2016’da acil servislerde muayene edilen hasta sayısı 92,6 milyon kişi iken 2021 sonu itibariyle 129,5 milyona çıktı.
Diken’den Mesude Erşan'ın sorularını yanıtlayan acil tıp uzmanı Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu, her yıl ekim sonundan nisana kadar enfeksiyon nedenli başvuruların yüksek sayılarda seyrettiğini söyledi. Kesin istatistiksel bilgi olmamakla birlikte bağlantı kurdukları tüm acil servislerde hasta sayılarında ciddi bir artış görüldüğünü belirten Karcıoğlu, şunları söyledi:
“COVID-19, grip (influenza) ve diğer virüs/bakteri enfeksiyonlarının en yüksek sıklıkta seyrettiği dönemdeyiz. Ancak aşılanma ve diğer önlemler sağlıklı şekilde yürütüldüğünde bu artış daha hafif atlatılabilir. Hem uzmanlık dernekleri hem de devlet, aşılanma ve maske gibi korunma önlemlerine vurgu yaptığında, halk da bu duyarlılığı gösterdiğinde, aşı karşıtlığı safsatalarına prim vermediğinde en az kayıpla salgınlar atlatılır. Toplu ulaşım, kapalı ortamlarda maskesiz ve aşısız bireylerin yakınlıkları nedeniyle salgının yayılması kaçınılmaz.”
Acillerin doluluğu sağlık sisteminin kangrenleşen sorunlarından. Karcıoğlu kışın enfeksiyonların da eklenmesiyle krizi büyüdüğünü söyledi: “Yazın memlekete ya da tatile gidiliyor. Ancak kışın nüfusun büyük şehirlerde toplanması da önemli bir etken. Son yıllarda düzensiz göç, pandemiden sonra ekonomik hareketliliğin artışı da hastanelere başvuruları artırdı.”
Karcıoğlu, medya ve kitle iletişim araçlarındaki bazı yayınların da meslektaşlarına karşı güvensizliği artırarak hastaların bir sorun için birden çok hekime görünme isteğine zemin hazırladığını düşünüyor. Bu da yılda ortalama kişi başına hekime muayene sayılarımızı (kişi başına sekiz kez) dünyadaki örneklere göre uç noktalara taşıyor.
Yeşil alan sorunu
Yeşil alanlar ülkemizde temel sağlık hizmeti haline geldi. Poliklinik randevusu almadaki güçlük, ASM’lerin de ihtiyaca yanıt vermede zorlanması, ekonomik güçsüzlükle birleştiğinde birçok hasta (düzensiz göçle gelenler) doğrudan acil servislerden hizmet alıyor. Bu durum şiddete de zemin hazırlıyor.
Acillerde bulunan yeşil alanların (durumu çok da acil ve ağır olmayan hastaların bakıldığı) gerekliliği ayrı bir tartışma konusu. Bu konuda hekimlerin bir görüş birliği yok. Ancak şu bir gerçek ki yeşil alan çok kalabalık. Karcıoğlu, “Toplumda belli sayıda ‘muayene olacak kitle’ varsa, bu insanlar ya aile sağlığı merkezlerinde (ASM) ya polikliniklerde ya da acil servislerde muayene olacaktır. Çoğunluk devlet hastaneleri ve kurumlarında, küçük bir kitle ise özel sağlık kurumlarında hizmet alıyor. ASM ve poliklinikler kapasiteleri oranında hizmet veriyor. Ancak ihtiyaca göre genişleme olanağı düşük olduğundan yeterli hizmet veremediği kitleleri acillere iletiyor. Bu durumda acillere mecburen yüksek oranda yeşil alan hastası geliyor.”
Birinci basamağı güçlendirmek gerekiyor
Karcıoğlu dünyada da yeşil alan başvurularının yüksek oranda olduğunu söyledi: “ABD’de acillerde yüzde 50-70 oranında ‘non-urgent’ (acil olmayan) olarak nitelenen olgu var. Şöyle düşünelim, karnı ağrıyan bir kişi apandisit mi olduğunu yoksa gaz sancısı mı geçirdiğini bilemez. Muayene ve değerlendirme sonrasında anlaşılacak tanıyı ancak acil servis başvurusundan sonra ortaya çıkarabileceğinden niçin yeşil alan başvurusu yaptığıyla suçlanamaz. Devlet birinci basamağı topluma yeterli hizmet verir noktaya getirmedikçe acil servis kalabalığından kurtulamayız. Koruyucu hekimlik tedavi edici hekimliğin önüne geçirilmedikçe de hastane başvuruları yüksek seyredecek. Özetle devletin yanlış yapılanması öncelikle halkı, sonra sağlık çalışanlarını mağdur etmeye devam eder.”
