDİMAGAZİN - Osaka Üniversitesi Diş Hekimliği Enstitüsü'nden Saaya Matayoshi liderliğinde yürütülen yeni bir çalışmada, araştırmacılar gargara kullanımı ile tip 2 diyabet (T2D) yönetimi arasında potansiyel olarak faydalı bir bağlantı olduğunu ortaya çıkardı.
Scientific Reports'ta yayınlanan çalışma, düzenli gargara yapmanın sadece periodontopatik bakterileri azaltmakla kalmayıp aynı zamanda T2D'li bireylerde daha iyi glisemik kontrole katkıda bulunabileceğini öne sürüyor.
Çalışma metodolojisi ve sonuçları
Araştırma, periodontal hastalık belirtileri gösteren ve A1c seviyeleri %6,5 veya daha yüksek olan 173 T2D hastasını kapsadı. Başlangıçta katılımcılardan 6 ay boyunca günde 3 kez su ile gargara yapmaları istendi. Bunu 6 ay boyunca günde 3 kez klorheksidin glukonat gargara ile gargara yapmak izledi. Bakteri seviyelerindeki değişiklikleri izlemek için düzenli olarak tükürük örnekleri toplandı.
Çalışmanın bulguları çarpıcıydı. Günde iki veya üç kez gargara yapan katılımcılarda, periodontal hastalıkla ilişkili olduğu bilinen zararlı kırmızı kompleks bakterilerde önemli azalmalar görüldü. Ancak bu bakteriyel azalma, tüm çalışma popülasyonunda A1c seviyelerinde önemli bir genel düşüşe dönüşmedi. Bununla birlikte, daha genç katılımcılar (≤68 yaş) ve başlangıç A1c seviyeleri daha yüksek olanlar (≥%7,5) ağız gargarası kullandıktan sonra A1c seviyelerinde önemli bir düşüş görüldü.
Periodontitis ve diyabete daha yakından bir bakış
Periodontitis ve diyabet arasındaki ilişki karmaşık ve çift yönlüdür. Diyabet hastaları şiddetli periodontal hastalıklara daha yatkındır, bu da hiperglisemiyi şiddetlendirebilir ve etkili glisemik kontrolü engelleyebilir. Diyabet hastalarında periodontitis tedavisinin periodontopatik bakterileri azalttığı ve glisemik sonuçları iyileştirdiği gösterildi, bu da diyabet yönetiminde ağız sağlığının önemini vurguluyor.
Çıkarımlar ve gelecek araştırmalar
Çalışma, T2D hastalarında glisemik kontrol için ek bir tedavi olarak gargara yapmanın tüm potansiyelini keşfetmek için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguluyor. Yaş ve başlangıç A1c seviyelerine göre değişen etkiler göz önüne alındığında, gelecekteki çalışmalar periodontal hastalıkla mücadele eden diyabet hastaları için daha kişiselleştirilmiş öneriler sağlayabilir.
Sonuç olarak, ağız gargarası diyabet hastalarında periodontal patojenlerle mücadele için basit ve etkili bir yol gibi görünse de, glisemik kontrolü doğrudan etkilemedeki rolü daha fazla araştırmayı gerektiriyor. Bu çalışma, ağız hijyeni uygulamalarının iyileştirilmesi yoluyla diyabet yönetimi stratejilerinin geliştirilmesi için yeni yollar açıyor.