Ankara-Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), kamuoyunda “sezaryen yasası” olarak bilinen ve aile hekimlerinin çalışma süreleri, zorunlu hizmette iş güvencesinin ortadan kaldırılması, sezaryen, üniversite hastanelerinin yönetiminin Sağlık Bakanlığına devredilmesi, öğretim üyelerine sözleşmeli çalışma gibi hükümlerin olduğu 4 Temmuz 2012 tarihli 6354 sayılı Yasa’nın bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesinde iptal davası açtı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), TBMM tatile girmeden hemen önce, bir yasa teklifiyle birleştirilerek kanunlaştırılan ve tam adı “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” olan 6354 sayılı Yasa’nın Anayasa’ya aykırılığına ilişkin bir rapor hazırlayarak CHP’ye sundu. CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan başta olmak üzere 123 CHP’li milletvekilinin imzasını taşıyan dava dilekçesi ise geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesine verildi.
CHP tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan dava dilekçesinde, iptali istenen maddelerin Anayasa’ya aykırılık gerekçeleri tek tek sıralandı.
Dava dilekçesinde, 6354 sayılı Yasa ile Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na eklenen “Gebe veya rahmindeki bebek için tıbbi zorunluluk bulunması halinde doğum sezaryen ameliyatı yaptırılabilir.” hükmünün, yaşam hakkı ve kişinin maddi ve manevi varlığının korunması bakımından Anayasa’ya aykırı olduğu belirtildi. Gerekçede, “İptali istenilen düzenlemede ise anne istemli sezaryenin, tıbbi bir endikasyon olmadığı savı benimsenmiş, hamile kadının istemediği, muvafakat vermeyeceği bir tıbbi müdahaleye maruz bırakılması kararlaştırılmıştır. İnsan haklarına ilişkin pek çok uluslararası metinde yer alan insan onuru, kişilerin kendi vücut bütünlükleri, maddi ve manevi varlıkları ile ilgili karar verme hakkını içermektedir. Maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı hamile kadınların çocuklarını nasıl dünyaya getireceklerine ilişkin yöntemi seçme hakkını da içermektedir.” denildi. Dava dilekçesinde ayrıca, doğumun gerçekleştirilmesinde tercih edilecek yöntemin belirlenmesinde hekimlik görev ve yetkisinin kullanımı -dolayısıyla mesleğin icrası- bakımından getirilen sınırlamaların, hekimlerin çalışma özgürlüğü ve hakkı bakımından da Anayasa’ya aykırı olduğu dile getirildi.
Nasıl görevlendirilecekleri belli değil
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na eklenen “Herhangi bir öğretim kurumunda görev yapmayan profesör ve doçentlerin; eğitim ve öğretim ile araştırma faaliyetlerinde bulunmak ve bu faaliyetlerin gerektirdiği işleri yapmak üzere, Sağlık Bakanlığının kararıyla eğitim ve araştırma hastanelerinde sözleşmeli eğitim görevlisi olarak çalıştırılabilmelerine yönelik düzenleme”nin de iptali istendi. Sözleşmeli olarak görevlendirilecek öğretim üyelerinin nasıl bir yöntemle, hangi ölçütlere göre seçilip görevlendirileceği, görevlendirmenin hangi hallerde nasıl sonlandırılacağına ilişkin düzenlemelere yasa kuralında yer verilmediği belirtilen gerekçede, “İptali istenilen yasa kuralı, Sağlık Bakanlığına tanınan yetkinin hangi ölçütler çerçevesinde kullanılacağına ilişkin hiçbir hüküm içermemesi nedeni ile kişilere hukuki güvenlik sağlamayı hedefleyen hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmamakta, öğretim elemanlarının görevlendirilmesinin yasayla düzenlenmesini buyuran Anayasal kurala aykırı düşmektedir.” denildi.
