Sağlık Bakanlığı, özel hastanelerle sağlık kuruluşlarına uyguladığı sınıflandırmayı aile hekimliğine de taşıdı. Geçen ay çıkarılan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği'ne göre; yıl sonunda tüm Türkiye'de faaliyete geçecek olan aile hekimleri çeşitli kriterlere göre A, B, C ve D grubu olarak sınıflandırılacak. Kriterler arasında muayene odası büyüklüğü, bekleme alanının ergonomisi, ilaçların korunduğu soğuk zincir uygulaması gibi standartlar yer alıyor. Hekimler ise getirilen sınıflandırmaya vatandaşın birinci basamak sağlık hizmetinden eşit şartlarda yararlanamayacağı endişesiyle tepkili.
Referans'ın sorularını yanıtlayan Ankara Tabip Odası (ATO) Genel Sekreteri Selçuk Atalay, hekim gibi vatandaşın da sınıflandırılacağını ve verilecek hizmette adaletsizlik yaşanacağını belirtti. Aile hekimliğine 15 Temmuz'da geçecek başkentte sancılı bir süreçten geçildiğine de işaret eden Atalay, yerleştirmesi yapılan bazı hekimlerin hizmet verecek merkezleri olmadığını belirtti. Atalay, hekimlerin bu tür merkezler için uygun mekânlar bulma yükümlülüğüyle karşı karşıya bırakıldığını söylerken, uygulamayı ‘esnaf tipi' hekimliğe gidildiği şeklinde eleştirdi.
Sınıflandırma uygulamasını değerlendiren Atalay, "Ticari bir yapı oluşacak. Örneğin ultrasonu olan ve muayene odası 14 metrekareden fazla olan aile hekimi devletten daha çok ödeme alacak. Vatandaş da hekim gibi sınıflara ayrılacak, bölgesindeki aile hekiminin standartlarına göre hizmet alabilecek" dedi.
Adaletsiz yapı oluşacak
Hekimlerin mekân sıkıntısına işaret eden Atalay, "Ankara'da 100 küsur hekimin, yerleştirildiği yerde hizmet vereceği bir mekân yok. Bu kişilere ‘Kendinize uygun yerler bulun, kiralayın' denmiş. Ama bunlar hekim, esnaf değil ki... Bir de uyulması gereken standartlar var. Oysa devlet sağlık ocaklarında daha önce bunların tümünü karşılamış da değil. Yani adeta hekime ‘Ben yapamadım, sen yap' deniyor" dedi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Eriş Bilaloğlu da hükümetin sınıflandırmayı sağlıkta dönüşüm programı içinde finansman konusunda bir araç olarak kullanıldığını ancak bunun birinci basamaktaki sonuçlarının adaletsiz bir yapı olacağını belirtti. Bilaloğlu, örneğin daha önce sağlık ocaklarında bulunmayan ultrasonun kriter haline getirilmesinin aile hekimi ile radyoloji hekimi arasında alan çatışması yaratabileceğini söyledi. Bilaloğlu ayrıca, sistemin tıbbi teknoloji tüketimine zorlayan bir yapısı olduğunu savundu.
Tutku AYvaz-REFERANS