Yargı hemen her yurttaşı ilgilendiren bir gereklilik. Ancak, “Tam Gün” yasasının Anayasa Mahkemesi’ne götürülüşünden bu yana hekimlerin yargıya artan ilgisi ve oradan gelecek karara kulak kesilmiş olması yaşamaya alışkın olduğumuz bir durum değil.
“Tam Gün” sanıldığı ya da kamuoyuna belletilmeye çalışıldığı gibi hekimin kamu ya da özel çalışma alanlarından birini seçmesinden ibaret bir yol ayrımı değildir. Resmin bütünü görüldüğünde, “Tam Gün” yasasının gerçekte yakın gelecekte gündemde yerini alacak olan “Kamu Hastane Birlikleri” düzenlemesinin kilidi olacağını kestirmek de güç olmasa gerektir.
Tüm hekimler için olmasa da aile hekimliği sistemi dışında kalmış olan pratisyen hekimler için “olmak ya da olmamak” sorunu ile de özdeşleştirilebilir bir duruma denk düşmektedir “Tam Gün” yasası ile karşımıza çıkan ikilem.
Yüksek yargının inceleme ve değerlendirme süreci sonundaki olasılıklar üzerinden örnekleme yapılırsa konunun çok daha iyi anlaşılması söz konusu olabilecektir.
Diyelim ki, yargı süreci uzadı ve Anayasa Mahkemesi 5947 sayılı yasanın yürürlüğe gireceği tarih olan 31.07.2010 tarihine kadar herhangi bir karar vermedi. Sağlık Bakanlığı çalışanı hekimler de kamu ya da özel seçimlerini sonuçlandırdılar. (Bu seçimi yapmaktan kaçınmak söz konusu olamayacağına göre) Hekim kamuda kalıp özel çalışmasına son verdiğinde yalnızca muayenehanesini değil edinmiş olduğu işyeri hekimliğini de bırakmış olacaktır. Bu durumda ilerleyen süreçte yasanın iptali söz konusu olursa bu örnekteki hekim onarılması olanaksız kayıplar yaşamış olmayacak mıdır?
Ya da tersi durumda kamudan ayrıldığında, yasanın iptali durumunda hekimin yitirmiş olduğu kamu görevine geri dönüşü söz konusu olabilecek midir?
Bu durumda, hekimlerin duyarlılığı ve neredeyse mahkeme kararına yoğunlaşmış olmaları daha iyi anlaşılmış olmuyor mu?
Böylesi bir ikilem içine düşmüş olan hekimlerin huzur bulması, işlerine güçlerine odaklanmaları söz konusu olabilir mi? Tüm Türkiye’de olduğu gibi İzmir’li hekimler de Anayasa Mahkemesi’nden, haklarını ortadan kaldıran bu yasa ile ilgili olarak adaletin tecelli etmesini sağlayacak kararı hukuka ve yargıya güven ilkesi gereğince beklemektedirler.
Korkarız ki; bugün için yalnızca hekimleri ve hekimlerin içinde de belirli kesimleri etkileyecekmiş gibi görünen “Tam Gün Yasası” orta ve uzak erimde tüm toplumu olumsuz yönde etkileme potansiyeline sahip bir gelişmeye de yol açmış olacaktır.
Hekimin seçeneksizleştirilerek bir bakıma köleleştirildiği ortamda hastanın ve dolayısı ile de tüm toplumun bu olumsuzluktan etkilenmemesi söz konusu olabilir mi?
“Geç gelen adalet adalet değildir.” sözünün bir kez daha acı gerçeğimiz olmaması adına durumu kamuoyunun ve yüksek yargının bilgisine sunuyoruz.