Bilimsel özerklik sağlanmalı
İl nüfusu 750 bine kadar olan illerde Bakanlık ve bağlı kuruluşları ile üniversitelerin tıp lisans eğitimi ve/veya tıpta uzmanlık eğitimi için ortak kullanım ve işbirliği yapmalarının zorunlu olduğu yönündeki maddenin iptal istemi gerekçesinde, şunlar dile getirildi:
“Tıp fakültelerinin temel işlevinin eğitim ve araştırma olması nedeni ile hizmet üretilirken eğitim ve bilim alanlarında da sonuçlar elde etmek amaçlanmaktadır. Üniversitelerin bilim üreten kurumlar olması birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da üniversitelere karşı beklentiyi daha yüksek tutmaya neden olmaktadır. Dolayısıyla, tıp fakültelerinde eğitim ve araştırma faaliyetlerinin yapılmasında ve sağlık hizmetlerinin verilmesinde, Anayasa’nın 130’uncu maddesinde belirtilen güvenceler sağlanarak, üniversitelerin bilimsel özerkliğini tanıyan yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.”
Dinlenme hakları ihlal ediliyor
6354 Sayılı Yasa ile değiştirilen Aile Hekimliği Kanunu’ndaki, aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarının nöbet tutma esasları ile aile hekimlerinin çalışma sürelerinin “Bakanlıkça belirlenen kıstaslar çerçevesinde” düzenlenebileceğine ilişkin hükümlerin iptali istendi. Gerekçede, “İptali istenilen yasa hükümleri aile hekimleri ve aile sağlığı personelinin haftalık 40 saatten az olmamak kaydıyla, üst sınırı olmaksızın uzun sürelerle çalıştırılmasına olanak sağlamaktadır. Böylece iptali istenilen Yasa hükümleri ile sağlık çalışanlarının verilen sağlık hizmetinin niteliğini etkileyecek olan çalışma süreleri arttırılmakta, yeterli sürelerle dinlenme hakları ihlal edilmektedir.” denildi.
Asistanlar aile hekimliği yapacak
Yasa ile yine Aile Hekimliği Kanunu’na yapılan eklemelerle, “aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumlarda, uzmanlık öğrencisi başına 4 bin kişi belirleyerek, birinci basamak sağlık hizmetlerinin asistanlar tarafından verilmesi” yönündeki maddenin iptal istemi gerekçesinde, şunlar kaydedildi:
“Tıpta uzmanlık eğitimi verilen eğitim kurumlarının sağlık hizmeti sunma öncelikli kurumlara dönüştüren yasa hükümleri yükseköğretim amacı, yükseköğretim kurumlarının işlevi ve üniversitelerin bilimsel özerkliğiyle bağdaşmamakta, Anayasanın 130’uncu maddesine aykırı bulunmaktadır. Diğer uzmanlık alanları için öngörülen kural ve yöntemden yalnızca aile hekimliği uzmanlık eğitimi yönünden farklı düzenleme yapılmasını gerektirir bilimsel nedenler bulunmamaktadır. Aksine tıp alanındaki bilimsel gereklilikler aile hekimliği uzmanlık eğitiminin de aynı kural ve koşullarda yapılmasını gerektirmektedir. Aile hekimliği uzmanlık öğrencilerinin eğitim ve öğretim yerine sürekli nitelikte verilmesi gereken aile hekimliği hizmetlerinin sunumundan sorumlu kılınması; uzmanlık eğitimi görmekte olan hekimlerin farklı koşullara tabi tutulması Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır.”
Dava dilekçesinde, “Tabip, diş tabibi ve eczacılardan sözleşmeli personel olarak görev yapanların ihtiyaç hâlinde Bakanlığın ve bağlı kuruluşlarının merkez teşkilatında daire başkanı ve daha üst yönetici kadrolarında süreli olarak görevlendirilebileceği”, “Sözleşmeli personelin disiplin amirlerinin tayini ile çalışma usul ve esaslarının Bakanlık tarafından belirleneceği” ve “Devlet hizmeti yükümlülüğünü yapmakta olan personelin muvafakatı aranmaksızın atanmış olduğu sağlık kurumunda bu madde kapsamında sözleşmeli personel olarak çalıştırılabileceği” yönündeki düzenlemelerin de iptali istendi.