Karcıoğlu sağlık okur-yazarlığının artması, halkı bilgilendirici yayınların yapılmasının başvuruların bir kısmını azaltacağını düşünüyor. Örneğin genel durumu iyi, kusmayan, önceden ciddi hastalığı olmayan bir çocuğun 37-38 derece ateşi ve ara ara öksürmesi acilde bir müdahale gerektirmiyor. Ateşi çıkanların bol sıvı alması, ılık duşlar, havalandırma, dengeli beslenme gibi basit müdahalelerle iyileşebilir. Karcıoğlu “Bunlar da gereksiz başvuruları azaltabilir. Devlet ve ana akım medya bu konuda sorumluluk almalı Bunun dışında birinci basamağın etkinliği ve hastane yataklarının verimli kullanılması da yoğunluk artışını düşürür. İşyeri ve okul hekimliğinin etkin müdahaleleri de önemli bir etki yapabilir” dedi.
Hastalar yatırılamayınca aciller taşıyor
Acillerdeki tek sorun yeşil alandaki yoğunluk artışı değil. Daha acil ve ağır hastaların alındığı sarı ve kırmızı alanda da buna yakın oranda artış var. Asıl sorun, acile başvuran ve yatması gereken hastaların yoğun bakım veya servislere alınamaması. Bazen sedyede beklemek zorunda kalması. Karcıoğlu, “Servisler poliklinikten başvuruların ve yatırılan hastaların da artması nedeniyle dolduğundan acillerde geriye doğru taşma yaşanıyor. Muayene kuyruklarının yanında acilde yatırılması gerektiği halde yatırılamayan hastalar birikiyor. Hekim, hemşire ve yardımcı sağlık personelinin her zamankine göre ek özveri göstermesiyle çözülmeye çalışılan sorun, zaman zaman ilaç ve malzeme eksikliği ile de şiddetleniyor” dedi.
Hastalar ‘mecburen’ koridorlarda tutuluyor
Öte yandan Türkiye Acil Tıp Derneği (TATD) acil servislerin aşırı yük altındaki olduğu uyarısı yaptı. Artık sadece acil durumlar için değil, sağlık hizmetine erken ulaşmak ve hatta rutin bakımları acil servislere giderek daha fazla başvuruluyor. Başvuran hasta sayısının artması, acil servislerin üzerinde daha fazla baskı oluşturuyor. Dernek, “Bazı acil servislerde aşırı kalabalığı gidermek için koridorlardaki yataklar hasta bakımı için kullanılıyor. İdareciler tarafından yeşil alan hastalarının 40 dakikanın altında bekleme süresinde muayene edilmesi bekleniyor. Ancak bu uygulamaların hasta bakım süreçlerine olan olumsuz etkisi göz ardı ediliyor” dedi.
Bu durumun etkili acil tıbbi bakımı azaltıyor. Hasta güvenliği ve mahremiyetine yönelik tehditlere yol açıyor. Kalabalığın artması hastaların daha uzun süre beklemelerine, gerçek acil hastaların tıbbi bakıma ulaşmasının gecikmesine ve durumlarının daha da kötüleşmesine neden oluyor. Sıkıntı çekenler yalnızca hastalar değildir. Acil servis çalışanları da tükenmişlik yaşıyor.
Dernek bu tükenmişliğin üretkenliği düşürdüğünü, hataların ve hata yapmama kaygısıyla artan tetkiklerin maliyetleri yükselttiğine dikkat çekti: “Ama büyük resmi unutmayalım. Hastaların nitelikli acil sağlık hizmetine ulaşması gerekiyor. Acil servis kalabalığı kapsamlı bir çözüm gerektiren karmaşık bir sorun. Hastane yöneticilerinin, doktorların, politika yapıcıların ve ilgili herkesin bir araya gelip kalabalığı azaltmanın, hasta akışını iyileştirmenin ve yüksek kalitede acil sağlık hizmeti sunmanın yollarını bulmak zorunda. Örtülü önyargılar birinci basamak sağlık hizmetlerini tercih etme oranını düşürüyor. Bu daha hafif şikayetler için acil servis ziyaretleriyle sonuçlanıyor.”