Küçük yaşta çocuklar hemşire yapılacak
Hemşirelik Kanunu’na eklenen geçici madde ile beş yıl süreyle sağlık meslek liselerinin hemşirelik programlarına öğrenci alınmasına devam olunması ve bu programlardan mezun olanlara hemşire unvanı verilmesine ilişkin hükmün iptali istenirken, gerekçede, şunlar kaydedildi:
“Yapılan ve sürdürülen düzenlemeler sonucunda:
Çok küçük yaşta çocuklar hemşire olmaya yönlendirilmekte, maddi ve manevi varlıklarını koruyup sürdürme hakları ihlal edilmektedir.
Daha az eğitim alanlara da aynı unvan, görev ve yetki verilerek lisans düzeyindeki hemşirelik programlarından mezun olanlar aleyhine ve daha az eğitim alanlar lehine bir tür imtiyaz yaratılarak eşitlik ilkesine aykırı davranılmaktadır.
Hemşirelik grupları arasında çıkan huzursuzluk mesleği ve icracılarını derinden hırpalamaktadır. Hemşireler çalışma yaşamından kaynaklanan pek çok nedenin yanı sıra bu nedenle de çok yıpranmakta ve sağlık ekibi içerisinde sağlık hizmetinin niteliğine kendi mesleki alanı ile gerekli katkıyı yapmakta çok zayıf kalmaktadır.”
CHP tarafından 6354 sayılı Yasa’da iptali istenen hükümler şöyle:
- “Gebe veya rahmindeki bebek için tıbbi zorunluluk bulunması hâlinde doğum, sezaryen ameliyatı ile yaptırılabilir.”
- “Kamu kurum ve kuruluşlarının ve vakıflara ait olanlar da dâhil olmak üzere yükseköğretim kurumlarının kadro ve pozisyonlarında bulunmayan profesör ve doçentler; ihtiyaç duyulan alanlarda teorik ve uygulamalı eğitim ve öğretim ile araştırma faaliyetlerinde bulunmak ve bu faaliyetlerin gerektirdiği işleri yapmak üzere, Sağlık Bakanlığının kararıyla eğitim ve araştırma hastanelerinde Maliye Bakanlığının vizesine bağlı olarak sözleşmeli eğitim görevlisi olarak çalıştırılabilir. Sözleşmeler, aylık çalışma süresi 80 saati geçmemek üzere bir yıla kadar yapılabilir. Sözleşmeli eğitim görevlilerine, yapacakları faaliyetin niteliğine göre yükseköğretim kurumlarında aynı unvandaki kadrolu öğretim üyeleri için 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’nun 11’inci maddesinin dördüncü fıkrası ile unvanlar itibariyle belirlenen ek ders ücretinin on katına kadar saatlik sözleşme ücreti ödenebilir. Özellik arz eden faaliyetler için saatlik sözleşme ücreti, Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığının kararıyla bir katına kadar artırılabilir. Bu kapsamdaki sözleşmeli eğitim görevlilerine ödenecek sözleşme ücretinin yıllık toplam tutarı, ilgili eğitim ve araştırma hastanesinin bir önceki yıl gerçekleşen personel giderleri toplamının yüzde birini hiçbir şekilde geçemez. İlgili eğitim ve araştırma hastanesinin teklifi ve Sağlık Bakanlığının uygun görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca bu oran bir katına kadar artırılabilir. Bu şekilde artırılan tutar döner sermaye bütçesinden ödenir. Bu kapsamda çalıştırılan sözleşmeli eğitim görevlilerine, bu madde uyarınca yapılacak ödeme dışında herhangi bir ad altında ödeme yapılamaz ve bu kişilere hiçbir idari görev verilemez. Bu madde uyarınca sözleşmeli eğitim görevlisi çalıştırılmasına ilişkin usul ve esaslar, bunlara yaptıkları görevlere bağlı olarak ödenecek saatlik sözleşme ücretlerinin tutarı ile diğer hususlar Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca müştereken belirlenir.”
- “Ancak, adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre toplam il nüfusu 750 bine kadar olan illerde eğitim ve araştırma hizmetleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanesi veya üniversite sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinden yalnızca biri tarafından verilebilir. Bu illerde Bakanlık ve bağlı kuruluşları ile üniversiteler, tıp lisans eğitimi ve/veya tıpta uzmanlık eğitimi için ortak kullanım ve işbirliği yapar.”
- “Birlikte kullanılacak sağlık tesisleri için, Bakanlık ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının uygun görüşü alınarak, il valisi ile üniversite rektörü arasında birlikte kullanım protokolü akdedilir.”
- “Birlikte kullanımdaki sağlık tesislerinde tıpta uzmanlık ve lisans eğitimleri, Sağlık Bakanlığı uzmanlık öğrencilerinin eğitimi de dâhil olmak üzere, ilgili mevzuata göre tıp fakültesi dekanının yetki ve sorumluluğunda yürütülür. Birlikte kullanıma geçilen sağlık tesisleri, Bakanlığın tâbi olduğu mevzuat uyarınca işletilir ve tesis, üniversitenin görüşü alınarak Bakanlıkça atanan başhekim tarafından yönetilir. Birlikte kullanıma geçilen sağlık tesisinin kamu hastane birliği kapsamında olması hâlinde, o tesise ait yönetici görevlendirmeleri kamu hastaneleri birliği mevzuatı çerçevesinde yapılır.”
- “Birlikte kullanımdaki sağlık tesislerinde fiilen görev yapan personele, üniversite personeli için 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 58’inci maddesinde öngörülen ek ödeme matrahı ve tavan ek ödeme oranları, Bakanlık ve bağlı kuruluşları personeli için ise 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun’un 5’inci maddesinde öngörülen ek ödeme matrahı ve tavan ek ödeme oranları esas alınarak Bakanlığın tâbi olduğu ek ödeme mevzuatı doğrultusunda ek ödeme yapılır.”
- “Birlikte kullanılan sağlık tesisinde görev yapan personelin disiplin ve tüm özlük işlemleri kadrosunun bulunduğu kurumun ilgili mevzuatına göre yürütülür.”
- “Üniversite tarafından, birlikte kullanılan kurum ve kuruluşlarda görevli personelin profesör ve doçent kadrolarına atanabilmesi için Bakanlığa ve bağlı kuruluşlarına ait eğitim görevlisi kadroları da kullanılabilir.”
- “Entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde artırımlı ücretten yararlananlar hariç olmak üzere, aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına ihtiyaç ve zaruret hâsıl olduğunda haftalık çalışma süresi ve mesai saatleri dışında 657 sayılı Kanun’un ek 33’üncü maddesinde belirtilen yerlerde nöbet görevi verilebilir ve bunlara aynı maddede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde nöbet ücreti ödenir.”
- “Aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren kurumların; her bir araştırma görevlisi/asistan başına azamî kayıtlı kişi sayısı 4 bin kişiyi aşmamak ve her kayıtlı kişi başına (görev yapacak araştırma görevlisi/asistan sayısı da esas alınmak suretiyle) aylık 5 Türk Lirası’ndan fazla olmamak üzere belirlenecek tutar, çalışılan aya ait sonuçların ilgili sağlık idaresine bildiriminden itibaren on beş gün içinde ilgili döner sermaye mevzuatı hükümlerine tabi tutulmaksızın döner sermaye işletmelerinde bu amaçla açılacak olan hesaba yatırılır. Bu tutarı üç katına kadar artırmaya Sağlık Bakanlığının talebi ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Kayıtlı kişi başına belirlenen tutar, 657 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin (B) bendine göre belirlenen en yüksek brüt sözleşme ücretinin artışı oranında artırılabilir. Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen standartlara göre, koruyucu hekimlik hizmetlerinin eksik uygulanması hâlinde ödeme tutarının yüzde 20’sine kadar indirim yapılır.”
- “Bu şekilde kurumlarca oluşturulacak aile sağlığı merkezlerinin bu Kanun kapsamında oluşacak tüm giderleri sekizinci fıkrada belirtilen hesaplardan ödenir. Kurumlarınca aile hekimliği hizmetlerinde çalıştırılan öğretim üyesi, eğitim görevlisi, araştırma görevlisi ve asistanlara; kayıtlı kişi sayısı ve bunların risk grupları, gezici sağlık hizmetleri, belirlenen standartlar çerçevesinde sağlığın geliştirilmesi, hastalıkların önlenmesi, takibi ve kontrolündeki başarı oranı gibi kriterlere göre yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. İlgililere yapılacak toplam ödeme, kadrolarına bağlı olarak yapılan ödemeler de dâhil olmak üzere beşinci fıkrada yer alan sınırları aşamaz. Sekizinci fıkra kapsamında oluşturulan aile sağlığı merkezlerinde görev yapan aile sağlığı elemanlarına 209 sayılı Kanun’un 5’inci maddesi ve 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 58’inci maddesi hükümleri çerçevesinde belirlenen azamî ek ödeme tutarını geçmemek üzere yukarıda belirtilen kriterler çerçevesinde yapılacak ödeme, anılan fıkra uyarınca açılmış bulunan hesaplardan ödenir. Bu fıkra kapsamında yapılacak ödemenin net tutarı, 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek 9’uncu maddesi uyarınca kadro ve görev unvanı veya pozisyon unvanı itibariyle belirlenmiş olan ek ödemenin net tutarından az olamaz. Bu ödemeden yararlanan personele, ayrıca 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek 9’uncu maddesi, 209 sayılı Kanun’un 5’inci ve ek 3’üncü maddeleri ile 2547 sayılı Kanun’un 58’inci maddesi ((e) fıkrasının ikinci paragrafı hariç) uyarınca herhangi bir şekilde ek ödeme yapılmaz.”
- “Tabip, diş tabibi ve eczacılardan sözleşmeli personel olarak görev yapanlar, ihtiyaç hâlinde Bakanlığın ve bağlı kuruluşlarının merkez teşkilatında daire başkanı ve daha üst yönetici kadrolarında süreli olarak görevlendirilebilir ve bu husus sözleşmelerde belirtilir.”
- “Sözleşmeli personelin disiplin amirlerinin tayini ile çalışma usul ve esasları Bakanlık tarafından belirlenir. Bunlardan idarî görevlerde bulunanlara memurların disiplin amirliği yetkisi verilebilir.”
- “Devlet hizmeti yükümlülüğünü yapmakta olan personel, atanmış olduğu sağlık kurumunda bu madde kapsamında sözleşmeli personel olarak çalıştırılabilir. Ancak il merkezindeki sağlık kurumlarına atanmış olan Devlet hizmeti yükümlüleri Birlik merkezinde de sözleşmeli personel olarak çalıştırılabilir. Bu personelin sözleşmeli olarak geçen süreleri Devlet hizmeti yükümlülüğünden sayılır.”
- “Üniversitelerin hemşirelik programlarında ülke ihtiyacını karşılayacak yeterli kontenjanlar oluşturulmak üzere bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl süre ile sağlık meslek liselerinin hemşirelik programlarına öğrenci alınmasına devam olunur ve bu programlardan mezun olanlara hemşire unvanı verilir.”
- “5258 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesine eklenen ‘Bakanlıkça belirlenen kıstaslar çerçevesinde’ ibaresi.”
Atıcı: “Kafa karışıklığı yarattı”
CHP Milletvekili Aytuğ Atıcı, düzenlediği basın toplantısında, özellikle sezaryen konusundaki düzenlemelerle tartışma yaratan Yasa’nın, anne adayları ve doktorlar üzerinde doğum şekliyle ilgili ideolojik baskı oluşturduğunu iddia etti
Sağlık alanında birçok alanda değişiklikler içeren 6354 sayılı Yasa’yı Anayasa Mahkemesine taşıyan CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, Yasa’daki düzenlemeleri eleştirdi. Atıcı, Yasa’nın doktorlar, anneler ve anne adaylarında; aile planlaması ve doğum şekli konusunda ideolojik bir baskı oluşturduğunu ve kafa karışıklığı yarattığını söyledi.
Atıcı, kamuoyunda “sezaryen yasası” olarak bilinen Yasa’nın bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesine götürülmesiyle ilgili basın toplantısı düzenledi. Bu Yasa’nın sezaryenle ilgili maddesinin gerekçesinde belirtilenlerin ve Sağlık Bakanı tarafından yapılan açıklamaların “üstlerine yaranmaya çalışan siyasetçinin hali”ni net bir şekilde gözler önüne serdiğini ileri süren Atıcı, şunları kaydetti:
“Sezaryen oranlarının son 10 yılda AKP hükümetleri ve şimdiki Bakanın uygulamaları ile yüzde 21’den yüzde 48’lere çıktığı Bakanlığın kendi istatistiklerinde belirtilmektedir. Bu durumu görmezden gelen ve utanma duygusunu kaybedenler yine başkalarını suçlamaktadırlar. Bu Yasa ile AKP, 10 yıldır sağlık sistemini bozduğunu itiraf etmekte, şimdi de polisiye tedbirlerle düzelteceğini zannetmektedir. Halkın sağlığı yap-boz alanı değildir!
Bu Kanun ile ayrıca aile hekimleri aldatılmış ve daha önce onlara verilen sözler bir bir geri alınmıştır. Aile hekimlerine nöbet uygulaması ve ‘esnek çalışma modeli’ getiren bu yasa ile Sağlık Bakanı halkımızın sağlığını bir kez daha tehlikeye atmış ve vahşi piyasa koşullarına terk etmiştir.”
“Tam Gün Yasası’nı kendileri deliyor”
Atıcı, bu Yasa ile Sağlık Bakanının “sözde” “tam gün uygulaması”nı bizzat kendisinin deldiğini belirterek, “Saçma sapan uygulamalarla öğretim üyelerini üniversitelerden uzaklaştıran Sağlık Bakanı, şimdi, kaçırdığı hocalardan hizmet satın alma yolunu açmıştır. Yani sağlık yine alınır ve satılır bir mal haline getirilmiştir.” diye konuştu.
AKP Hükümetinin bu Yasa ile bu kez de zorunlu hizmete gönderdiği doktorları sözleşmeli yapmanın yolunu açtığını savunan Atıcı, şöyle devam etti:
“Bütün geleceği amirinin iki dudağı arasında bırakılan doktorlara milyonlarca can teslim edilmekte ve hekimlerin ‘özgür’ iradeleri ile davranmaları beklenmektedir.
Ülkenin hiçbir sorununa kalıcı çözüm getiremeyen AKP hükümetleri 10 yılda hemşire sayısındaki yetersizliği de çözememiştir. Uzun yıllar içinde hemşirenin sağlık hizmetindeki önemli rolü tüm dünyada ve ülkemizde anlaşılmış ve bu önemli görevin lisans düzeyinde eğitim alan kimselere verilmesi benimsenmiştir. Oysa bu Yasa ile Sağlık Bakanı, halkımızın sağlığını lise mezunu hemşirelere emanet etmeyi uygun görmüştür. Bu fahiş hatadan derhal geri dönülmeli ve halkımızın sağlığı tehlikeye atılmamalıdır.”